Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“BEN SENİ ÇOK SEVDİM” CEM ADRİAN…

Ben birini seviyorsam onu sevmeyen yok gibi düşünüyorum, bencilce bir duygu bu ama ben de öyle herkesi çok sevmiyorum ki! Zaten sevdiklerim de beynime ve duyguma eşlik eden ruhu özel insanlar ve ben kendi ruhumu onlarla anlamlı kılıyorum. Ve Cem Adrian’ı sevmeyeni anlamıyorum... O kişi kimse, beni sevmesin mümkünse, kırmızı çizgim kendisi? O çok başka söylüyor, her şarkıda içinden şarkının duygusu akıyor ve ben onunla birlikte akıyorum, bu çok acayip... Cem Adrian her şarkısında duygulandığım bir ses, o özel bir ruh benim için. O kadar çok dinliyorum ki kendisini ve o kadar çok konserine gittim ki... Her defasında kalbimi cebime koyarak ayrıldım. Mey/Diageo daveti ile işte bu yüzden uçtum havalara, etkinlik düzenliyordu ve Cem Adrian sahnedeydi. Mey/Diageo’nun CEO’su Levent Kömür’ün nazik davetinin yeri ayrı ama söz konusu olan Cem Adrian’dı... Muhteşem bir etkinlikti ve Cem Adrian türkülerle geçmişimizden herkesin kalbini kalbime bıraktı. En önden adeta nefes bile almadan  izledim. İşte bu noktada herkesi zorladım, “Ben bu özel ruh ile röportaj yapmalıyım” dedim; türküler yardımcım oldu ve o türkülerin hayata geçmesini sağlayan Mey/Diageo, Bkz. İletişim imdadıma yetişti.

Cem Adrian, Âşık Veyselden Pir Sultan Abdal’a, Ahmet Yurt’tan Nesimi’ye uzanan eserleriyle benzersiz bir kültüre selam ve saygı albümü olarak tanımladığı “CEM”i sevenleriyle buluşturdu. Türkü yorumları albüm serisinin dördüncüsü olan Seçkiler – Essentials 4/ CEM “sanatın insan hayatını değiştirdiği” doğrusuyla, kültür ve sanatın sürdürülebilirliğini destekleyen Mey/Diageo’nun katkılarıyla YouTube/cemadrian kanalında ve tüm dijital müzik platformlarında yerini aldı. Ve ben de “Röportaj olarak burada yerimi almalıyım” dedim ve nihayet hayalimi gerçekleştirdim. Hayran olduğum, bayıldığım Cem Adrian ile röportaj yaptım. Seçim gününde, hayatımın en güzel gününü yaşıyorum, çünkü ben seçimlerimle yaşıyorum. Herkese aydınlık, güzel ve güneşli pazarlar!

 

 

“Bence türküler müziğimizin en saf ve en temiz hali”

Türküler hayatınızda neden bu kadar önemli ve hayatınızın her döneminde hep türkü dinler miydiniz?

Bence türküler müziğimizin en saf ve en temiz hali. Her ne kadar kaygılardan uzak müzik yapmaya çalışan müzisyenlerden biri de olsam birçok dünyevi etken müziğimize etki ederken o dönemki şartlara ayak uydurmaya çalışmayan sanat. Hatta bir sanat anlayışı bile değil; o kadar doğal, o kadar güzel, saf temiz kendini korumuş ki türkülerde beni birinci derece etkileyen şey bu.

Türkü yorumları albüm serisinin dördüncüsü olan ‘Seçkiler - Essentials 4’ü sevenlerinizle buluşturdunuz. Bu albüm serisinde hangi isimler ve türküler yer alıyor, nasıl bir seçki yaptınız?

Aslında inanın türkü seçimlerinde türküyü kimin yazdığı veya kime ait olduğu ile hiç ilgilenmedim. Hiçbir türkü albümünde bunu yapmadım... Sadece türkünün anlattığı ve bana hissettirdiği ve benim de insanlara daha iyi yansıtabileceğimi düşündüğüm bu duyguları daha iyi yansıtabileceğimi düşündüğüm türküleri seçtim.

“Yozlaşmış müzik ve sanat dünyası içerisinde eskilere, samimiyete, daha saf ve temiz olana yönelmeye çalışıyorlar”

Albümü bir kültüre selam ve saygı albümü olarak tanımlıyorsunuz. Sizce türkülerimizi ve yorumcularını, ozanları yeterince anlayabildik mi, saygı gösterebiliyor muyuz?

Aslında gün geçtikçe anlaşılabiliyor sanki. Çünkü insanlar artık bu yozlaşmış dönemde her gün daha fazla yozlaşmış müzik ve sanat dünyası içerisinde eskilere, samimiyete, daha saf ve temiz olana yönelmeye çalışıyorlar. Saygı meselesi tabii ki tartışılır ama artık saygı doğal bir refleks değil bunun öğretilmesi gerekiyor.

 

“Türkülerin emanet olduğunu düşünüyorum”   

Siz türkülere neden bu kadar sahip çıkıyorsunuz?

Aslında buna sahip çıkmak demeyelim. Tüm türkülerin bir emanet olduğunu düşünüyorum. Bir şekilde bir sonraki jenerasyona aktarılması, onların daha anlayabileceği şekilde ama anlam ve ifadeleri bozmadan, belki sadece yorumla, ürün farkıyla yeni jenerasyona aktarılması gerektiğini düşünüyorum.

“Kendimi üretime, yazmaya çizmeye ve söylemeye adadım, mutluyum”

Çok üretkensiniz, hız kesmeden albüm, single ya da düet çıkartıyorsunuz ki sizin şarkılarınız çok kalıcı, etkisi de hiç geçmiyor. Bu üretkenlik neden kaynaklı, çıkaracağınız şarkıları nasıl belirliyorsunuz?

Ben hayatın kısa olduğunu düşünüyorum ve hayatta ne kadar fazla iz bırakırsak da hayatın o kadar anlam kazanacağını ya da hayatta anlam kazanacağımızı. O yüzden zamanımın çoğundan ve ömrümden feragat ederek kendimi üretime, yazmaya çizmeye ve söylemeye adadım, mutluyum. Yayımlayacağım şarkıları açıkçası herhangi bir strateji ile belirlemiyorum. Sabırsızımdır, bir şarkıyı yazdığım zaman 3-4 ay bekleyebilecek biri değilim. O duygunun hemen insanlara geçmesini isterim, bu konuda herhangi bir plan program yapmam.

Hepimize dokunacak ve hayatımızda bir hikâyesi olan şarkıları nasıl hissederek buluyor, seçiyor ve bize tekrar hatırlatıyorsunuz?

Bunun cevabını vermek zor sanırım. Aslında hepimiz senkronize yaşıyoruz. Yaşadıklarımız, hissettiklerimiz çok birbirinden ayrı değil sadece bunları ifade etme biçimleri konusunda yeteneklerimiz farklı.

“En başta türküler konusunda biraz çekimserdim”

Her türde ve tarzda şarkı söylemek her yorumcunun yapabildiği, başarabildiği bir durum değil. Siz her türde ve tarzda şarkı söyleyebiliyorsunuz... Bu zor bir şey mi ve en çok söylemekten çekindiğiniz, sonrasında da başardım dediğiniz tür hangisi?

En başta türküler konusunda biraz çekimserdim. Tabii insan zamanla doğru yolu buluyor ama şuna da inanıyorum; içten gelerek söylenilen her şey nasıl özel hayatlarımızda inandırıcı geliyorsa sahnede, müzik hayatımızda da aynen böyle…

Size yazdıran şeyler ne?

Çok genel bir cevap vermek isterim. Hayat, aşk, umut, kötülük, iyilik, masumiyet… Aslında her şey.

 

“Ailede şarkı söyleyen kimse yok”

Sesiniz doğuştan verilen en güzel hediye peki bu genetik kimden geçiyor size ve bu noktada kendinizi seçilmiş ve şanslı hissediyor musunuz?

Ailede şarkı söyleyen kimse yok. Belki bunu hiç denememişlerdir, belki denemeye fırsat bulamamışlardır. Tabii ki bunu bir armağan olarak görüyorum ve kendimi tabii ki şanslı hissediyorum.

 

“FAZIL SAY benim için hayatımın en önemli noktalarından biriydi”

Hayatınızı değiştiren, sesinizi fark eden kişi Fazıl Say oldu. Film gibi bir hikâye sonrasında hayat sizin için nasıl değişti?  

FAZIL SAY benim için hayatımın en önemli noktalarından biriydi. Tabii ki size inanan insanların sayısı kadar size inanan insanların kim olduğu da önemli. Fazıl Say benim için çok doğru bir kişiydi. Sonrasında yoluma yalnız devam ettim ama zaten böyle olması gerekiyordu. Kendi yolumu kendim bulmak, doğruları yanlışları görmek, ders almak, büyümek… Yol devam ediyor, bitmedi.

 

“Birbirimizden çok şey öğrendik onu çok seviyorum, iyi ki var!”

Banu Zeytinoğlu ile yolunuzun kesişmesi ne kadar güzel. Ayrıca  sizin için yaptığı “Porselen çocuğum” tanımlaması ne güzeldir. Bu nereden çıktı, sizin için bulunan en güzel tanımlama bence. Evet ya porselen gibisiniz ama kırılmalarınızı da sanki hep içinizde yaşıyorsunuz ama dışınız ise hep pürüzsüz bu yorumuma ne dersiniz?

Banu Zeytinoğlu'yla aramızdaki en büyük benzerliklerden biri dışarıdan asla belli etmediğimiz ve dışarıdan kimsenin görmesine izin vermediğimiz içimiz. Bunu ondan öğrenmedim, o da benden öğrenmedi ama birbirimizden çok şey öğrendik; onu çok seviyorum, iyi ki var!

 

“Hayallerimden biri müzik insanı olmaktı”

Çocukluk halinize dönün şu anda hep hayalinizi kurduğunuz bir şey miydi şarkılar söylemek ve bugüne geldiğinizde milyonların ve her kesimden insanın sizinle böyle bir sevgi bağı kuracağı aklınıza gelir miydi?

Tabii ki kesinlikle hayallerimden biriydi. Aslında bir şarkıcı değil de gerçekten bir müzik insanı olmak. Şu anda da o yoldayım zaten. Sadece şarkı yazıp şarkı söylemiyorum, prodüktörlük yapıp müzik sektörüne yön veren, müzikte başka boyutlar kapılar açan biri olmak istiyorum. Şu anda da yolum bu.

 

“Ben biraz adanmış ruhum”

Ruhuna bu kadar dokunan, aşkı anlatmadaki en güzel ses ve yüreğinin tellerini titreten ve kalbinin var olduğunu hissettiren kim deseler tartışmasız sizi söylerim. Dönüp dolaşıp sizin sesinize sarılıp şarkılarınıza sığınıyorum... Bu nasıl güçlü ve duygulu bir sestir?! Bu etkiyi nasıl başarıyorsunuz bende ve tabii ki milyonlarca insanda?

Ben biraz adanmış bir ruhum. Beni tanıyanlar ne kadar çalıştığımı, müziğe ne kadar çok zaman ayırdığımı, yazmaya, kaydetmeye, fotoğraflarını çekmeye, görsellerini oluşturmaya, böyle şeylerle ne kadar uğraştığımı ve hayatımdan ne kadar feragat ettiğimi bilirler. Bunun bir karşılığı olmalı tabii ki.

 

“Sahnede kendimi yaşıyorum, kendimi buluyorum”

Sizi sahnede izledim ve büyülendim. Gözlerinizin ışıltısının uzaktan bile olsa fark edildiği ve parladığı az insan görmüşümdür. Kalbinizi de gördüm ve sesiniz ile artık başka bir boyuttaydım. Sizin için bu buluşmalar ne ifade ediyor ve sahneden bize baktığınızda neler hissediyorsunuz?

Sahne gerçekten çok özel bir yer. Başka şarkıcılar tam olarak ne hissediyor bilmiyorum ama ben orada gerçekten kendimi yaşıyorum, kendimi buluyorum. Türkiye'nin en çok konser veren insanıyım belki de ama beni tek yoran şey yollar. Sahnede asla yorulmuyorum, tam tersine sahnede her şeyden uzaklaşıyorum. Hatta kaçtığım yer bile diyebilirim.

Zor mu terk edersiniz bazı şeyleri... Örneğin Ankara... Vazgeçilmez kılan nedir o şehri?

Dostlarım, sevdiklerim, mahallem, yürüdüğüm yollar… Yeni şeyler keşfetmek dışında alıştığım şeylerin tadını çıkartmayı daha çok seviyorum sanırım.

 

“Halledemeyeceğim meseleler beni yoruyor”

Biz sizin şarkılarınızda sık sık ağlarken, siz nelere ağlarsınız ve çok sık ağlar mısınız?

Çok ağladığımı söyleyemeyeceğim. Ben baş edebilen bir insanım. Özellikle kendimle ilgili bir şeye ağlamıyorum çünkü o konuda her şeyi halledebilirim. Ama halledemeyeceğim meseleler beni yoruyor.

Hayvanların sizin dünyanızdaki yeri neden bu kadar önemli?

Çünkü tertemizler, saflar, huzur dolular. Size asla yalan söylemiyorlar, sevmediklerini belli ediyorlar. Çok sevdiklerini harika belli ediyorlar. Yalan ve riya yok.

Sanırım insanın bu kadar çok hayal kırıklığına uğrattığı bir dünyada en güzel canlılar hayvanlar kaldı gibi ne dersiniz, yoksa insana karşı umudunuz hâlâ var mı?

Zor soru. Tam olarak emin değilim... Tabii ki bir umudum var ama çok temkinli bir umut…

 

“Ne suya soru soruyorum ne de rüzgâra”

Cem Adrian hayatının hangi dönemini yaşıyor?

Uzun süredir kendimi nereye aktığını bilmediğim bir nehre düşmüş yaprak gibi hissediyorum. Tam olarak tanımı bu, ne suya soru soruyorum ne de rüzgâra.

Hayalini kurduğunuz ve olmasını çok istediğiniz bir şey var mı? Hadi hayal kurma oyunu oynayalım mı?

Tüm dünya tek bir ülke olsa ve herkes istediği yerde yaşasa istediği kişiyle ve istediği şekilde. Kimse kimseye karışmasa, soru sormasa…

 

“Beni en çok düşündüren sorunuz bu oldu”

Benim oynadığım başka bir oyun daha var, “Bugünkü aklım olsaydı” diye başlayan. Devamında nasıl bir cümle kurardınız?

Beni en çok düşündüren sorunuz bu oldu... İnanın uzun süre düşündüm, bugünkü aklım olsaydı da değiştirmek istediğim hiçbir şey olmazdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi