Bahattin Yücel
Millet İttifakı’nın açıklaması ve CHP
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çabalarıyla Millet İttifakı adı altında bir araya gelen altı partinin genel başkanları, izleyecekleri yol haritasını 28 Şubat günü kamuoyu ile paylaşacaklarını açıkladılar.
Özenli içeriği ve katılımcıların duyarlıklarını gözeten, seçilmiş kelimelerle bezenmiş açıklamanın 28 Şubat günü yapılması, CHP’den çok imzacı diğer partilerin siyasal çizgilerini yansıtıyor. Son günlerin popüler kesimi “endişeli muhafazakarlara” verilen bir mesaj gibi de düşünülebilir.
Kuşkusuz toplam oy ağırlıkları CHP’nin yarısını biraz geçen, diğer beş partinin söylem ve bildik yaklaşımlarının bu denli ağırlıklı öne çıkarılması, CHP ile kendi seçmeni arasında konuşulması gereken bir konu. Son günlerde ortaya atılan endişeli muhafazakâr kesime dönük olduğu çok açık “helalleşme” girişimine - belki- bu açıdan bakmakta yarar var.
Ancak seçmenin; 1950 yılında iktidarı demokratik seçimle devreden ve ardından kısa sürelerle iktidar olabilmiş CHP’den, laikliği göz ardı ettiği izlenimi uyandırabilecek helalleşme söylemiyle yeni bir açılım beklediğini düşünmek, gerçekçi görünmüyor.
Seçmenin AKP’den kopmasının temel nedeni; kısa süre öncesine kadar yol arkadaşlığı yaparak bugünlere gelinmesinde katkıları bulunan, bu partinin şimdilerde ayrı düşmüş eski üst yöneticilerine duyduğu özlem olamaz. Onların karşısına “AKP gidecek dertler bitecek” mantığına dayalı siyasal söylemlerle çıkmanın, seçimleri kazanmaya yeteceği de beklenmemeli.
Seçmen, 2002 yılında AKP’nin iktidara geldiği dönemdekinden çok daha farklı bir profil çiziyor. Kırsalda yaşayan nüfus, yüzde altılarda. Gençlerin en az üçte biri, ülkelerinden umutlarını kesmiş ve yurt dışına gitme isteğinde.
Bu ortamda, ülkenin köktenci bir değişime ihtiyaç gösterdiği çok açık.
CHP aslında bu alanda öncülük görevini üstlenmeyi denemeliydi.
Kurucu Parti olma özelliğini kendi seçmenlerini bir araya getirmekte kullanırken yeni seçmenlere ve özellikle gençlere, ülkede köktenci bir değişimi gerçekleştireceği umudunu da vermeli.
Dünyanın “Sanayi Devriminden” sonra en çarpıcı değişim sürecine girdiği bu dönemde, eskiyi değil yeni ve gelişmekte olanı savunmak en fazla onlara düşerdi.
Örneğin siyasetin geçim aracı olmasına ve ülke ekonomisine diz çöktüren ünlü “Beşlinin” etkisini azaltacak, bir vergi reformunu önermeli. Verginin kazanandan değil, tüketenden alındığı bu sisteme son verecek reform paketiyle halkın karşısına çıkmalı.
Özellikle 20 milyonu bulan çalışanın ücretlerinin kesintisiz alacakları, onların harcamalarını düştükten sonra kalan bölüme ilişkin vergilerini, kendilerinin ödeyecekleri bir sistemi savunmak, endişeli muhafazakarların da ilgilerini çekmez mi?
Son dönemde Ankara’nın; ülkeyi yönetmek yerine, CHP’nin elindeki belediyeleri iş yapamaz hale düşürmek amacıyla uyguladığı bunaltıcı baskıları eleştirmek yerine, ülkenin yerinden yönetilmesini sağlayacak bir “yerel yönetimler” tasarısını seçmenle paylaşmak, gerçeğin ortaya çıkarılmasında etki olmaz mı?
Söz yerel yönetimlerden açılmışken, Millet İttifakı’nda yer almaları arzulanmayan HDP ve TİP başta sol partilerin, ülkede parlamenter demokrasinin yeniden inşasında yer almaları için çağrı yapılamaz mı?