İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

Kur tutulması!

Dünyalar uzmanı, finans gurularının gurusu, Reyiz kadar olmasa da ekonomi alemlerinin en bilen kişilerinden çifte vatandaş Maliye Bakanımız, yine benzer maharetlere sahip, koskoca Katar Şeyhinin aile fonlarını yönetmiş, kendisi de çifte vatandaş olan Merkez Bankası Başkanımız ile bir araya geldi.

Hastaya konsültasyon yapıldı. Tomografisi çekildi, anjiyosu incelendi, uzun uzun mütalaalar yapıldı. 100 günlük araştırma ve incelemelerden sonra nihayet hastaya teşhis konuldu!.

Kronik kur tutulması!

İyi de, daha olayın en başında bizim yorgancı Sedat abi de aynısını söylemişti!

Kurun asansör gibi yükselip asansör gibi gerisin geri düştüğü günlerde sormuştum!
“N’oluyo Sedat abi, ne iştir? Sen ekonomi piyasasının içindesin, bilirsin?”

Sedat abi söyle bir omuzlarını geriye doğru esnetip kıtırdattıktan sonra:

“Kura basıyorlar torunum!” demişti!

“Kura basmaları iyiye işaret değil!. Ayağını çekince mayın gibi patlar, basanın da ayağını parçalar!” diye tamamlamıştı sözünü.

Aradan üç yıl geçti!..

Dünyalar uzmanı, ekonomi gurusu çifte vatandaş Maliye Bakanımız, yine şeyhlerin fonlarını yönetme kabiliyetine sahip çifte vatandaş MB başkanımızla istişare edip 100 gün araştırdıktan sonra teşhisini açıklıyor!
“Kura basılmış!”

“Peki kim basmış?”

Onu kimse sormuyor! 

Sorulmayınca, o da söylemiyor!

Ama merak etmeyin!

Yorgancı Sedat abi üç sene önce söylemişti!

Bakacağız, yakında mutlaka göreceğiz!
Bir patlama sesi duyacağız. 

Kimin ayağı parçalanmışsa kura o basmış demektir!

Yok artık

Komplo teoricileri yine faaliyette.

Son üretilen komplo teorisi şu:

“CHP seçimi kaybetmek üzere programlanmış bir kurguymuş!”

Yok artık Ali Sami!

Şu gerçek görülemiyor mu, görülmek istenmiyor mu anlamak mümkün değil!..

Arkadaş, AKP seçimi kazanmadı ki!

AKP seçimi Devlet olarak, valisiyle, bakanıyla, polisiyle, jandarmasıyla “Organize” etti…

Üstelik öyle kör parmağım gözüne organize etti ki, herkesin gözleri önünde tertemiz götürdü!.. 

Dolayısıyla AKP’ye muhalefet edenler de aslında seçimi kaybetmedi.
İlk turda Tayyip Erdoğan, yapılan bütün bu organize işlere rağmen ülkenin yüzde 50,76’sı tarafından veto edildi. İkinci turda o veto edenlerin küçük bir kısmı seçime katılmadı ve Erdoğan kazanmış oldu. 

Türkiye’de, tüm koşul ve kurallarıyla, parmak boyasından sayım hukukuna propaganda etiğinden, devlet imkanlarını kullanma ahlakına, 2002 yılına kadar yapılan seçimlere benzer, bağımsız denetimli bir seçim yapılsın, AKP’nin oyu %25’in üzerine çıkarsa ben yazıp çizmeye tövbe ederim!

Bir gün bu yapılır hale gelecek ve herkes görecek zarların hileli olduğunu…

Geçmiş zaman olur ki

" Aklıma Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmek geldi. Kendisine gittim, 15 milletvekili talep ettim! Kendisine herhalde ölünceye kadar minnet duyacağım. Şükran duyacağım. Yeğenlerim burada. Ben sülaleme Kemal Kılıçdaroğlu'nu vasiyet ettim, çocukları ile birlikte vasiyet ettim!.. Siz sahip çıkmazsanız, başlarına bir şey gelirse, siz koruyamazsanız bendedir, bizdedir…"

Akşener bu sözleri salondaki CHP'lilere söylüyor…

Ne kadar dokunaklı değil mi?

"..Siz sahip çıkmazsanız bendedir, bizdedir!.."

Akşener'in, CHP'li İzmit belediyesinin proje açılışında yaptığı bu konuşmanın sebebi, komşu partinin altın gününde ona kompliman yapmak değil.

24 Haziran 2018 seçimleri öncesi mevcut 5 milletvekili ile seçime katılabilmesi açısından YSK'nın iki dudağı arasında kalan İyi Parti'nin, son anda CHP'nin verdiği 15 ödünç milletvekili ile Meclis Grubu kurabilmesi, onu bir entrikayla siyasi tarihin derin dehlizlerine süpürmek isteyen Cumhur ittifakını "faka bastırarak" seçimlere katılmayı garanti altına alması, yani aslında bugün İyi Parti diye bir partinin, Meral Akşener diye bir siyasi figürün var olması durumu…

Şimdi ben biraz salağım, kusura bakmayın!

O yüzden soruyorum:

O Meral Akşener,  bu Meral Akşener mi?

Bunların ikisi aynı kişi mi?

Bu kızıl saçlı abla, o abla mı?

Kimse, "Evet abisi, siyasette dün dündür bugün bugündür!" şeklindeki enayi repliğe sığınmasın. bu aforizma bir gerçektir ama doğru değildir!

Tıpkı, cinayet gibi!

Cinayet de  bir gerçektir ama cinayet işlemek doğru değildir…

Ben bunu aha şuraya yazdım!

Eşime sordum, o da yazmış!

Kızıma sordum, o da yazmış!

Kıvrak zekalı gençler!

Hepsi genç.
Bu “Sözde haberi” yapan çocuklar genç. 

Mağdur vatandaş rolünü oynayanlar genç.
O sırada ortalıkta dolaşarak güya tesadüfen mikrofonla faça façaya gelip  röportaj vermek durumunda olanlar genç!.
Hatta, kameramanı görmüyoruz ama muhtemelen o da genç!

Ne yapıyorlar?

Altunizade metro çıkışındaki yürüyen merdivenin acil düğmesine basarak çalışmasını durduruyorlar! Güya tesadüfen orada bulunan “A Haber” ekibine “Bu ne rezalet, nerede bu belediye, nerede bu imamoğlu!” röportajı veriyorlar!..

Bu kıvrak zekalı gençlerin, bunu yaparken güvenlik kameralarının onları yakalayabileceğini bile hesap edemeyen bir zihin mertebeleri var!

Bu gençlere bu rezil işi adeta bir vatan vazifesi gibi tarifleyerek yaptıran ve bu rezilliği, utanmadan haber diye kullananlara bir çift sözüm var!

“Arkadaş, bu gencecik insanları sahtekarlığa, hırsızlığa alıştırmaktan zerre kadar utanmıyor musunuz? Bunların bu abdestle, yarın sizi de çalacaklarını, sizi de aldatacaklarını, bu ezberle en ufak bir çıkara sizi de satacaklarını göremiyor musunuz?”

… 

Bitmedi!

Bu tezgahı kurgulayan “kıvrak zekalı” gençlere de bir çift sözüm var!

“Boji’ye; hani o metrolarda gezen kimseye bir zararı olmayan zavallı köpeğe, “metroya pisliyor kumpası” kuran arkadaşınız hiç olmazsa elinde bir bok torbası taşıyordu!

Ulan hiç olmazsa o bok taşıyan adam kadarcık hayal kurun, o kadarcık yaratıcı olun! 

Tüh allah sizin mustehakınızı versin!

Sabredin helva yemeye az kaldı!

Tıp bilimi der ki: “İnsanın bedeninden, fiziksel gücünü, hayal gücünü, beyinsel yeteneklerini sıyırıp alırsanız geriye hiçbir işe yaramayan bir ‘posa’ kalır! 

Biz bu posaya ceset diyoruz!”

 …

1960’larda Türkiye’den Avrupa’ya “kol gücümüzü” ihraç ettik.

1971’de ve 1980’lerde askeri darbeler nedeniyle “hayal gücümüzü” ihraç ettik.

2018’den yani ‘tek adamlık sistemi’nden sonra da “beyin gücümüzü” ihraç etmeye başladık.  

Beyin gücümüzün ihracatı da tamamlanınca, geriye kalan posalarla birlikte kendi helvamızı yeriz artık!

Bu ülkede kazanmak kolay

Hergün düzenli kar etmek istiyorsanız aracınıza yakıt alın!

Aldığınız yakıt daima ertesi gün alacağınızdan daha ucuz olacaktır!

Seçim günü yani 14 Haziran’da motorin 18.58 TL iken aradan geçen sadece üç ayda 40 liraya yükseldi.

Peki nereye kadar yükselecek?

İki ay önce bu hesabı yapmış ve kur değişmezse motorin 54 TL olduğunda artış duracak!” demiştik.

Bunu nereden çıkarmıştık!

Bunu aslında biz değil, yeni maliye yönetimi, “rasyonel ekonomi modeli” uygulayacağız dediğinde ifade etmişti.

Bu ifade, akaryakıt fiyatını, bizim gibi tüketici olan Avrupa ortalamasına çekeceğiz anlamına geliyordu. 

Şimdi bu hesabı güncelleyelim.


Daha önceki hesabımızdan, Almanya’daki yakıt fiyatının Avrupa genelindeki yakıt fiyatının ortalamasına eşit olduğunu bildiğimize göre, bizim motorin fiyatının artışı, motorin 52 TL ye ulaştığında duracak!…

Daha önce ifade ettiğimiz 54 TL den 52’ye inmesinin sebebi o hesabı yaptığımız günkü Euro kurunun bugün azıcık altında olmamız!

Motorini daha da yüksek bir fiyata tüketmemek için dua edin de kur artmasın.

Çünkü dua’dan başka yapılacak bir şey kalmadı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi