Cengiz Erdil
ALTIN VE SİYANÜR KARDEŞLİĞİ
Varını yoğunu insanlığa sunan şu garibim dünyanın en değerli madeni altının topraktan, kayadan asıl önemlisi diğer madenlerden ayrıştırılması için dünyanın en zehirli kimyasalını kullanıyorsunuz… Ne yaman çelişki değil mi? Ama gerçek bu; yeraltında som altın çok az. Hatta milyarda bir derler ya… Aynen öyle. Altın ya kayalara ya da diğer madenlere tutunuyor, ayrışması için siyanür gerekli.
Dünyada altın madeni az, çıkarılması da zahmetli ve pahalı. Değerli olmasın da ne olsun. Dolar, Euro hesabı yapanlar boşuna altını kağıdın sağlam duran üçüncü ayağı yapmamışlar. Dünyanın paralı insanları sabahtan akşama bu üçlünün ‘çıktı, indi’ hareketlerini izleyip rota belirliyor. Petrolü de unutmamak lazım elbette. Modern Kapitalizmin ağa babalarından JP Morgan şöyle buyurmuş; “ Altın paradır. Geri kalan her şey kredidir.” Başka söze ne hacet.
Dünyada altın üretiminde baştaki ilk dört ülke, Çin, Rusya, Avustrulya ve ABD… Yılda ortalama bin ton, bilemedin biraz daha fazla altın elde ediyorlar… Ediyorlar diyoruz, doğadan binlerce ton toprak ve kaya elendikten, bir de siyanürle ayrıştırıldıktan sonra külçe altın ortaya çıkıyor. İnsanoğlu altının değerini binlerce yıl önce anladı, efsanelerde, hazine aramalarında altın başroldeydi. Artık katır sırtında ‘Altına Hücum’ yılları çok gerilerde kaldı. Altın madeni işletmeleri günümüzde çok büyük, heybelerinde kazma kürek yok, bidon bidon siyanür veya öteki kimyasallar var.
TÜRKİYE’DE ALTIN
Dünyada 2 bin 500 ton altın üretiliyor. Türkiye’nin üretimi ise yılda sadece 20 ton… Yani petrolde olduğu gibi altında da fakiriz.
Türkiye’nin en çok altın madeni sahası Ege’de… Ege’yi Doğu Karadeniz’de Ordu yöresi, Doğu Anadolu’da Erzincan Elazığ hattı geliyor. Faal durumda olan 25 altın madeni var. Bu maden işletmelerine yabancı şirketler de ortak. Bu şirketler Kanada, Amerika ve Avrupa kökenli. Kendi ülkelerinde kurallara uyuyorlar, bizde ise durum herkesin malum… Kazdağları’nda altın arayan şirketin dağların zirvesini ne hale getirdiğini gördük, iş mahkemeden dönünce pisliklerini temizlemek orman idaresine düştü.
Altının olmazsa olmazı siyanür öyle litreyle kiloyla kullanılmıyor, damla hesabıyla yapılıyor bu iş. Ancak siyanürün karıştığı madendeki su da zehirli ve suların depolanması için atık barajları gerekiyor. Aslında pek çok madenin çıkarılmasında da atık havuzları var. Sorun da burada başlıyor.
ATIK HAVUZLARI
Atık havuzları veya barajları doğaya insan eliyle kazılan soykırım çukurlarıdır. Siyanürlü atıkların toplandığı yerler ise yaylada, ormanda ve dağlarda kazılan barajlar… Yabancı firmalar kendi ülkelerinde gösterdiği özeni Türkiye’de gösteriyorlar mı? Asıl tartışılması gereken nokta burası.
Erzincan İliç’te önce 20 ton siyanürün Fırat Nehri’ne karıştığı söylendi ama sonradan 8 kilogram siyanür olduğu ortaya çıktı. İşin içine uzmanlar ve çevre mühendisleri girmeyince; hesaplar işte böyle karıştırılır. 20 ton olan siyanürlü suydu yani atık barajdan sızan kimyasallarla karışık sulardı. Saf siyanürün birkaç damlasının bile tehlikeli olduğu burada belirtelim.
Gündeme olan siyanürü konuşuyoruz ama bir de bentonitin var… Bu madde doğal bir kil aslında… Tema Vakfı’nın raporunda şöyle yazılı;
“Bentonit sulara karıştığında suyun fiziksel ve kimyasal yapısını değiştirir, suyun yoğun şekilde bentonitlenmesi balıkların solunumuna engel olduğundan toplu balık ölümleri yaşanır.”
Bazı maden işletmecileri “ siyanür değil, bentonit karıştı” açıklamalarıyla günah çıkarmaya çalışsalar da altın madenlerin çevre yönünden sorunları pek çok…