
Mehmet Şandır
Geçmiş Olsun(!)
Bence; Siyasetin sefaletini izliyoruz!
Toplum yoksullukla boğuşurken ve ülke küresel tehdit altındayken siyasetçiler “post kavgasında” geçen haftamızı cehenneme çevirdiler...
Söz konusu olan yolsuzluk ve terör örgütlerine yardım etmek iddiası ile başlatılan bir soruşturma; Bu, ne ilk ne de son olacak; bu ülkede “terör örgütü lideri olmak” kararıyla Genelkurmay Başkanı tutuklandı...
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun, 30 yıl önce İşletme Fakültesi’nden aldığı diploması iptal edildi, sonra “suç örgütü lideri” olduğu gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından göz altına alındı ve pazar günü yolsuzluk yapmaktan tutuklandı...
Sokaklar ve piyasalar karıştı; biraz daha fakirleştik...
Neler oluyor?
Siyasetçiler; iktidar olanlar ve iktidar olmak iddiasında olanlar, kendilerini var edebilmek için meydan savaşı yapıyorlar. Ne hukuk kaldı ne adalete güven ne de sandığa inanç...
Başta siyasetçiler, kamu görevlileri, kanaat önderleri, aydınlar, basın mensupları, televizyon yorumcuları hep birlikte bir öfke seli içinde ülkeyi bir meçhule sürüklüyorlar. Üçüncü dünya savaşı tehditlerinin yoğunlaştığı ve bölgemizin haritasının yeniden çizilmeye çalışıldığı bu süreçte “iç cepheyi” dinamitliyorlar; Türkiye umurlarında değil...
Sanki birlikte ülkeye “düşmanlık” yapıyorlar...
Siyasette rekabet olmalıdır; demokrasinin gereğidir, ancak makul ölçülerde, nezaketi koruyarak, geleneklere bağlı kalarak, sonuçtan sorumluluk duyarak ve sağduyu içinde yapılmalıdır.
Siyasi rekabeti kan davasına dönüştürmek, kazanmak için her yolu mubah bilmek, hukuk dışı yola sapmak, devlet gücünü hatta ‘yargı’yı kullanmak, kendi kavgalarına toplumu alet etmek; sokağı işaret etmek, siyaset kurumunun cinnet halidir, demokrasiye inancın ve hukuk devleti olmak iddiasının tükenişidir...
Makulu kaybettik…
Müktesep hak, masumiyet karinesi, hukuk güvenliği, yasa karşısında eşitlik ilkesi gibi temel hukuk kuralları bizzat yargı tarafından yok sayılır oldu, istisna olması gerekenler olağan uygulamalara dönüştü; toplum korkunç bir güvensizlik, kaygı, hatta korku içinde çaresiz, kıvranıyor...
Geçmişe dönük dosyalar yeniden açılıyor; Gezi olayları üzerinden yeni soruşturmalar ve gözaltına almalar yaşanıyor; gazeteciler, iş insanları tutuklanıyor veya güvenlik kontrolü altına alınıyor. İdarenin 30 yıl önceki işlemleri yeni çıkarılan yasalara göre yeniden soruşturuluyor; diplomalar geçersiz hale getiriliyor; insanların sosyal statüleri ve siyasi hakları ellerinden alınır oldu…
Ülke bir açık cezaevine dönüştü...
İnsanlar, kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan bizzat Cumhuriyet savcılığı tarafından “terör örgütü lideri” olarak ilan ediliyor; masumiyet karinesi yok sayılıyor.
Avukatların ulaşamadığı soruşturma dosyalarının içeriğini ve kimlerin gözaltına alınacağını yandaş köşe yazarlarından önceden öğrenir olduk; soruşturmanın gizliliği lafta kaldı...
Ana muhalefet partisi lideri, idarenin kararlarına ve cari hukuka karşı halkı isyana çağırıyor; gece yarıları miting düzenliyor, iktidarı siyasi darbe yapmakla suçluyor...
Toplum kendi sorunları içinde çaresiz, her geçen gün ümitsizlik içinde; olanları seyrediyor. Sonuçtan birlikte sorumlu olanlar, sonuçları yok sayarak vatandaşların çilesi ile sanki alay ediyorlar.
SONAR’ın yaptığı son kamuoyu araştırmasındaki sonuçlardan haberiniz var mı?
Toplumun %65’i “Temel gıda harcamalarına ulaşmakta zorlanıyorum” diyor. %61.3’ü “Durumum daha da kötüye gidiyor”, %70’i “Durumun düzeleceğine inanmıyorum”, %79.1’i “Fiyatlar daha da artacak”, %82.2’si “Ücretlere yapılan zamlar yeterli değil” diye feryat ediyor.
TÜİK’in Yoksulluk ve Yaşam Koşulları 2024 istatistiklerine göre her 100 kişiden sadece 14’ü insanca yaşam kriterlerine sahip bir hayat sürüyor. Aile Bakanlığı verilerine göre 2024’te aşırı yoksulluk sınırının altında yaşayan hane sayısı 3,6 milyona ulaştı. Sosyal yardım harcamaları bir önceki yıla kıyasla yüzde 61 arttı.
Giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçları için 4 kişilik bir ailede eve en az 79 bin 165 liranın girmesi gerekiyor; böyle aylık geliri olan kaç aile var çevrenizde?
Merkez Bankası verilerine göre çalışanların yüzde 43.1’i asgari ücret alıyor. Yani 14 milyon kişi aylık 22 bin 104 lira 67 kuruş ile geçinmek zorunda. Emeklileri, işsizleri saymıyorum...
SONUÇ: Yoksulluğa mahkum edilmiş, gelir dağılımı adaletsizliği ile kader birliğini kaybetmiş bir Türkiye’de ana muhalefet partisi, cumhurbaşkanı adayının(!) derdine düştü...
İktidarın tuzu kuru...
Muhalefet ise adaleti sokaklarda arıyor...
‘Ortadoğululaştırılan’ Türkiye’ye hoş geldiniz(!)
“Atı alan Üsküdar'ı geçti” galiba...
Geçmiş olsun!