Mehmet Şandır
TBMM
TBMM açıldı.
28. Dönem’in ikinci yasama yılı 1 Ekim’de başladı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Devletimizin/Cumuriyetimizin kurucusu olmanın haklı övüncünde/müktesebinde olmanın ötesinde Milletimizin nazarında, anayasal konumundan daha değerlidir; varlığı ve açık olması demokrasimizin güvencesi, millet egemenliğinin teminatı ve Devletin bağımsızlığının doğal koruyucusu olarak görülür.
TBMM, Devletimizin yıkıldığı ve vatanımızın işgal edildiği yıllarda varlığını ve vatanı savunmak için Milletimizin kurduğu “Kuvva-i Milliye” teşkilatlarının Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde uzun bir kongreler süreci sonunda biraraya getirilerek Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi adıyla 23 Nisan 1920’de bir Cuma günü, namazdan sonra dualarla açılmıştır. Temeli Amasya Tamimi ile atılmıştır; “Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını kurtaracak olan azim ve karar yine millete aittir. Milletin durumunu görüşmek ve haklı taleplerimizi dünyaya duyurmak için bağımsız bir milli kurulun varlığı gereklidir” diye başlayan Amasya Tamimi cumhuriyete giden yolun başlangıcıdır.
19 Mayıs 1919 günü Samsun’da başlayan bu kutlu yürüyüş, TBMM yönetiminde kazanılan Milli Mücadele’den sonra 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyetle taçlanmıştır.
Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temelinde TBMM bulunmaktadır.
Türk toplumunun “birlikte yaşamak iradesinin ve ortak gelecek ülküsünün” ifadesi olan TBMM’nin açık olması ve “her şeye ve herkese rağmen” kendi iradesi ile çalışıyor olması Türkiye’nin küresel düzlemde gücüdür; Devlet, milletin örgütlü gücüdür.
Küresel güçler, Türkiye’yi yönetenleri ve yönetimde etkili olan güçleri/vesayet odaklarını kontrol ediyor olabilirler veya kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebilirler. Hatta “iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler” bu durumlarda Milletin sağduyusu ve “özevlatları” tarihte görüldüğü gibi gereğini(!) yaparlar.
Milletin vekilleri, en kritk zamanda, en stratejik konuda tüm aidiyet bağlarından, parti disiplininden, hatta grup kararından soyutlanarak milletin sağduyusunun kararını OY’ları ile Meclis’te ortaya koyarlar; Bu TBMM’nin hükmü şahsiyetinin tezahürüdür ve misyonunun gereğidir. Çünkü, TBMM, partilerin toplamından öte bir anlam taşır ve gerektiğinde partilerden bağımsız davranabilen bir milli kurumdur.
Bunun en yakın örneği, 1 Mart 2003’te Irak tezkeresinin Meclis’te Hükümete rağmen reddilmesidir. "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükûmet’e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi" AKP çoğunluğuna rağmen TBMM tarafından ret edilmiştir.
11 Eylül 2001’de İkiz Kulelere yapılan intihar saldırılarından sonra ABD’nin başlattığı “Haçlı Seferi” kapsamında planlanan Irak’ın işgaline kuzeyden Türkiye’nin katılması ve yüzbin asker ve 300 uçaktan oluşan ABD askeri gücünün Türkiye’ye konuşlanması AKP Hükümeti’ne rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından RET EDİLMİŞTİR. Meclis Genel Kurulu’nda 533 milletvekilinin katıldığı oylamada 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oyu kullanıldı. Anayasa'nın 96. maddesinde öngörülen 267 salt çoğunluğa ulaşılamadığı için tezkere kabul edilmemiş sayıldı.
Halbuki Hükümet, Türkiye’deki 15 üs ve tesisten ABD askerlerinin yararlanmasına hazırlık olarak bu üslerin yenilenme ve genişletilmesini daha önce resmen kabul etmiş; ABD ile anlaşma imzalamıştı. Bunun karşılığında ABD’den yüklü miktarda dolar istemişlerdi. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış ile Ekonomi Bakanı Ali Babacan’ın ABD Başkanı Bush tarafından “at pazarlığı” yapmakla suçlanıp aşağılandığını unutmadık!
Türk askerinin başına çuval geçirilmesini hiç unutmadık!
Hükümetin ve Türkiye’nin onurunu TBMM kurtarmıştı.
Türkiye’ye özellikle de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne yüzbin ABD askeri yerleşmiş olsaydı bugün ne olurdu? ABD, bugün Suriye’nin kuzeydoğusunda yaptığını Türkiye’nin güneydoğusunda yapardı! Sevr’i uygulamış olurlardı!
Bir diğer örnek; 15 Temmuz 2016’da CIA ajanı hain FETÖ’nün Türkiye’yi işgal etme teşebbüsüne karşı Millet direnişini başlatmasıdır. 15 Temmuz saldırısına TBMM, müzakere sırasında yakalanmış ancak Meclis, oturuma ara vermeyerek kapılarını açık tutmuş; üzerine yağan bombalara rağmen dağılmamış, kapanmamış; darbecilere teslim olmamıştır, hain saldırıyı milletle birlikte püskürtmüştür.
Cumhuriyet tarihimizin en kritik kararlarında TBMM’nin sağduyusu ve iradesi/kararı olmuştur.
Gazi Meclis, terör örgütünün meydan okumasının kapısında patladığı gün; Pazar günü, Sayın Cumurbaşkanı’nın açılış konuşması ile açılmış ve çalışmalarına başlamıştır. Meclis, kendi doğal gündeminin dışında Cumurbaşkanı’nın “Yeni Anayasa” yapmak “boynumuzun borcudur” talimatları ile toplumun gündelik gündeminden uzak zorlu bir mesaiye başlıyor.
Hernekadar, Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nde yetki hiyayerjisindeki konumunu bir ölçüde kaybetmiş olsa da veya Yürütme’nin denetimini yapmak ve sistemin dengesini sağlamak konusunda gücü zayıflamış olsa da TBMM’nin Millet nezdindeki anlam ve yeri azalmamıştır.
BENCE
TBMM’nin açılmasını çok önemsiyorum ve çalışmalarında başarılar diliyorum.
TBMM, Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin teminatıdır.