Barışcan İğrek
Şenol Hoca’nın aklı başka diyarlarda gibiydi
2020 Avrupa Futbol Şampiyonası A grubunda İtalya, Galler ve İsviçre ile karşılaşan A Milli Futbol Takımımız, üç maçta da galibiyet elde edemedi ve turnuvaya grup aşamalarında veda etti. Dikkat ederseniz üç maçta da yenildi diyemedim, utancımdan “galibiyet elde edemedi” diye yazdım.Bu sonuçla birlikte, çok büyük hayallerle başladığımız turnuvadan, çok büyük bir hayal kırıklığıyla ayrılmış olduk.
Grubun ilk maçında rakibimiz, turnuvanın favori ekiplerinden İtalya idi. Bu maçta, rakip kaleye gitmekte ve pozisyon bulmakta zorlanan bir Milli takım vardı sahada.
İtalya maçı öncesi kadrolar açıklandığında, takımın en önemli hücum opsiyonlarından biri olan Cengiz Ünder›in yedek kulübesinde maça başladığını gördük.
Dünya futbolunda, defansif futbolu benimseyen önemli temsilcilerden biridir İtalya. Böyle bir takıma karşı, hızlı ve kreatif oyuncularla sonuca gitmek zorundasınız. Bu özelliklere sahip Cengiz Ünder›in, İtalya maçına neden yedek kulübesinde başladığını hiç ama hiç anlamadım! Haydi, İtalya maçını geçelim. O mağlubiyetin affedilir tarafı var. Çünkü, İtalya turnuvanın güçlü takımlarından.
Grubun ikinci maçında rakibimiz, turnuvanın en zayıf rakiplerinden biri olarak lanse edilen Galler idi. Böyle zayıf bir ekibe karşı bile, dişe dokunur tek bir pozisyon bulamadı Milliler. Bilinçsiz ve rastgele hücumlar ile pozisyona girmeye çalıştık ama nafile! Teknik direktörümüz Şenol Güneş Galler maçında, İtalya karşısında kendi kalesine gol atıp, alınan mağlubiyette önemli rol oynayan Merih Demiral’ın yerine stoper bölgesinde Kaan Ayhan’a görev vererek maça başladı.
Açıkçası, Şenol hocanın bu tercihi de beni oldukça şaşırttı. Zira, üç maçtan oluşan bir grup oynuyoruz. Bu tip süreçlerde, elinizdeki en kaliteli kadro ile maçlara çıkmalısınız. Stoper bölgenizin en önemli oyuncusuna, sırf talihsiz bir hata yaptı diye kesik atarsanız, savunmanızın bütün dengesini alt üst edersiniz. Galler maçında olduğu gibi. Gereth Bale-Aaron Ramsey ortaklığı sonucu yediğimiz ilk gol de, savunmamızda oluşan bu dengesizliğin bir sonucudur.
Grubun üçüncü maçında rakibimiz, kaliteli oyunculara sahip olan İsviçre idi. Bana göre, İtalya ve Galler maçlarında oynadığımız kalitesiz ve pasif futbolun biraz daha üzerine çıktık İsviçre maçında ama, savunmamızın ve kalecimiz Uğurcan’ın hataları sonucunda yediğimiz son derece basit goller sonucunda, İsviçre maçında da puanla tanışamadık.
Böylelikle, teknik direktör Şenol Güneş’in yanlış kadro tercihleri ve fantastik müdahaleleri ile sahada mücadele eden oyuncu grubunun isteksiz ve lakayıt tavırları sonucunda, turnuvayı tek bir puan bile alamadan, “hezimet” diyebileceğimiz bir sonuçla kapatmış olduk.
Turnuva öncesi, bu köşede yazdığım “Güldürün Yüzümüzü” başlıklı ilk yazımda, 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası grup elemelerinde sergilediğimiz istekli ve arzulu futbolu sürdürdüğümüz takdirde, turnuvayı en kötü ihtimalle çeyrek final oynayarak bitirebileceğimizi belirtmiştim. Ancak Milli Takımımız, istekli ve arzulu futbolunu sürdürmek bir tarafa dursun, kafa olarak turnuvaya bile gelmemiş!
Yaz tatilini yaptıkları otelin halı sahasında gazozuna maç yapar gibiydiler.
Sahada bulunan oyuncu grubunda zerre kadar istek, arzu, coşku yoktu. Şenol hocanın ise kendisi sahada bulunmasına rağmen, aklı başka diyarlarda gibiydi! Kadro tercihleri ve maç içinde yapamadığı müdahaleler ile sınıfta kaldı maalesef.
Tabii, böylesine isteksiz ve tutuk futbolun birçok nedeni olabilir. Avrupa’nın önde gelen futbol liglerinin, turnuvanın başlamasına az bir süre kala bitmesi dolayısıyla, Avrupa’da forma giyen gurbetçi oyuncularımızın yaşadığı fiziksel ve mental yorgunluk, bu nedenlerden biri olabilir.
Zor maçlar sonrası yorulan vücudun sakatlanma riski yüzdesinin daha fazla olması nedeniyle, ikili mücadelelerden kaçınma da oyuncularda psikolojik isteksizlik yaratmış olabilir.
Ancak son günlerde, bazı spor kanallarında Milli takımımızın turnuvadaki başarısızlığıyla ilintili olarak o kadar vahim iddialar konuşuluyor ki, hayrete düşüyorum gerçekten! Bu iddialar, daha sağlam temellere oturduğunda elbette söyleyecek birkaç sözüm olacak ama ortaya atılan iddialar, Türk futbolu adına utanç verici nitelikte!
2016 yılında, Milli Takım çatısı altında yaşanan utanç verici hadiseler, bütün futbol kamuoyunun malumu. Bir de bu iddialar doğruysa vah ki vah!
Türk halkı, 2011 yılından bu yana Türk futbolunda cereyan eden bazı utanç verici olaylar nedeniyle, Milli takımdan gitgide uzaklaşıyor. Türk halkını, Milli Takımdan bu derece uzaklaştırmaya kimsenin hakkı yok. Herkes aklını başına almalıdır!