Mert Yılmaz
Yine bir 5 Nisan
Üniversitede öğrenciyim. Dersim bitti, okuldan çıktım otobüs ile o zaman oturduğumuz Bakırköy’e geldim. Eve doğru yürürken bakkala girdim bir şey almak için. Bakkala girdiğimde televizyonda dönemin Başbakanı Prof. Dr. Tansu Çiller ile Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın’ın açıklama yaptıklarını gördüm. Mevzunun önemli olduğu bakkalın dikkatinden ve Murat Karayalçın’ın yüz ifadesinden gayet net anlaşılıyordu. Ne olmuş diye sordum. ‘Devalüasyon oldu’ dedi bakkal. O zamanlar kitap fuarı Taksim Tepebaşı’ndaki TÜYAP’ta yapılıyordu. O yıl düzenlenen fuardan kendime “Ekonomi Ansiklopedisi” almıştım. O zamanlardan var bir merakımız… Tabi o zamanlar harçlık, staj ile kazanılan para ile kitap bile alınabiliyor. Eve geldim, açtım ansiklopediyi, buldum devalüasyonu. Sağ olsun Tansu Çiller ansiklopediye yazmak ile yetinmeyip yaşatarak da öğretti devalüasyonun ne olduğunu.
Akranlarım 5 Nisan kararlarından söz ettiğimi anlamışlardır. Üzerinden neredeyse otuz sene geçmesine rağmen her 5 Nisan’da gündeme gelen, Türkiye tarihine not edilmiş önemli bir tarihtir. Toplumda pek hoş anılar ve izler bıraktığını söylemek mümkün değildir. Etkisi toplumun her kesiminde ama makus talih daha fazlası ile orta ve alt gelir düzeyinde hissedilmiş bir dönemdir. Yurt dışına eğitime gitmiş pek çok genç, ailelerinin içine düştüğü ekonomik sıkıntı nedeniyle eğitimlerini yarıda bırakarak Türkiye’ye dönmek zorunda kalmıştı.
Zamanla araştırıp anlamaya çalıştım bu 5 Nisan kararlarını. Neden alınmak zorunda kaldığını.
Hatırladığım bir karakter daha var. Dönemin Hazine Müsteşarı, Çiller’in tabiri ile “Beynimin Yarısı Osman” Osman Ünsal.
Çiller’in o zamanki anlattıklarına baksanız Türkiye’nin reform niteliğinde aldığı kararlar 5 Nisan kararları. Zaten “Enflasyonu hızla düşürmek ve TL’de istikrar sağlamak” için alınmış. Sorun olduğundan değil yani!!! Çiller’e sorsan devrim… Doğrusu Çiller’e bir şey sormamak aslında ama onu da hâlâ anlamayanlar var.
Tanıdık bir söz de var. “Türkiye ihracat ile büyüyecek”. Neden? Çünkü döviz patlamış. 14,000 TL olan dolar kuru 42,000 TL’ye kadar yükselmiş, 1994 yılı ortalama dolar kuru yaklaşık 30,000 TL olmuştu. Türkiye’de ne zaman döviz patlasa anlatılan klasik hikaye.
Bilin bakalım o zaman da ekonomideki sorun ne? Tebrikler, hemen doğru cevabı verdiniz. Tabi ki “Enflasyon”.
Tansu Çiller, 1991 yılında yapılan seçimlerin ardından Süleyman Demirel’in başbakanlığında kurulan DYP-SHP koalisyon hükümetinde Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yaptıktan sonra Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatı ve Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından yapılan parti kurultayında Köksal Toptan ve İsmet Sezgin gibi iki güçlü adayı geçerek Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığına seçilmiş ve 1993-1996 yılları arasında başbakanlık görevini sürdürmüştü.
“Herkese iki anahtar” vaadi ile siyasete atılan Prof. Çiller yönetimindeki Türkiye ekonomisinde sıfırdan iki anahtar sahibi olan pek olmadı ama elindeki iki anahtarı kaybedenlerin sayısı oldukça fazlaydı. Dönemin mutlu insanları ise elindeki iki anahtardan birini koruyabilenler oldu.
Türkiye ekonomisi 1992 yılında %6,0, 1993 yılında %8,0 büyümüştü. Büyüme ile övünülürken enflasyonun ise %70’i geçmesi göz ardı edilmişti. Kamu harcamaları patlatılmış ve ortaya çıkan bütçe açığı için Hazine’nin TCMB’den kısa vadeli avans kullanma yoluna gitmesi ile finanse edilir hale gelmişti. Faiz oranlarını yüksek bulan Çiller ve “Beyninin Yarısı Osman” piyasa ile inatlaşıyor, baskı ile faizleri düşürme yoluna gidiyor ve Japonya’dan Türkiye’ye dönerken uçaktan telefon açarak “Çantamda para ile geliyorum, ihaleyi iptal edin” diye Osman Ünsal küçük bir detayı atlıyor, itfa ile boşa çıkan paranın dövize gidebileceğini pek akıl etmiyordu.
“Piyasa bizim istediğimiz faiz oranından bize borç vermeye mecbur” diyerek fevkaladenin fevkinde bir ekonomi yaklaşımı gösteren “Beynimin Yarısı Osman” uçaktan hazine ihalesini iptal edince çarşı karışıyor ve sonunda meşhur 5 Nisan kararları alınmak zorunda kalıyordu. Dolar kuru 14,000 TL’den 42,000 TL’ye zıplıyor, düşsün diye atılan adımlara inat faizler %400’e çıkıyordu.
Alınan bu kararların elbette bazı sonuçları oldu. Örneğin %70’lerdeki enflasyon %125’i aştı. 4,200 USD seviyesinde olan kişi başı milli gelir 3,000 USD seviyesine geriledi.
Olan yine işçiye, memura, emekliye oldu.
Demem o ki; siyasetçi doğru kadroları seçmeli, ekonomi profesörü de olsa her şeyi bilirim dememeli, inat etmemeli, işi ehil insanlara emanet etmeli, işlerine karışmamalı, piyasa ile inatlaşmamalı ve piyasaya müdahale etmemeli. Bunlar olmazsa ne mi olur?
5 Nisan olur. Otuz sene sonra hâlâ konuşulur.