Bahattin Yücel
Yeni Türkiye ve yeni normal
Salgın kamuoyunun ilgi gösterdiği konuları büyük ölçüde farklılaştırdı. Ekonomi, dış politika ve iç güvenlik alanlarında kötüye gidişin nedenlerinin sorgulanmasını, gündemin alt sıralarına düşürdü.Tartışma sonuçlar üzerinden yürütülüyor.
Corona süreci hızlandırdı.Yılbaşından bu yana giderek kötüleşen ekonomik durum, geniş halk kitlelerinde “günlük geçim kaygısının” ilk sıraya yerleşmesine neden oldu.
Tarım, Sanayi ve Hizmet Sektörlerinde yer alan, iktidara yakın ya da çoğu kurgulanmış örgütlerin çabaları, seçmendeki mutsuzluğu gidermeye yetmiyor. Bu siyasal ortamda muhalefet ; AKP’nin belirlediği gündeme uygun tutum bir yaklaşımla, günlük gelişmeleri eleştirmenin ötesine bir türlü geçemiyor.
CHP-İYİ Parti ve onlara sonradan katılan Saadet Partisi,Türkiye’deki köklü değişim ihtiyacını, henüz seçmeni yönlendirecek bir heyecanla ortaya koyamadılar.
Muhalefetin umutlarının AKP’den türeyen iki siyasal partinin, iktidardan alacakları oylara bağlanması şaşırtıcı değil. Babacan ve Davutoğlu çevresinde odaklanan gelişmelerin, AKP-MHP Ortaklığını rahatsız etmeye başladığı seziliyor. Ancak dengeyi şimdilik CHP’nin muhafazakar, İYİ Partinin ise MHP seçmenlerine endeksli, siyasal çizgilerinin koruduğu söylenebilir.
Bu denklemde Mecliste 3.Sırada yer alan, son yerel seçimlerde Büyük Şehir Belediyelerini CHP’nin kazanmasında etkili olan HDP’ye ise açıkça yer verilmiyor. Millet İttifakı partilerinin sözcüleri konuya ilişkin soruları –şimdilik- savuşturuyorlar.
İktidarın tabulaştırma gayretleri yüzünden, İYİ Partinin desteğini yitirmek istemeyen CHP, MV dokunulmazlıklarının kaldırılmasına onay vermekten kaçınmıyor. HDP’nin seçilmiş Belediye Başkanlarının sırayla görevden alınmaları karşısında tepki vermiyor.
Son Anayasa değişikliği ile Meclis işlevsizleşirken, bu kez AKP-MHP ortaklığı bir adım daha ileri giderek, milletvekillerinin dokunulmazlıklarını bir tezkere ile kaldırtıyor. Otoriterleşen yönetim, her durumda yenilediği kurallarla, iktidarını sürdürüyor.
Muhalefet yolsuzluk, hukuksuzluk, kayırmacılık, sık değişen imar planları, astronomik ödemelerle gerçekleşen, yap-işlet- devret projelerinden yakınmanın ötesinde ilgi çekecek güçlü etkinlik gösteremiyor. Iktidara geldiklerinde, hangi çözüm yollarını izleyeceklerine ilişkin bilgi vermekte ise şaşırtacak kadar cimri davranıyorlar.
Millet İttifakının Corona’nın neden olduğu küresel ölçekteki yeni düzen arayışlarını, Türkiye Boyutunda analiz ederek, gelecek kurgularını paylaştıklarına henüz tanık olunmadı. Muhalefetin temel yanılgısı; AKP’li İktidar yıllarını; salt yetersiz kadrolarla kamu kurumlarını ele geçiren, kaynakları dilediği gibi kullanan bir dönem olarak değerlendirmesidir.
Kamuoyunda yoğun eleştiriler alan: adalet, liyakatsizlik ve eşitsizlik, aslında AKP’de simgeleşen bir sosyo-ekonomik modelin doğal sonucudur.
Muhalefetin eleştirilerinde “dış kaynakla” finanse edilen tüketim özendirilerek hormonlu büyütülen, üretim yerine ithalata dayanan bu ekonomik modelin, geçen18 yılda kendi üst yapısını ürettiği gerçeği göz ardı ediliyor.
İktidar geri ödemeleri düşünmeden, iddialı yatırımlarla bir yandan seçmeni etkilerken, öte yandan kendi zenginlerini ustalıkla yaratmaktadır.
AKP’nin “Yeni Türkiye” adını verdiği üretmeyen bu ekonominin, hukuk düzeni, kamu yönetimi, eğitim ve güvenlik hizmetleri, ne yazık ki, zamanın ruhuna uygun biçimde sürüyor.
İmar rantının göz kamaştırdığı, siyasal kadrolaşma ile kamu kaynaklarının sürekli aynı kuruluşlara aktarıldığı bir düzende, hukukun üstünlüğünün, basın ve kişisel özgürlüklerin, evrensel normlarda uygulanmasını beklemek hayalciliktir.
Başka bir hayal ise; alternatif çözümleri halkı ikna edecek ölçülerde ortaya koymadan, AKP ve MHP’ye göre konumlanma çabalarıyla, onların seçmenlerindne oy transferiyle iktidar olmayı ummaktır.
Kayıtdışından beslenen bu sistemi iyileştirmek, yüzeysel yaklaşımlar yerine, somut öneriler geliştirmekle mümkündür. Muhalefetin başlıca görevi bunları seçmene anlatmaktır. Örneğin asgari ücretten vergi almayacağız söylemi yerine, bütün ücretlilerin vergilerini kaynağında kesmekten vazgeçmek. Belirlenecek harcamalarını düştükten sonra vergi almak gibi.
Türkiye uzun yıllardır, kaynakların sağlanması ve kullanılmasında kuralları genelde siyaset kurumunun belirlediği, haksız ve adil olmayan vergi sistemi ile yönetiliyor.. Bu modelde siyaset kamu kaynaklarını ele geçirmek amacının ötesine geçemez.
Muhalefet “Yeni Normal” adı verilen bu düzende, iktidar olmayı arzuluyorsa, söylemlerini somut programlara dayandırmalı ve seçmenle paylaşmalıdır.