Cengiz Erdil
ORMAN DÜŞMANLIĞI
Türkiye’nin orman varlığı 23 milyon hektarı buluyor. İlk bakışta çok yüksek gibi görünebilir ama sizi aldatmasın. Ülke topraklarının yüzde 23’ü ormanlarla kaplı. Oysa bu oran Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 43. Bizim ormanlarımızın yarıya yakını da verimsiz. Sanayileşmiş Almanya ve İngiltere’de verimsiz orman varlığı yüzde beş seviyelerinde. Sizin anlayacağınız burada da sınıfta kalmışız.
Dünyanın her yerinde en korunmasız yerler neresidir derseniz, işin uzmanları size ormanlardır diyecektir. Çünkü hiçbir devlet veya başka bir organizasyonun tek başına ormanları korumaya gücü yetmez. Ormanlar günümüzde korunmak için insanlara muhtaçtır.
Bizim devletimiz zaman zaman ormanları korumak için büyük çaba harcamış, bazen de nedense boş vermiştir. Mesela İstanbul’un kuzey ormanlarının düzenli hale getirilmesi için orman ekipleri oluşturulmuş, zararlılarla mücadele edilmiş yıllar süren çalışmalarla ortaya bakımlı orman alanı çıkmıştı. Gel zaman git zaman İstanbul’un Kuzey ormanlarına iş makinaları girdi, üstünden üçüncü köprü bağlantılı otoyol geçirildi.
“Yolsuz orman olmaz. O zaman ormanları yangınlara karşı koruyamazsınız. Ekiplerin, uzmanların girmediği orman orman değildir “ Konuştuğum emekli orman mühendisi dostum aynen bunları söyledi. Elbette otoyoldan bahsetmiyor, orman içi yollar ve köy yolları söz konusu olan.
ORMAN VE KÖY YOLLARININ İÇLER ACISI HALİ
Ormanları tehdit eden unsurların başında insan eliyle çıkan, çıkarılan yangınlar geliyor. Orman yolunda atılan bir izmarit, piknik yapılan alandan çıkan bir kıvılcım ormanları küle çeviriyor. ‘Bilinçli olalım’, ‘ormanları koruyalım’ diye her gün binlerce kez uyarılar yapılmasına, eğitim verilmesine rağmen bu yangınların önüne geçilemiyor.
Burada belki bir kasıt yok, söz meclisten dışarı ‘bazıları’ var. Söylemeye dilim varmıyor ama siz anladınız durumu!
Şimdi kasıtlı, bilerek yapılan haince bir işten söz edeceğim.
Orman içi yollar, adeta çöplük gibi. Muğla ve Aydın’ın ormanlık yörelerinde yüzlerce kilometreyi bulan orman yolları, inşaat hafriyatları ve molozlarla kaplı.
Karayolları devlet yollarında çoğu yerde artık kameralarla durum tespiti yapıyor ama ormanlarda bu iş zor. Özellikle geceleri kamyonlar, kamyonetler moloz taşıyor, zahmete katlanmadan gözüne kestirdiği yere her türlü molozu döküyor. Didim-Milas arasındaki orman yollarında kenara atılmış klozet bile gördüm.
Bu molozların kaldırılması için hiçbir kuruluşunun da çaba harcamadığı görülüyor. Her kurum topu birbirine atıyor. Belediyelerin olanakları da yetmiyor.
YİNE TAŞ OCAKLARI
Maalesef, Aydın ve Muğla orman varlığın hızla azaldığı yerlerin başında geliyor. Bunun nedeni malum… Çarpık ve plansız yapılaşma. Bir büyük tehlike ise taş ocakları… Ormanı olduğu gibi yerinden kaldıran taş ocaklarına yenileri ekleniyor. En son Didim Akbük arasında üstelik yerleşim yerlerine çok yakın bir alanda yeni bir taş ocağı ortaya çıkıverdi.
Orman yangınların büyük bölümün görüldüğü Güney Ege’de taş ve maden ocaklarının denetimden uzak çalışması ileride çok daha büyük sorunlara yol açacak.
Zaten su sıkıntısının yaz aylarında iyice hissedildiği bölgede, ocaklarının yeraltı su kaynaklarına büyük zarara verdiği biliniyor. Küresel ısınma yüzünden çölleşme tehlikesiyle yüz yüze olan ülkemizde, Sahra Çölüne en yakın adayın bu bölge olduğunu da uzman görüşüne dayanarak belirteyim.