Onları hiçbir şey durduramıyor!

Ne deprem ne seçim atmosferi… Onların soluduğu hava sanki bambaşka. Anadolu’nun oksijen deposunda maden arama faaliyetleri hız kesmeden devam ediyor.

Kazdağları'nda Kanadalı şirketin altın aramalarında kesilen ağaçlar için akıtılan gözyaşı döküldüğüyle kaldı.

Şimdi tamamen yerli ve milli bir şirketimiz bu bölgede üçüncü altın madeni için 158 bin ağaç kesmeye hazırlanıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Madenlerimizi yeraltında bırakamayız. Kanada ve ABD nasıl çıkarılıyorsa öyle çıkaracağız” demiş.

Dünya madenlerini yağmalamaya devam eden dev şirketlere sahip bu ülkeler, kendi topraklarında istedikleri gibi davul çalıyor mu?

Kanada'da maden arazileri alınıp satılamıyor, devlet özel kişi veya şirketlere kiraya veriyor. Araziler için mutlak koruma talep ediyor. “Üç kesiyorsan beş dikeceksin” meselesi… Amerika’da ise projenin her aşaması bittikten sonra son kararı belediye meclislerine benzer bir yapı karar veriyor, o da yetmiyor çoğu zaman referanduma gidiyor.

Biz susalım, işin uzmanı bir sivil toplum örgütü konuşsun.

Maden Jeologları Derneği’nin bir raporundan bu satırlar:

“Ülkemizde maalesef çok sayıda atıl kalmış, yanlış maden yatırımları, denetimlerle durdurulmuş işletmeler, etütleri iyi yapılmadığı için verimsiz çalışan madenler ve cevher kayıpları, basit önlemlerle giderilebilecek çevre sorunları yüzünden yaşanan problemler mevcuttur. Madenci için asıl pahalı olan bunlar ve bunlara benzer durumlardır.”

Evet; olan kazılan, kazıldığıyla bırakılan, dağlarımıza, ova ve yaylalarımıza oluyor.

Biz deli miyiz madenciliğe karşı çıkalım. Günümüz teknolojisiyle çevreye verilen zararı önleyen madencilik mümkün.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nin Çanakkale'de, Ormanı, Tarımı, Yaşamı Yok Eden Altın Madenlerine Hayır” denilerek imza kampanyası sürüyor.

Çanakkale Lapseki'de açmayı planladığı yeni altın madeni köylerin yaşam alanı Bayramdere Barajı’na topu topu 750 metre mesafede… Madenden yaklaşık 427 bin hektar tarım alanı etkilenecek.

Kuzey Ege artık devasa bir maden sahasıdır diyerek geçelim başka bir yağma olayına…

VE SIĞLA ORMANLARI

Halkın "Günlük ağacı" dediği sığla, 20 metreye kadar boylanabilir ve çınara benzer. Anadolu Sığlası yaygın olarak Güney Ege’de ve güya koruma altındadır. Bir zamanlar sığlalar da Ege’nin kartallarıydı, şimdi yolunmuş tavuğa döndüler... Çoğu kesildi portakal bahçelerine kurban gitti. Yağı da değerli, eczacılıkta kullanılıyor. Sığla orman varlığı sürekli azaldı, 2 bin hektar ya var ya yok…

Dünya Mirası listesindeki sığla ormanları adeta yağma ediliyor. Bunu CİMER’e gönderilen dilekçeden öğreniyoruz:

“Köyceğiz ilçe merkezi ve köylerinde satılacak alan kalmadığından olsa gerek, son dönemde müteahhitlik firmaları Köyceğiz'in gözbebeği konumundaki ‘Sığla Ormanlarına' da göz dikmiş bulunmaktadır. Anayasa, Yasalar ve Cumhurbaşkanlığı Kararlarıyla koruma altına alınmış olmasına rağmen, ‘Özel Mülkiyet' kavramın arkasına sığınan kişi ve/veya firmaların yanı sıra, bilinçsiz yöre halkı tarafından da Sığla Ağaçları kesilmekte/ katledilmektedir.”

Daha çok var, çevre suçları seçim havasında gümbürtüye gidiyor… Ben sadece ikisinin altını çizeyim dedim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi