İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

Şenlik Olsun!

Tügva ve Müsiad'ın da içinde bulunduğu 25 dernek ve kuruluşun, sistemli bir şekilde “haram” olduğu gerekçesi ile şenlik ve festivallerin yasaklanmasını istediği gazetelerde yazıldı çizildi..
Sözü geçen yapılar buna itiraz etmedi!..

Pandemi önlemi olarak başlayan ve iktidar tarafından 'kültürel baskılama' için kullanışlı bir araç olduğu keşfedilen; şenlik, festival ve konser yasaklamalarının, her gün başka bir örneğini izler hale geldik.

Sistem şöyle işliyor:

Tarikat, islamcı dernek ve vakıflar, hangi ilde hesaplarına uymayan bir festival duyumu alırlarsa, bir şenlik ilanı görürlerse, ilgili valiliğe bir şikayet dilekçesi yapıştırıyorlar! 

Vali de “vatandaş rahatsız” bahanesine sığınarak gereğini yapıyor.
Gereği belli: Yasakla gitsin!

Ak Parti'nin belediyelerinin ve kurumsal yapısının içinde yer almadığı -neredeyse bütün- festivaller, şenlikler ve sanat organizasyonları, valilikler tarafından doğru düzgün bir gerekçe gösterilmeksizin yasaklanıyor..

Bunun son örneklerinden biri de üç yıldır sorunsuz düzenlenen Sinop, ‘Kuzey Fest’ müzik etkinliğinin bu yıl, Sinop Valiliği tarafından yasaklanması..

Gerekçe ne?
Gerekçe yok!

Aralarında Sertap Erener, Cem Adrian, Haluk Levent ve birçok ünlünün konseri de planlanan etkinliğin, yasaklanmasının tek gerekçesi valilikçe şöyle açıklanıyor:
“Uygun bulmadık!"...
O kadar!

Buyrun:
Son bir yıl içinde yasaklanan bazı etkinlikler ve yasaklanma gerekçeleri: Okudukça siz de benim gibi fevkalade şaşıracaksınız!

Elazığ’da, 4’üncüsü düzenlenen ‘Salçalı Köfte ve Gastronomi Festivali’nde konser vermesi planlanan İrem Derici’nin konseri, HÜDA-PAR, Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisinin sanatçıyı hedef göstermesi sonrası iptal edildi.
Gerekçe, İrem Derici’nin Elazığ halkının manevi değerlerine uygun olmaması!..

İrem Derici, Elazığ'a daha önce de gelmiş.
Demek ki süre içinde bayağı bir zararı hissedilmiş!

Eskişehir Anadolu Fest, yapılacağı tarihin güvenlik açısından sakıncalı olduğu gerekçesiyle Eskişehir Valiliğince yasaklandı. Tarihi değiştirildi. O tarih de sakıncalı bulundu. Ertesi yıl Festival Konya'ya alındı, bir anda tarih önemsiz hale geldi. Yasak kalktı. Eskişehirdeki yasaklamaya, tahmin edebileceğiniz gibi bazı tarikat mensuplarını şikayetinin neden olduğu ortaya çıktı. Organizasyon şirketi aynı, sanatçılar aynı, sadece bilet fiyatları azıcık artmış. 

Aynı mensuplar, niyeyse, Konya için bir sıkıntı duymadılar!

Tunceli Valiliği, geçen yıl tamamen iptal ettiği, Munzur Kültür ve Doğa Festivaline, bu yıl, biri dans grubu olmak üzere üç grubun Tunceli’ye girişini yasaklayarak izin verdi.
Bu bölücü ve yıkıcı dansçıları filan 'Muti Köprüsü'nden içeri sokmadı.

Gruplardan birinin üç elemanının daha önceden Tunceli’de ikamet ettiği anlaşılınca onlar da hemen yakalandı ve şehrin girişindeki Muti Köprüsünün İstanbul'dan geliş yönüne, batı yakasına bırakıldılar. Festivalin, 21. yılında, ülkeyi bölme riski yarattığı anlaşılması suretiyle, hızlı bir devlet refleksi ile tehlike bertaraf edilmiş oldu. Yalnız Muti’nin batı yakası için tehlike sürüyor!

Muğla Fethiye’de ikincisi planlanan Milyon Fest, Muğla valiliğince “Ekolojik dengeye olumsuz etki yapacağı gerekçesi ile yasaklandı. 

Ardından Fethiye Çağdaş Fest’e de aynı gerekçeyle izin verilmedi.
Aynı Muğla’nın Akbelen’inde, Limak denilen şirketin 65 bin ağacı keserek, neredeyse Bodrum’u bile susuz bırakacak bir felaketi yaratmasını ‘ekolojik tehlike’ olarak görmeyen Valiliğin, festival katılımcılarının kumda çadır kurmalarını “Ekolojik tehlike” olarak değerlendirmesi takdire şayan bir farkındalık olarak devlet arşivlerine girdi. Valinin siciline işlendi…

Dincilerin hedefindeki Zonguldak, Kozlu Müzik Festivali; malum, gece 12 den sonra alkol satışı yasağı olmasına rağmen festival sırasında, gençlerin gece alkol tüketeceğini hisseden Zonguldak Valiliği tarafından yasaklandı.
E, Valilik haksız mı?
Soruyorum! Bu zıpçıktı denyolar, gece yarısından sonra oralet ya da kant içerek mi konser izleyeceklerdi acaba? 

Balıkesir, Kazdağı Ekoloji Festivali, ‘orman yangını riski’ gerekçesiyle Balıkesir Valisi tarafindan yasaklandı. 

Oysa  festival alanı orman müdürlüğünün  "Ateş yakılabilecek alanlar" listesindeydi. Üstelik altı yıldır hiç bir sorun yaşanmamıştı…
Çünkü etrafında zaten orman denilebilecek bir yapılanma kalmamıştı!
Şikayetin, “Balıkesir Sivil Toplum Platformu” adı altında bir araya gelen yirminin üzerinde dinci yapı tarafından “gayri ahlaki haram ilişkilere yönlendiren sınır tanımaz kutlama!” ifadesi ile yapıldığı anlaşıldı.. 
Dursunbey ilçesinde 7 çocuğa cinsel tacizde bulunan mahalle imamının zaten hafiften zedelediği kentimizin ahlak şeysi, basit bir 'festival yasağı imzası' ile kurtarılmış oldu!..

Elbette yasaklanan etkinlikler sadece bunlar değil..
Hepsini yazacak olsak, gazetenin pazar eki dahil bütün sayfaları yetmez!..
Bu süreç içinde, Niyazi Koyuncu’nun, Apolas Lermi’nin, Aynur Doğan’ın, Metin-Kemal Kahraman kardeşlerin, hatta sadece yerli milli sanatçılar değil, eşcinsel olduğu gerekçesi ile allahın Korelisi, Mirae’nin bile konseri yasaklandı.

Hatta, dünya turu yapan Ermeni keman virtüözü Ara Malikian’ın, Başkent Kültür Yolu Festivali konseri, Turizm ve Kültür Bakanlığı tarafından “Kamu güvenliği” gerekçesi ile yasaklandı.
Kamu güvenliğini; Kemancı’nın, yayı ile mi, yoksa onu dinlemek için bilet alan klasik müzik tutkunu beyas Türklerin, beyas eldivenleri ile tuttukları kristal başlıklı asaları ile mi bozacağı anlaşılamadı.

Daha ilginci var!

Öyle bir gaza geldiler ki; Melek Mosso’ya, Tekirdağ Kiraz Festivalinde konser verdiren AK Partili Süleymanpaşa Belediye Başkanını bile merkeze çağırarak istifa ettirdiler. 

Çünkü Melek Mosso, kadın cinayetlerine karşı inceden bir sanatçı duruşu sergilemişti…

Velhasıl, bu gidişe yeterli tepki gösterilmezse, doğada bir araya gelip, sabahları  aynı tavadan menemen yediğimiz 'vosvos kamplarının' bile; civar mahallelerden bir işgüzarın “Ama gece yarılarına kadar şarkı, türkü söyleyip eğleniyorlar!” şikayeti ile yasaklanacağı günler pek uzakta değil…

Söylemedi demeyin!

Kafamda deli sorular

Kızılay’ın, depremde çadır satan başkanı Kerem Kınık için Reyiz şöyle demişti:
“Bu durum beni ciddi manada üzmüştür. Yani Kızılay böyle bir çadır satma fiiline işine giremez ve süratle de tabii bu yanlışı düzeltmesi gerekir!”

'Yanlışın düzeltilmesinden' kasıt, satılan çadırların, barbunya fasulye konservelerinin parasının mağdurlara iadesi olamayacağına göre, elbette bu suçlayıcı açıklamanın Türkçe meali “İstifa et Kerem! Beni oraya getirme!” demekten başka birşey değildi.

Kerem, gereğini yaparak “Affını istedi!”  İstifa etti, gitti!

Derken bu hafta bir de baktık ki, bu aynı abiye, hem de Kızılay’ın mevcut, görevdeki 'Yönetim Kurulu' tarafından “İyilik ve Merhamet Elçisi” ünvanı verilmiş!

Kime verilmiş?
Reyiz’in “hatalısın, geri bas!” dediği Kerem’e…

Ne verilmiş?
İyilik ve Merhamet Elçisi” ünvanı…

Üleyyyn!
Reyiz işten el çektirecek, sen ödül vereceksin!

Değerli hazerun!

Siz bu hafta yürek mi yediniz abiler?!
Yaktınız ya kendinizi!

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi