SESSİZLERİN SESİ: MERCEDES SOSA

Temmuz doğumlu o muhteşem sesi yazmadan Temmuz’u uğurlamamalı.
Şair Pablo Neruda nasıl ki Güney Amerika’nın vicdanı oldu, Mercedes Sosa da sessizlerin sesi oldu.
Mercedes Sosa Arjantin’in San Miguel’de Tucuman şehrinde üzümlere alaca düştüğü günlerde, 9 Temmuz 1935’te doğar. 15 yaşında şarkı söylemeye başlayan sanatçı ilk albümünü 1959’da çıkarır. 1960’ların ortalarına doğru Latin Amerika müziğini rock ve politik müzikle harmanlar. Halkların umudu fırtına olur eser…
Sosa birçok halkçı sanatçı gibi yoksul bir ailenin çocuğudur. 15 yaşında katıldığı ses yarışması ile radyoya girer. ‘Halkın sesi’ olarak baskıcı rejimlere karşı çıkar. Askeri cunta döneminde 1979’da La Plata’da verdiği konser sırasında gözaltına alınarak şarkı söylemesi yasaklanır.
Ne kadar yasaklanırsa yasaklansın, artık o yürekleri titreten muhteşem ses okyanusları aşmaya başlamıştır.
Sürgün günleri Paris ve Madrid’de geçer…

SÜRGÜNDEN DÖNÜŞ
Arjantin’deki askerî diktatörlük 1982’de yıpranmaya yüz tuttuğu günlerin öncesinde, sürgünden evine döner. Tüm kıtanın sevdiği, güçlü sesini hayranlıkla dinlediği Sosa, medyanın onlarca yıl “Mükemmel kadın” olarak takdim ettiği imajının yanı sıra göz alıcı bir kadındır. Sosa her haliyle her hareketiyle halktan yerel bir simadır.
Bir akşam dünyanın en büyük opera binalarından biri olan Buenos Aires’teki Teatro Colon’da sahneye çıkar.
Salon hıncahınç doludur. Konserde söyleyeceği bazı şarkılar hâlâ yasaklıdır. Sahnedeki görkemli görünümü, faşizmin korkusunu yerle bir edeceğe benzer. Hak verilmez alınır edasıyla şarkılarını öyle bir söyler ki yer yerinden oynar. Kolay mıdır sessizlerin sesi olmak. Mercedes Sosa, o güçlü, o çıplak sesinin gücüyle, askerî cuntanın tecavüzcülerine, eli kanlı zalimlerin zulmüne meydan okur. Onun söylediği şarkılar karanlığı yırtan, uzun yıllar boyunca duygusal ve ruhsal açıdan tüm insanları ayakta tutan ezgilerdir. Sahnede, dünyada çok az şarkıcının yapamayacağı bir sesle, duruşla yorumlar şarkılarını…
O Mercedes Sosa’dır ve dünyanın her yerinde şarkıları kitleleri dalgalandırır.
Arjantinli şair Alfonsina Storni’nin ‘Y El Mar’ şarkısını öyle yorumlar ki, şarkının popülaritesi şairi de Arjantin’i de aşar.
‘Gidiyor Maria,’ şarkısı başta olmak üzere tüm şarkılar direniş, tutku, aşk ve devrim yüklü şarkılardır. Ezgiler bu kadının sesinde can bulur, dile farklı gelir. İnsanlar onu dinlerken isyan duyguları kabarır, direnç tazelerler.
Bu tarihi konserin tüm kayıtları dönemin en büyük klasik eserlerinden biri olur. Seyirci ağlar, isyan eder, özlemini ve üzüntüsünü bitirir. O konser bilinir ki hapishanelerde, evlerde, mahzenlerde, işkence odalarında söylenen, geceleri fısıldanan bu güzelim şarkılar, Buenos Aires opera binasının sahnesinden kan ve gözyaşı gibi sessizce süzülür.
Nueva Cancion (Yeni Şarkı) hareketinin Şilili kurucusu, 1967’de intihar eden büyük müzisyen ve şair Violetta Parra’nın bestelediği bu şarkıyı çok seviyorum.
“Gracias a la vida que me ha dado tanto”
“Bana bunca şeyi bahşetmiş hayata şükürler olsun
İki yıldız verdi bana ve ben onları açtığımda
Siyahla beyazı hakkıyla ayırabiliyorum
Gökyüzünün en tepesindeyken en derini aydınlatıyor
Ve kalabalığın içindeki sevdiğim adamı bana gösteriyor.”
Aslında Mercedes Sosa’nın şarkıları “Hep hüzün, aşka özlem, melankoli ve güzellik, hep ayrılık ve umutsuzluk… Barikatlara çağrı nerede? Nerede isyan? Devrim bunun neresinde diye sormaya başlayınca ansızın bu soruları duyar gibi Sosa aniden ritmi değiştirir. Uruguay’dan güzel bir şarkı seslendirmeye başlar:
“Sürüyle erkek kardeşim var.
Sayısını ben bile bilmiyorum.”
Seyircinin nefesi kesilir. Bundan sonra neyin geleceğini tahmin etmek zor değildir. Gece doruk noktasına ulaşmak üzeredir.
Sosa, fakir insanların sıcak elleriyle ilgili şarkılar söyler, sonra birden ölümden, nereden geldiği önemli olmayan, bizi izleyen insanlarımızın ölümünden söz eder.
Çıt çıkmayan salon birden yerini kulakları sağır eden haykırışlara bırakır. Mercedes, tam bu noktada, Selçuklu kılıcı misali, o tek, kısa, muhteşem ölümcül darbeyi indirir:
“Sürüyle erkek kardeşim var.
Sayısını ben bile bilmiyorum.
Bir tek kız kardeşim var ama
En güzeli
Adı özgürlük!”
Bundan birkaç ay sonra askerî cunta devrilir.
Mercedes Sosa 2009’da bu dünyadan göç eder. Son yolculuğundan hemen önce, kendisinin büyük hayranı olan Arjantin Cumhurbaşkanı Cristina Fernández de Kirchner sembolik ve hayli duygusal merasimde ulus ve tüm Latin Amerika adına elini tutar ozanın. Bu iki güçlü kadın birçok yolu kat ederek modern Arjantin’in sembolü hâline gelmişlerdir.
Bu dünyadan Mercedes Sosa geçti…
O, “Latin Amerika’nın Annesi” olarak da anılıyor. Omzundaki şalını simgeleştiren, müzik kariyerinde kırk albüm kaydeden ve altı filmde oynayan Sosa, Pavarotti, Shakira, Sting ve Joan Baez gibi isimlerle birlikte seslendi. Uluslararası çok sayıda ödüller aldı. UNESCO iyi niyet elçiliği yaptı.
“Gracias A La Vida” Teşekkürler Hayat şarkısı ile İstanbul Harbiye’de sesi semalara yükselip tatlı bir meltem olarak gönüllere doldu. Sesiyle dünyada fırtına gibi esen ve iz bırakan kadın, ölümsüz sesi ve yorumuyla sonsuza değin kalplerimizde yaşayacaktır.
Teşekkürler Mercedes Sosa… Teşekkürler Hayat…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi