Cengiz Erdil
SAHİLLER HALKINDIR…
Çok güzel bir laf değil mi? Üstelik ülkemizde Anayasa ile teminat altında… Ancak Anayasa delik deşik olalı çok oldu. AKP iktidarları döneminde özellikle Ege kıyılarında kiralanmadık alan kalmadı, buna turizmin başkenti denilen Antalya kıyılarını da eklemek lazım.
Ülkemiz yakın dönemde bir de kum hırsızlığıyla tanıştı. Salda Gölü kumları ve dünyanın örnek gösterdiği Patara Plajı’nın kumları çalındı. Hem de kamyonlarla lüks otellere taşındı. Okluk Koyu’ndaki yazlık saraya da bu kumların taşındığı ve suni plajlar oluşturulduğu iddia ediliyor.
Oysa bilim insanları, taşınan kumun başka bir ortama uyum sağlayamayacağını, birkaç yıl içinde yağmur ve rüzgarla havaya savrulup gideceğini söylüyorlar. Uzmanlara göre, bu işin kuralı kumu ait olduğu yerde bırakmak…
İtalya’nın Sardinya Adası’nda kumların korunması için gelen turistlerin bavulları bile aranıyormuş, bir yıl içinde gümrük kapılarında 200 kilogram kaçak kum ele geçirilmiş. Sıkı durun; şişe içinde kum kaçıran İngiliz turiste bin euro para cezası uygulanmış.
Ülkemizdeki toprak ve deniz yağması konusunda uzun uzun düşündüm. Şuna inanmaya başladım! “Bu dünyada en fazla 80-90 yıl, bilemedin 100 yıl yaşarız.… Öbür dünyada zaten bu işleri yapamayız. Melekler asla izin vermez. Satmışım anasını ben bu dünyanın!”
BU KADARI DA OLMAZ…
Beach işletmeciliği adı altında kıyı yağmasının en can yakıcı örneği hiç kuşkusuz Bodrum ve Çeşme’dir.
Soygunun boyutları o kadar abartılmıştır ki, ‘loca’ adı altında görgüsüzce oluşturulmuş tül perdeli plaj odalarının günlüğü 10 bin liraya varabilmektedir. ‘Kolay kazan kolay harca’; bu ilkeyi hayata geçirenlerin sayısı artık bu plaj localarını doldurmaya yetiyor ülkemizde.
Kıyıları kiraya veren yetkili devlet kurumları, Milli Emlak ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Çanakkale Saroz’dan Antalya’ya kadar binlerce irili ufaklı kıyı bandı özel sektöre kiralandı. Kira bedelleri düşük, elde edilen gelirin yüksek olduğu bu sektörde elbette iktidara yakın şirketler var. Antalya’nın Kaş ilçesinde gördüğünüz işletmeciyle, üç gün sonra Bodrum’da karşılaşırsanız; şaşırmayın…
PLAJDAN PLANA UZANAN YOL
Malum Çanakkale Köprüsü’nün devreye girmesiyle Kuzey Ege’nin çevresi değişecek. İktidar şimdiden hazırlığa başladı, Balıkesir-Çanakkale illeri 1/50000 ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı’nı devreye soktu. Çanakkale’nin 710, Balıkesir’in ise 646 kilometre sahil bandı var. Planın uygulanacağı alanın yüzde 66’sında tarım yapılıyor.
Öyle böyle değil; ülkemizin en verimli alanlarından söz ediyoruz. Ünlü Ezine peynirinin bu alanda üretildiğini söylemem yeterli herhalde. Ayrıca Bozcaada ve Gökçeada gibi korunmaya muhtaç iki adamız da yeni planın içinde.
Çanakkale Boğazı’na yapılan köprü imar hareketlerini acayip hızlandıracak. Çevrecilerin, ‘yağma planı’ dedikleri yeni düzenleme bunun ön hazırlığı.
Bu plan plajların kiraya verilmesinin de ötesinde bir düzenleme içeriyor. Başlangıç noktası, Çanakkale Köprüsü ayakları. Planın Güneye olan yolculuğunu durdurmak zor olabilir. Bunu neden diyorum? İstanbul’da köprülerin çevresine bakmak yeterli olur sanırım.