Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

Bu dünyadan bir “Çiçek Arif” geçti…

Üniversitede okurken çekim için İstanbul’a geldiğimde bir mekâna gitmiştik. Sinemacıların toplandığı adeta Türk filminin içinde gibi hissettiğim ve aklımda asılı kalan bir yer oldu orası. Eskişehir’e döndüğümde o mekânı, sahibini ve ortamdaki sohbeti kafamda film gibi hep oynattım diyebilirim. Ayrıca Yeşilçam kökenli o kadar çok sanatçıyı daha önce böyle bir arada görmemiştim. 2000’li yılların başında üniversiteden yeni mezun olmuş ve meslek aşkıyla İstanbul’a gelmiştim. İdeallerim solmamış bir çiçek gibi, dün gibi hatırlıyorum ne güzel heyecanlı zamanlardı. Aklımda o mekân var ve kendimi filmin içinde hissettiğim bir zamandayım. Çiçek Arif’in yeri dediğimiz mekâna işte bu nedenle tekrar kendim gitmek istedim, kapısında üye olmayan giremez yazıyordu. Sonra o mekâna sinemacı büyüklerimle çok gittim. Arif Ağabey ve sinemacılarla uzun sohbetler etme ve onların anılarında yolculuk yapma şansına eriştim. Evet, o dönemi kaçırmadım ve o son kuşak güzel insanlara yetişebildim. Osmaniye doğumlu, babası nalbant olan fakir bir gencin sinemaya uzanan ve film gibi hayatı olan Çiçek Arif’in yeri, Çiçek Bar-Sinema Sevenler Derneği Lokali’ydi gittiğim. Bilenlerin iyi bildiği, öyle herkesin giremediği çok özel bir dünyaydı orası ve orada geçirilen zamanlar.

Kahramanımız genç bir delikanlıyken İstanbul’a geliyor, ilk zamanlarda yapmadığı iş kalmıyor zaten öğrenme aşkıyla yanıyor. Sinemaları kaçırmıyor, tiyatrolara gidiyor, şiirler yazıyor, kültür-sanat dergilerini okuyor. O birikimle mekânları ve o mekânlara giden insanları seviyor zamanla da herkesle arkadaş oluyor. Öyle ki kiminle arkadaş olduğun önemli hikâyesinin öğreticisi kendisi benim için çünkü hep güzel, bir şeyler öğrenebileceği insanlarla sohbetler ediyor ve arkadaşlıklar kuruyor. Öyle ki Baylan Pastanesi’ne gitme sebebi bile sanatçıların oraya gidiyor olması. Edip Cansever, Fethi Naci, Attilâ İlhan, Atıf Yılmaz, Ertem Eğilmez, Yılmaz Güney, Yaşar Kemal, Demirtaş Ceyhun, Fikret Hakan, Nubar Terziyan, Abidin Dino ve daha nice özel isimlerle zamanla arkadaşlığı ilerliyor, arkadaşların arkadaşları derken çok özel bir dünya kuruyor kendine. Edebiyatçılar, sinemacılar, ressamlar herkes o grubun içinde ve çok güzel dostluklar ediniyor. Ben de İstanbul’a ilk geldiğim yıllarda öyleydim, entelektüel camianın peşinden koşup onlarla sohbetler etmeye çalıştım hatta arkadaşlıklar kurmak istedim belki de Arif Abi’nin mekânına o yüzden gittim.  

Arif Keskiner sinemaya ilk giriş biletini portakal karşılığında alan bir sinema sevdalısı... ‘Kapıcılar Kralı’, ‘Köşeyi Dönen Adam’, ‘Piano Piano Bacaksız’, ‘Maden’, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’, ‘Sensiz Yaşayamam’ ve ‘Namus Borcu’ filmlerinin yapımcılığına uzanan bir başarı hikâyesinin de mimarı oluyor böylece.   

Dünyada çiçek gibi olmak ve yaşamak zor zanaat!

Kendisine ‘Çiçek gibiyim’ tanımlamasını yapan Arif Keskiner yani hepimizin bildiği Çiçek Arif bu hayattaki yolculuğunu tamamladı ve aramızdan ayrıldı. Yapımcılığını arkadaşım Baran Seyhan’ın yaptığı ‘Bir Ömür Arif Keskiner’ belgeselinin özel gösterimine katılmış ve Arif Abi’yi de en son o zaman görmüştüm. Bitkindi, hastalıklarla boğuşuyordu ama yaşama sevinci yerindeydi. Baran sayesinde en mutlu olduğu son zamanlarından birini yaşadı o gece. Hayatı film şeridi gibi gözünün, gözümüzün önünden geçti. Belgesel bitince yine bir kez daha ‘Vayy be nasıl güzel, anlamlı bir hayat yaşamış, ne ilham verici bir hikâyesi var’ dedim. Özel gösterimin ardından hep birlikte o ekiple Çiçek Arif’in yerine gitmek istedik bence ama o devir bitmişti ve o mekân anılarımızda yaşayan bir yerdi artık. 

Ve şimdi Çiçek Abimiz de anılarımızda yaşayacak. 

Güle güle Arif Abi, dünyadan göçen dostlarınla buluşma zamanı şimdi. 

Siz yine üye olmayan giremez yazarsınız kapıya, değil mi? Tabii ki öyle kolay değil o kapıdan içeri girmesi, sizi daha iyi anlıyorum şimdi. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi