Cumartesi Anneleri ile büyüyen sevdamız

Biz yeni sevdalanmıştık...

Hani hep deriz ya kavak yelleri de esiyor, kelebekler de uçuşuyordu. İlk buluştuğumuz yer Galatasaray Meydanı aynı zamanda aşkımızın da mekânıydı. O meydan, pek çok yaşanmışlığımızın tanığı oldu. Pamuk şekeri yedik, sıcacık kestaneler de ellerimizi yaktı. Galatasaray Meydanı’nın karşısındaki gümüşçüden anı bileklikler aldık.

Güneşli güzel bir gündü yine Taksim’de buluşup Galatasaray Meydanı’na doğru yürüyecektik. Gittik ki ne görelim yazmalı kadınlar, bizim meydanda oturma eylemi yapıyor. Gözaltından kaybolan, yani canlarından can kopan can parçalarını arıyorlar…

Bizden önce basın toplantısı yapmışlar, kadınlardan birine sorunca “Bu anneler kayıplarını arıyor” dedi.

Bu çağda kayıplarını aramak! Bizi çok düşündürmüştü.

Bir ay sonra yine Galatasaray Meydanı’na gidecektik. İkimiz de öğrendik ki her Cumartesi günü kayıplarını arayan anneler Galatasaray Meydanı’nı mesken tutmuş ve adları da Cumartesi Anneleri olmuş.

Artık Galatasaray Meydanı’nda onların sayıları her defasında çoğalıyor, eylemleri de giderek ses vermeye başlıyor. Anneler, aile albümlerinden çıkardıkları çocuklarının fotoğraflarını büyüterek ellerindeki el pankartlarına takmıştı. Aile albümlerindeki fotoğraflar meydanlara dökülmüş, televizyon ekranlarına çıkmış, gazete sayfalarında görünmeye başlamıştı. Galatasaray Meydanı onların haykırdıkları, seslerini duyurmaya çalıştıkları, fırtına, kar, yağmur dinlemeden toplandıkları bir yerdi artık.

Bazı haftalar çok olaylı oldu, polis kuşattı, basın toplantısı yapmalarına izin vermedi. Tartaklandılar toplandılar, tazyikli suyla, biber gazıyla tanıştılar ama asla vazgeçmediler.

Öyle kararlılardı ki ülkenin başbakanı onları kabul etmek ve dinlemek zorunda kaldı. Bazen ana haberlerde evlerimize gelen konuklar oldular. Ellerindeki o fotoğraflardaki kayıpları tanıyorduk. Onları kimimiz duyarlı, kimimiz duyarsız izledik yıllarca.

Biz birbirimize sevdalıydık, onlar eylemlerine…

Bu meydan mücadele edilen meydan olmuştu. Kaç hafta, kaç ay, kaç yıl, kaç mevsim tükendi. Galatasaray Meydanı’nın dili olsa da Cumartesi Anneleri’nin acılarını, sancılarını, açıklamalarını, yokluklarını orada kurulan dostlukları anlatsa…

Biz bir aşk büyüttük o meydanda. Onları izlerken, onların önünden geçerken Galatasaray Meydanı bizim ‘aşk meydanı’mız olsa da buradan hiç el ele tutuşarak geçemedik. Çünkü onların fidan gençleri, işkencelerde, gözaltında, faili meçhullerde kaybolmuştu. Birçoğu sevdiğinin mezarını arıyordu.

Bu eylem o kadar uzun sürdü ki, anneler eylem yerleri Galatasaray Meydanı’nın tarihini bile öğrendiler. Bir anne dedi ki:

“Ey Galatasaray Meydanı, sen bize ev oldun, sen bizi kucakladın, biz sana sığındık, sen bize gönlünü açtın, seni de üzdük, senin de kırılıp dökülmene, hırpalanmana, adının kötü anılmasına da neden olduk. Sana canımızdan kopan canları bulmak için geldik. Birçoğumuz senin adını buraya gelince öğrendik. Biz burada kadın kadına ne acılar paylaştık, ne çok dertleştik, gülemedik, güldürmediler.

Artık o kayıplar hepimizin kaybı, acımız aynı, aynı yerden vurulduk.

Hikâyelerimizi bilen can olduk, O meydan bize ev oldu. Biz onun haftada bir gün gelen konukları olduk. Biz Cumartesi Annesi olduk, biz tarih yazdık.

Biz masum, biz yaralı, biz sadece kaybettiğimiz sevdiklerimizi aramak için burada buluştuk. Ses verdik! Dünya duydu bu sesi. Kadınlar, gençler unutmadı bizi, seven bize kol kanat geren, elinde kalemi, fotoğraf makinası olan gazeteciler unutmadı bizi, inatla, ısrarla yazdılar, çizdiler, yanımızda yer aldılar.

Onlar da tazyikli sudan, biber gazından, coplardan nasibine düşeni aldılar. Bizi hiç terk etmediler. Biz nasıl sevdiklerimizi, inatla aramayı sürdürdüysek onlar da bizimle dayanışmayı sürdürdüler. Gençler bizimle duygudaşlık kurdular, herkes bize dayanışma gösterdi. Bir tek siyasi iktidar bize baskılar uyguladı, bizi hiç sevmedi, hatta Osmanlı’ya düşkünlüklerine karşın ellerinden gelse Galatasaray Meydanı’nı yerle bir edeceklerdi. O tarihi yapıyı bile korumaktan vazgeçtiler. Ne biz haykırmaktan vazgeçtik ne Galatasaray Meydanı bizden…”

Bizim sevdamız gibi Cumartesi Annelerinin mücadelesi de hız kesmeden sürüyor.

Her türlü “fırtına”ya, göğüs gerdiler.

Ve 998. hafta hâlâ direniyorlar!

Biliniz ki, ana yüreğidir bu…

Ve o muhteşem gönüllerinize, gücünüze... Güç katması dileğiyle Anneler Gününüz kutlu olsun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi