Begüm Erdoğan

Begüm Erdoğan

Aşk ve Zanaat

Aşk ve Zanaat

Bu hafta size yine zehir-panzehir ikilisiyle geldim. Bu iki film de bir zanaata tutkuyla bağlı iki insan ve onlar arasında olan sevgiyle ilgileniyor. Kadın ve erkek arasındaki bağın belirgin bir unsuru hatta ilişkinin üçüncü kişisi gibi ortalarında onların zanaatları. Yani bir üçgen var ikisinde de. Bu zanaatlarsa "Şeflerin Aşkı" (La Passion de Dodin Bouffant)'nda gastronomi, "İlk Teyelde Aşk" (Phantom Thread)'ta ise terzilik.

İlk Teyelde Aşk, Phantom Thread (2017) (AppleTv'de kiralanabilir)

Paul Thomas Anderson'ın yönetmen koltuğunda oturduğu ve bir solukta izlenen film, aynı ana karakterinin yarattığı elbiseler gibi özenli ve ince ince dokunmuş özel bir yapım. Filmde her sahne, yönetmenin detaylı gözlerinden geçmiş ve Daniel-Day Lewis tarafından gerçekle buluşturulmuş.

Çok başarılı bir moda tasarımcısı olan Reynolds Woodcock (Daniel-Day Lewis) muntazam bir düzen ve tekrar içerisinde yaşadığı disiplinli bir hayat sürmektedir. Ancak güçlü karakterli bir kadın olan Alma’yla tanışmasıyla (Vicky Krieps) hayatına dinamizm girmeye başlar. Bu genç kadın onun hem ilham kaynağı hem de aşığı olur.

Paul-Thomas Anderson’ın filmine “Phatom Thread” adını koyması şüphesiz bir tesadüf değil, filmin baş harfleri bile kendi isminin baş harfleriyle aynı. Film yapımına ilginç bir şekilde benzettiği bu filmde, pek çok zanaatçı çalışıyor. Herkes kendi üstüne düşen görevi layığıyla yerine getiriyor ve sonuçta üstün bir zarafet ve estetik ürünü ortaya çıkıyor, aynı Reynolds’ın elbiseleri gibi.

Şeflerin Aşkı, La Passion de Dodin Bouffant (2023) (MUBİ)

Filmin ilk çıkış adı aynı zamanda filmde önemli bir izlek olarak da yer alan, bir Fransız yemeği olan “pot-au-feu” olmuş. Yavaşça kaynatılan sebze ve etten oluşan bu geleneksel yemek, aslında harika bir isim olurmuş film için. Zira film de aynı bu tarif gibi yavaş yavaş pişiyor ve sonunda oldukça leziz bir deneyim sunuyor.

Film, Eugenie (Juliette Binoche) adında olağanüstü bir aşçının ve yanında 20 senedir çalıştığı gurme bir şef olan Dodin’in (Benoît Magimel) ortak hikayesini anlatıyor. Bu ikili, dostlarına birlikte yemekler yapıyor, hayatın tadını sevgi ve lezzetle sürüyorlardır. Seneler boyu birlikte sevdikleri işi yaparken aralarında büyük bir sevgi de doğmuştur.

Bu ikilinin birbirini özenle sevmesini ve yaptıkları yemekleri gördükçe içinize sıcak bir keyif yayılacak. Size ayrıca açken izlememenizi tavsiye ederdim ama ne yazık ki her şekilde filmdeki müthiş Fransız yemeklerin görselleri karnınızı guruldatacak diye düşünüyorum. Böyle de olmalı zaten, çünkü filmde gördüğümüz her yemek, Dodin ve Eugenie arasında yeşeren derin sevgi ve saygının ürünleri, ufak filizleri, yavruları, çocukları... Artık ne derseniz.

Bu iki film de kesinlikle çevreme tavsiye edeceğim, oldukça özenle yazılmış ve çekilmiş, başarılı işçilik ürünleri. Onları izlememek, platformlara kadar gelmişken, yazık olur.

LİMONATA TADINDA FİLMLER

Yaz sıcağında keyfinizi yerine getirecek, tatlı mı tatlı filmler listeledim sizler için. İyi seyirler!

  1. Luca (2021) (Disney+)

İtalyan kıyılarında geçen film, Luca adındaki bir deniz canlısının kıyıyı ve kıyıdaki yaşamı görme hayalleriyle başlıyor. Luca, başka bir deniz canlısı olan arkadaşı Alberto’yla birlikte sonunda kıyıya çıkar ve burada Giulia adında bir insanla arkadaş olurlar. Delikanlı gençler el birliğiyle, yerleştikleri bu sakin kıyı kasabasına heyecanlı bir yaz yaşatırlar. Bu film, çocuklu ailelerin birlikte izlemesi için çok güzel bir tercih olabilir.

  1. Moonrise Kingdom (2012) (AppleTv üzerinden kiralanabilir)

Wes Anderson’ın yeni filmleri Astreoid City ve The French Dispatch’i izleyip “bu Amerikan yönetmeni niye bu kadar seviyorduk?” sorusunu sorduysanız, cevabını hatırlamak için bu filmi izleyebilirsiniz. Daha erken işlerinden olan bu film, oldukça tatlı bir dokuya ve anlatıma sahip. 12 yaşında iki çocuğun birbirine aşık olmasını ve doğaya kaçmalarını konu alıyor. Müzikleri de aktif bir şekilde hikaye anlatımına destek veriyor ve kullanılan yumuşak renkler de gözlerinizi okşuyor. Serin bir yaz akşamı izlemek için ideal.

  1. Mamma Mia (2008) ( Amazon VideoPrime)

ABBA şarkılarını kullanarak yapılan bu film, evlenmek üzere olan Sophie’nin (Amanda Seyfield), gerçek babasını bulmaya çalışmasını konu alıyor. Filmde annesini Meryl Streep, baba adaylarını ise Pierce Brosnan, Stellan Skarsgård, Colin Firth oynuyor. Yıldızlar kadrosu, mükemmel müzikleri ve Akdeniz’in harika görselleriyle Mamma Mia için tam bir neşeli yaz klasiği diyebiliriz. ABBA’nın klasikleşmiş şarkılarıyla dans etmek için de birebir.

  1. Nadide Hayat (2015)(Amazon VideoPrime ve TV+)

Eşini kaybeden Nadide’nin (Demet Akbağ) 50’li yaşlarında bir kadın olarak hayatına yeniden yön vermesi gereklidir, o da üniversiteye dönmeyi tercih eder. Bir kadının tüm söylenenlere aksi yönde gidip kendine güvenerek bildiğini yapmasını anlatan film, toplumsal beklentilerle ötelenmiş bir hayatın serbestçe yaşanmasını anlatıyor aslında. Demet Akbağ’ın başrolde olması, Muğla’nın güzelim sahillerinde geçmesi bu filmi hem bir konfor filmi hem de güzel bir yaz filmi yapıyor. Kapsayıcı karakterlere yer vermesi de filme ayrı bir sempati katıyor.

  1. Before Sunrise (AppleTv’de kiralanabilir)

Ethan Hawke’ın ve Julie Delpy’nin başrolleri paylaştığı serinin ilk filmi "Gün doğmadan önce”. Avrupa’da bir trende karşılaşan iki yabancı gencin hikayesini anlatıyor. Sohbetlerinin çok keyifli olduğunu fark ettiklerinde, anlık bir kararla Viyana’da birlikte bir gün geçirmeye karar verirler. Haziran ayının bir gününü hayattan, sanattan, anılardan ve onlarca değişik konu hakkında sohbet ederek geçirirler. Yalın ama samimi ve bir o kadar da dramatik olan bu film, gençlikte aşık olmanın saflığına ve yoğunluğuna sahip. Özel bir insanla saatlerce sohbet etmek size ait bir cep evrende olduğunuzu hissettirebilir ya, bu filmin yaptığı da o cep evrene bizi, izleyenleri dahil etmek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Begüm Erdoğan Arşivi