BİR ESKİ ZAMAN KÖYÜ; DOĞLUŞAH…

Doğluşah Köyü bağlı olduğu Kütahya’ya 32 kilometre uzaklıkta. Bu yörede yerleşim çok eskilere dayanıyor, Anadolu’nun en eski halklarından Friglere kadar gidiyor. Üç bin yılı geçen bir geçmişten söz ediyoruz.

Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan köylüler, son yıllarda tarihin üzerinde oturduklarının farkına vardılar ve Frig Vadisi’ne sahip çıktılar.
Nasıl mı? Ülkemizde maden şirketleri, ya milli parklarda ya da doğanın ciğerleri ormanlarda maden aramayı alışkanlık haline getirdiler, bu alışkanlığı onlara sağlayan AKP iktidarı oldu. Doğluşah Köyü’nde de bu durum değişmedi. Maden ocağı için köyün merasına göz diktiler.
Planlanan feldspat madeni arama ve üretim kırma tesisi başka yer yokmuş gibi köyün merasına yapılacak.
Doğluşah köylüleri, su kaynaklarının yok olacağını, topraklarını verimsiz hale geleceğinin endişesini yaşıyorlar. Bu nedenle madencilerin köylerine girmemesi için nöbet tuttular, imza toplayıp mahkemelere şikayet ettiler. Şu ana kadar bir gelişme yok.
Feldspat cam, seramik ve boya sanayiinde kullanılıyor. Türkiye’de en çok Kütahya, Aydın ve Manisa’da sahaları var. Kimsenin madenin çıkarılmasına ve işleme tesisine karşı çıktığı yok. Sorun yer seçiminde.
Sen gel, verimli toprakların üzerine ve de tarihine paha biçilemeyen bir vadiyi gözden çıkar. Sorun burada…

GELELİM FRİG VADİSİ’NE…

Bilinen bir laftır; ‘Anadolu yüzlerce uygarlığın izini taşıyor’ denir. Kıymeti ne kadar bilindi? O ayrı bir tartışma konusu.
Doğluşah Köyü’nün bulunduğu yer tam Frig Vadisi veya meraklıların bildiği haliyle Frig Yolu üzerinde yer alıyor.
Eskişehir-Kütahya-Afyon arasında kalan bu bölgenin son yıllarda tanıtılması için bazı çabalar var ama yetersiz. Bölge daha ulusal park bile ilan edilmemiş durumda. Doğluşah ve çevre köyler burada turizm yatırımları beklerken, maden aramalarıyla karşılaşınca şaşırmışlar tabii… Ayrıca yöreye has, kara mürver tarımı yapılsa madenden daha fazla gelir elde edileceği söyleniyor (kara mürver bağışıklığı güçlendiren ve çay gibi kaynatılarak tüketilen bir bitki)
Neyse; Makedonya’dan geldikleri tahmin edilen Frigler Milattan Önce 1100 yılında Anadolu’nun orta yerine yerleşmişler. Kayaları oymuşlar; konutlar, mezarlar yapmışlar.
Bölgede bu zamana kalan izler bırakmışlar. Frig uygarlığının kitaplara düşen unutulmaz bir kralı var; Midas…

EŞEK KULAKLI KRAL
Mitoloji bu ya; Midas’ın başı tanrılarla hep derde girmiş. Bir gece rüyasına giren şarap tanrısından ‘her dokunduğum altın olsun’ dileğinde bulunmuş. Yediği, içtiği de altına dönüşünce; aç kalmış Midas. Yalvar yakar eski haline dönmüş.
Midas’ın eşek kulaklarına gelince… şiirin tanrısı Apollon liri ve Kır Tanrısı Pan da kavalı ile bir enstrüman yarışına girmiş. Jüride bizim Midas da varmış. Yarışmanın sonunda herkes oyunu Apollon’a verirken, Midas tercihini Pan’dan yana kullanmış. Apollon çok kızmış ‘eşek olsa senden iyi müzikten anlar’ demiş ve Midas’ın kulaklarını eşek kulağına çevirivermiş.

Anadolu bir deryadır; Midas’ın başına gelenler evrile çevrile acaba şu iki özlü söze mi dönüştü? “Tuttuğun altın olsun” ve “Eşek hoşaftan ne anlar”…
Tarih baba da bunları ders alın diye yazmış. Tarihten kaçılmaz; alır kalemi her şeyi not eder…
Doğada dokunduğunu altına dönüşecek sanırsan geleceğini yersin… Kulakların duymazsa, Anadolu ilerleyen zamanda sizden nasıl bahseder; artık bilemem.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi