Alaaddin Dinçer

Alaaddin Dinçer

Anayasa,1739 Sayılı Temel Kanun, Müfredat ve Aykırılıklar

Eğitimin en güncel tartışma konusu olan ve MEB tarafından gündeme getirilen program “sadeleştirmesi” eleştirilmeye ve tepki çekmeye devam ediyor. Programın ders amaçları, içerikleri ve genel sunumda kullanılan kavram setleri mevcut haliyle, Anayasanın 2, 42, 90 ve 124. maddeleri ile 1739 Sayılı Milli Eğitim Kanunun Amaçları ve Temel İlkelerine aykırı düzenlemeler içermekte. (Bkz Anayasa ve Temel Kanunun İlgili Maddeleri)

Bu programa kadar bilim ve din eğitimini bir arada sürdürme çabası artık ön plana din eğitimini alan, bilim eğitimini ve dolayısıyla laik eğitimi geri plana iten bir aşamaya geçmiş bulunmakta. Bunun bir ideolojik strateji olduğunu hemen her satır arasına sıkıştırılmış bir kavramdan anlamaktayız. Hem derslerin hem de ortak metnin içeriğinde yer alan kavram setleri, amaçlar ve hedefler bunu ortaya koymakta. “Sadeleştirme” iddiası ile gündeme getirilen programda sadeleştirmenin daha çok bilimsel kavram, amaç, ilke ve içerik setlerinde yapıldığını hemen hemen her derste görmek mümkün. İdeolojik stratejiye uyum için kullanılan motifler, alıntı yapılması önerilen kişiler, araçlar ve kurumlar, çokça kullanılan ritüeller, yöntemler, ögeler, imgeler ve yaklaşımlar söz konusu.

”67 binin üzerinde kişi ve kurumdan görüş ve öneri geldi” açıklaması tamamen kamuoyu oluşturmaya ve toplumsal algıyı yönetmeye yönelik bir açıklamadır. Askı için bir hafta süre veren Bakanlığın, 67 bin kişi ve kurum üzerinden gelen görüş ve öneriyi değerlendirip sonuçlandırması ve bu öneriler üzerinden yeni bir düzenleme yapması haftaları hatta ayları alacak bir zaman takvimini gerektirmekte. O nedenle askı süresi ile gelen görüş ve öneri sayısına ilişkin yapılan açıklama toplumu ikna etme ve tepkileri azaltma çabası olarak görülmeli. Geçmişte de böyle yapılmış Bakanlık kendi bildiğini okumaya devam etmişti.

Anayasanın 2. maddesi ile başta ortak metinde yer alan betimlemeler olmak üzere, özellikle din ağırlıklı derslerin içeriklerinde yer alan kavramlar, zorunlu/zorlama seçmeli din eğitimi derslerinin içerikleri ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ve içerikleri Anayasanın 42, 90 ve 124. maddeleri ile çelişmekte. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun “Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçlarına ve Temel İlkelerine” programı hazırlanan 25 dersin 24’ünde atıf ve vurgu yapılırken, bu vurgu ve atıf 9. Sınıf Temel Dini Değerler dersinde sadece Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçlarına yapılmakta. Kanunda 14 madde olarak Türk Milli Eğitiminin Temel İlkelerine nedense bu derste atıf ve vurgu yapılmamakta. İhmal ya da kasıtla yazılmadığını düşündüğüm bu durum önemsenmesi gereken bir sorundur.

Program, “yerli, milli ve manevi değerler”,” beden ve ruh”, “yetkin, erdemli ve kâmil insan” gibi kavramlara abartılmış anlam yüklemeleri nedeniyle yüzünü daha çok İslamiyet’in doğuş dönemlerine ve Osmanlı’ya, sırtını ise çağdaşlığa ve modernleşmeye dönmüş durumda. Türkçe dersinin eğitimine ve öğretilmesine aşırı önem verilirken, ortak metinde ve ders içeriklerinde kullanılan başta Arapça ve Farsça olmak üzere diğer yabancı dillerin çokluğu dikkat çekmektedir.

Sonuç olarak, programın yaşamla bağı olmayan, bilimsellik içermeyen dogmatik, ezbere ve tekrara dayanan bilgilerden arındırılması doğru ve yerindedir. Bunun dışında yapılan bütün düzenlemeler belli bir amaca yönelik olarak gerçekleştirilmekte. 2024-28 MEB Stratejik Planı ile üst politika belgelerinde “maarif” yerine eğitim “müfredat” yerine program kavramları kullanılırken kamuoyuna sunulan belgede özellikle “maarif” ve “müfredat” kavramlarına vurgu yapılması önümüzdeki dönemin ideolojik yöneliminin basıl şekilleneceğini ortaya koymaktadır. Bir parti programına atıf yaparak hazırlanan bu program bu yönüyle de hukuksal olarak sorunludur. O nedenle toplumu oldubittiler ve dayatmalarla karşı karşıya bırakan anlayışa karşı şimdiden hukuksal mücadele başta olmak üzere her türlü demokratik ortak mücadele yürütülmesi gerekmektedir.12.05.2024

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alaaddin Dinçer Arşivi