Nuray Babacan
Oylarından utananlar: Sessiz muhafazakârlar
Tarama yaptım. 2015’de, 2018’de, 2020’de uluslararası literatürde ‘utangaç muhafazakârlar etmeni’ olarak tanımlanan seçmen grubuyla ilgiyi birden fazla yazı yazılmış. İlk tur sonuçlarına şaşıranların yeni izah yöntemi bu. Yani, yolsuzluk, hukuksuzluk, ekonomik krizin konuşulduğu ortamda AKP’ye oy vereceğini söyleyemeyen bu seçmenin aradaki farkı yarattığı analizi yapılıyor. Zira AKP’lilerin son anketlerinde partilerinin oyunu en fazla yüzde 47 çıkardıklarını düşünürseniz, herkese sürpriz olmuş gibi.
Kim bunlar?
Beklenmedik bu farkın neden kaynaklandığı kulis sohbetlerinde de çok kafa yorulan bir konu. Sadece Millet İttifakı değil, Cumhur İttifakı kurmaylarının da sohbet konuları arasında yer alıyor. Olaya, ‘utangaç muhafazakârların’ ne anlama geldiğiyle başlayıp, ilk tur seçimlerden önce yapılan sohbetlerdeki ruh haliyle devam etmek istiyorum. Çünkü bu ikisi arasındaki fark, sonuçları analiz etmek açısından değerli.
Dünyadaki tanımı
Utangaç Muhafazakâr Etmeni, 1990'larda İngiltere’de yaşanan ve 'Tory'ler olarak tanınan Muhafazakâr Parti'nin oylarının seçim öncesi anketlere göre çok yüksek çıkmasını açıklamaya yarayan bir yöntem. 1992 genel seçimlerinden önce yapılan son anketler, Muhafazakâr Parti’yi İşçi Partisi’nin 1 puan gerisinde gösteriyordu. Ne var ki seçim, Muhafazakâr Parti’nin İşçi Partisi’ni yüzde 7,6'lık bir oy farkıyla yenilgiye uğratmasıyla sonuçlandı. Anket tahminlerindeki bu başarısızlığın nedenlerini araştırmak amacıyla bir çalıştay yapıldı. Sonucun, bazı muhafazakâr seçmenin eğilimlerini gizlemesinden kaynaklandığı ortaya çıktı.
Utanarak oy vermek!
Muhafazakâr Parti’ye oy vereceğini açıklamayan, bu tercih nedeniyle utanç duyan seçmenin sonucu değiştirdiği saptandı. Bu sosyolojik saptama, daha sonra uluslararası literatüre de girdi. Kendisini gizleyen, sessiz kalan ve seçim sonucunu belirleyen seçmen için kullanılmaya başlandı. Bu seçmenin en önemli özelliği, “Söz konusu partiyi olumsuz imajına rağmen tercih ediyor olmaktan utanmak” olarak tanımlandı. Yani ‘yanlışları görüp, bile bile tercih etme hali’ demek daha doğru sanırım.
Kendileri de inanamadı
Bu tanım, Türkiye’de yapılan daha önceki seçimler için bilim insanları ve gazeteciler tarafında araştırma ve yazı konusu yapıldı. Bugünle ilişkisini kurabilmek için iktidar kanadının seçim öncesi ruh halini bilmek gerekir. Bizzat tanık oldum ki, AKP’de yapılan son gizli anketlerde, Tayyip Erdoğan yüzde 47, Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 45 oy alıyordu. AKP kurmayları, seçimin ikinci tura kalacağını, partilerinin de oy kaybedeceğini kabul etmişlerdi.
Fayda-çıkar ilişkisi
İşte Erdoğan’ın oylarını 4 puan yükselten ve 2 milyondan fazla seçmene tekabül eden bu kitlenin, ‘utangaç -sessiz muhafazakârlar’ olduğu saptaması yapılıyor. Bunların, eğitim seviyesi düşük klasik AKP seçmeninden farklı olduğu, ‘beka sorunu var, teröristleri serbest bırakacaklar’ gibi iddialara inanmadığı, ülkedeki olumsuz gelişmeleri bilmelerine karşın, fayda-çıkar ilişkisi nedeniyle onlarla hareket ettiği iddia ediliyor.
Üstelik bu seçmenin, modern hayat, çağdaş toplum, iyi koşullarda yaşama, gözde yerlerde tatil yapma gibi genellikle seküler kesime atfedilen tüm tercihleri kullandıkları, ancak çıkarları Cumhur İttifakı’nın sürmesinden yana olduğu için oy verdikleri yorumu yapılıyor. Yani, bu kişilerin ‘muhafazakârmış gibi yapan ve verdiği oydan utananlar’ olduğunu söylemek daha doğru olacak.
İkinci tur hazırlığı
İkinci tur yarışında, herkes bir şey söyleyecek. Millet İttifak’ı sandığa gitmeyen gençleri çekmek, Sinan Oğan’ın oldukça kozmopolit olan kitlesinden pay almak, mültecilerin geri gönderileceğine dair net çözüm önerileri ortaya koymak için çalışacak. AKP ise Meclis çoğunluğunu alan grup olarak, cumhurbaşkanlığının da kendilerinde olması gerektiğini anlatacak. Beka sorunu iddialarını biraz daha kaşıyacak.
Bizi ne bekliyor?
İki haftanın sonunda ipi göğüsleyen kim olursa olsun, dağ gibi ekonomik sorunlar, boş bir hazine kasası, dokuz ay sonra yapılacak yerel seçim, bunun için acil bütçe gibi konularla boğuşacak. Yani film henüz bitmedi, en az iki yıl daha çok tartışmalı ve heyecanlı günler yaşanacak.