Yerim seni Menemen!

Şimdi tam zamanı!

Neyin mi?

Tabii ki menemenin!

Domatesler kan kırmızısı oldu. Kokusu baş döndürüyor artık. Bu mevsimde etli olur. İçi henüz kazık bağlamadığı için, kazık yeme ihtimaliniz zayıftır. Zeytinyağının yeni mahsul sızması, şişelerde zümrüt yeşili parıltılar saçar. Yeşil sivri biber, şimdi çıtır çıtırdır.

Yumurtaya bir şey diyemem. Kabuğun içinden, yürüyen mi, koşan mı, yoksa tıkış tıkış kümeslerde yan gel yat tavukların üretimi mi çıkar bilemem. Yumurtasıyla övünenlere de pek inanasım gelmez.

Tüm bu karışıma, birkaç kalın dilim de ekmek eklemek gerekir. Çünkü işin sonunda tavanın dibini sıyırmak gerekir!. Bu da en iyi taze ekmek içiyle yapılır.

Yemeğe daha da lezzet katmak isterseniz, serin bir pembe şarap veya buz gibi bir birayı öneririm.

Yaz gelince, özellikle öğle yemeklerinde menemen bizim sofradan pek eksik olmaz. Bir yaz sevgilisi kadar keyif verir bana.

Sevdiğim yemeklerin kökünü araştırmak, iflah olmaz bir tutkumdur.

Aradım, taradım, menemen konusunda fazla bir bilgiye ulaşamadım. Öğrendiğim tek gerçek ise menemenin 18. yüzyıl ortalarına doğru sofralarda görüldüğüdür. Çünkü bu döneme kadar domates, Avrupa kıtasında sebze olarak değil de süs bitkisi olarak yetiştirilmiştir.

Kırmızı renginin zehir içerdiğinden korkan Avrupalı, onu yemekten uzun yıllar çekinmiştir.

Zavallı cahiller! Bunca yıl, bu muhteşem lezzetten mahrum bırakmışlar kendilerini!

Kimileri bu lezzetli yemeğin, bir bağcı yemeği olduğunu, Güney Fransa ve İtalya'da doğduğunu öne sürer. Onlara göre bağ işçileri, çevredeki tarlalardan topladıkları domates ve biberleri, yine köylülerden satın aldıkları yumurtalarla karıştırıp bu çok lezzetli ve doyurucu yemeği icat etmişlerdir.

Bu söylem bana inandırıcı gelmektedir.

Menemene bizim tarafımızdan bakarsak, daha başka bilgilere ulaşırız ki bunlar da çok inandırıcıdır.

MELEMEN Mİ MENEMEN Mİ?

Öncelikle şunu açıklamam gerekir:

Bu yemeğe kimileri menemen, kimileri de melemen der. Türk Dil Kurumunun imla kılavuzu doğru yazımın ‘menemen’ olduğunu belirtir. Ben de bu şekilde kullanırım. Melemen kelimesinin ise nereden geldiği konusunda bir bilgi edinemedim.

Araştırmacı Oktay Özengin, bu yemeğin ilk yapıldığı yerin, İzmir'in meşhur Menemen ilçesi olduğunu söyler. Buna kanıt olarak da Türkiye'de ilk domates yetiştirilen yerlerden birinin Menemen ilçesi olmasını gösterir.

Türkiye'de ilk domates tarımı, 1900'lü yılların başında Adana bölgesinde yapılmıştır. İzmir’e geliş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ticaret ve Zahire Borsası kayıtlarına bakarsak, 1920’li yıllarda domatesin İzmir ve çevresinde yetiştirilmeye başlandığını söylemek mümkündür. Menemen’de ise domates üretiminin İzmir'le aynı tarihlere rastladığını söyleyebilirim.

Bu tarihlere bakılırsa, Menemen'in, bazılarının iddia ettiği gibi Osmanlı yemeği olmasının mümkün olmadığını görürüz.

GİRİTLİ TÜRKLER GELİNCE….

Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Menemen ilçesinin ekonomisi, büyük ölçüde tarıma dayalıydı. Özellikle zorunlu göçe tabi tutulan Rumlardan kalan verimli ve boş araziler, mübadele ile Menemen’e göç etmiş Türklere paylaştırılmıştı. Bunların başında da Girit Türkleri gelmekteydi. Giritli göçmenlerle komşu olan Menemenliler, yavaş yavaş Girit mutfağı ile tanıştılar.

Giritli Türkler, yemeklerinde çoğunlukla ovalardan, dağlardan topladıkları otları kullanmaktaydılar. Bu otlardan bazıları sinavri, radika, Arapsaçı, gelincik, ebegümeci, şevketi bostan, beyaz diken ve hardal otlarıydı. Giritliler, bu otları suda haşladıktan sonra, üstlerine zeytinyağı dökerek yerlerdi. Ya da haşlanmış otların üstüne yumurta kırarlardı. Zaman içinde Menemenliler de ot toplayıp aynı yemekleri yapmaya başladılar.

Ot yemeklerini Menemenlilere öğreten Giritli Türkler, Menemenlilerden etli domates yemeğini öğrendiler. Bu yemek, bolca domates, biraz patates ve etle yapılan bir güveçti aslında. Giritli Türkler, bu yemeğin malzemelerini değiştirerek, etin yerine yumurta, patatesin yerine de soğan koyarak “yumurtalı domates”i yaratılar.

soganli-mi-sogansiz-mi.jpeg

Zamanla bu yemek ilçenin en sevilen yemeği oldu. Ünü giderek önce çevre illere, sonra da tüm Türkiye'ye yayıldı. Yumurtalı domates artık, "Menemen Yemeği” olarak anılmaya başladı. Hem ucuz, hem kolay hem de çok lezzetli olan yemek, kendine her sofrada yer buldu.

Araştırmacı Oktay Özengin, Menemenli, 94 yaşındaki Kibariye Yiğitmen'in'in, bu tarihin en yakın şahidi olduğunu öne sürüyor. Kibariye Hanım, çocukluğunun geçtiği 1930’lu yıllarda evlerine gelen Manisalı akrabalarına “menemen” yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatırmış.

Bir diğer tanık da “dededen lokantacı” olan Mustafa Saygılı'dır. 1930’lu yıllardan başlayarak lokantalarında “menemen” satmaya başladıklarını ve bu yemeği yemek için İzmir’den özel müşteriler bile geldiğini söylermiş.

Menemenin ulaşabildiğim tarihçesi böyle. Yani bu yemek, Girit-Menemen mutfaklarının iş birliğinin bir eseri.

Yaz aylarının favorisi olan menemeni, artık adını taşıyan ilçede bulup yemek zor. Lezzetli menemen yemek istiyorsanız, Samsun-Ankara karayolu üstündeki Çakallı Mevkisi'ne gitmenizi öneririm. Burada sıra sıra dizilmiş küçük lokantaların mönüsündeki tek yemek: Menemen. Hem de çok lezzetli.

BENİM MENEMENİM…

Menemenin ana malzemeleri domates, yeşil sivri biber (acısını tercih ederim) ve yumurta. Ama başta ben olmak üzere bu malzemelere eklemeler yapıp menemeni yorumlayanlar da var. Eklenen malzemelerin başında soğan geliyor. Kimileri de beyaz peynir eklemekten hoşlanıyorlar.

Kim ne istiyorsa onu katabilir. Damaklara karışılmaz!

Benim menemen tarifim şöyle:

İnce ince doğradığım soğanları, zeytinyağında iyice öldürürüm. Daha sonra yine küçük küçük doğradığım yeşil biberleri ekleyip kavururum. Biberler yumuşayınca, küp küp doğradığım domatesleri ekleyip ateşin altını kısarım. Domatesler iyice pişince, kişi başına iki yumurta hesabıyla yumurtaları kırarım. Tavanın kapağını kapatıp bir süre daha pişiririm. Burada yumurta sarılarının tam olarak pişmemesine dikkat ederim. Çünkü onları tabağımda ekmeğin ucuyla patlatıp domatesle karıştırmayı çok severim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Yaşin Arşivi