Ümit Sezgin
KORDON BOYU BİR ÇALIM…
“Fenerbahçe İzmir’e gelmeye görsün, bayram olurdu. Fuardan daha fazla fuar olurdu. Yemişler, bardacıklar daha bir ballanırdı. Kordonboyu, Kadifekale aşka dururdu. İmbat Fenerbahçe eserdi.”
Halit Çapın üstadın bu satırlarını sağolsun İnönü Alpat hatırlattı… Okuduğum an o coşkuyu hissettim ve “İzmir’de olmak vardı şimdi…” deyiverdim.
Bu coşkuyu kolay yakalıyoruz ama son dönemde bu coşkunun en temel ateşleyicilerinden birine hasretiz; “şöyle topu ayağına alınca üç çalım atıp, rakibi düğümleyip geçen, bacak arası ustası topçuları” özledik. Alex, sonrasında biraz Stoch, biraz Valbuena… Tamam takım futbolu iyi de, kapanan takımlara karşı bu kez “onyüzmilyonbin” pas yapıyorsunuz, yine de pozisyon üretemiyorsunuz. Oysa bas geç önündeki liberoyu, topu sağa stoperi sola yatır, işte kaleci karşında, pozisyonun kralı.
Abartılı bulabilirsiniz ama biliyor musunuz Fenerbahçe, Göztepe ile birlikte ligin en az çalım atan takımları.
Neyse ki Ferdi, Ozan, Caner, Valencia zaman zaman cesaretleniyorlar. Pelkas da bugün güzel sinyaller verdi.
Ama bu noktada tribünlere özellikle de köşemi paylaşan tribün muhalifi gibi arkadaşlara sabırlı olmak düşüyor. Her başarısız çalım sonrası kıyameti koparırlarsa bize de bitmek tükenmek bilmez paslar izlemek düşer. Ellemeyin çocuklara..
Maça gelirsek… Fenerbahçe’nin 5-6 farkla alabileceği bir maçtı… Erol Hoca, “ideal 11 diye bir kadromuz olmayacak, her maç rakibe göre bir 11’imiz olacak” diyor ama şimdiden Gustavo, Sosa, Ozan göbeği oturmuş görünüyor. Göztepe karşısında Erol Hoca bu üçgeni geride Sosa, Gustavo önlerinde Ozan olarak kurmuştu. Çok da iyi yapmıştı. Tıkır tıkır işledi üçgen, özellikle de Ozan yine ışıltılıydı.
Ortada geçen bir ilk yarı izledik diyebiliriz. Fenerbahçe Altay’dan başlayan paslarla oyun karakterini oluşturmaya başlıyor. Henüz ezberler oluşmadı, bir kaç haftaya ihtiyaç var.
Göztepe geriye düşmedikçe savunmadan çıkmadı bu da Fenerbahçeyi yine aynı sorunla karşı karşıya bıraktı; kapalı rakibe karşı pozisyon bulmak..
İlk 20 dakikada bunu başarabilen isim Caner’di. 4 bildik Caner ortası sığdırdı bu süreye ama ne Samatta ne diğerleri bu topları kullanamadı. Özellikle Samatta’nın biraz Caner çalışması lazım… öğrense iyi olacak.
İlk yarının etkili ismi kim derseniz hakem Atilla Karaoğlandı.
Sosa’nın gole çevirdiği penaltı, kurala göre penaltı da, topun elle bu tür temaslarının penaltı olmaktan çıkartılması daha iyi olacak gibi. Ortada elle oynama kastı olmayınca penaltı ağır ceza oluyor.
Guilherme’nin gole çevirdiği penaltı pozisyonunda ise karar ağır mı ağır. Serdar Aziz’in rakibe dokunduğu bile şüpheli, bıraktım vurmayı… Sonuçta darbe yok, penaltı var… Ama VAR yok ne hikmetse..
Göztepe ikinci yarı sahaya 2-1 geride çıkınca top oynamaya niyetlendi ama bu Fenerbahçe’nin işine geldi. Akan oyunda hakimiyeti ele geçiren Sarı Lacivertliler üst üste pozisyonlar buldu.
Özellikle Ozan ve Pelkas ikilisi hemen Samatta’nın arkasında serbest oynarken çok etkili oldu ve Fenerbahçeyi sadece kanatlara mahkum olmaktan kurtardı.
Göztepe ikinci yarıda ilk atağını 62 dakikada bir kontra atakla yapabildi. Bu kontra atakta değil ama devamı pozisyonda 63’üncü dakikada golü buldu.
Sonrasında yine oyuna hakim olan Fenerbahçe’ydi. Samatta ve Cisse öyle goller kaçırdılar ki yorum yapmak çok zor… Erol Hoca, Cisse için “öyle kolay golleri kaçırır ki şaşırırsınız ama sonra öyle zor goller atar ki inanamazsınız” demişti. Bu maçta Cisse işte öyle iki çok kolay gol kaçırdı. Bir de Samatta…
Fenerbahçe’nin 5-6 gol atamamasının bir sebebi forvetleri ise diğer sebep Göztepe’nin genç kalecisi İrfan Can’ın mükemmel performansıydı. Belki genç nesil kalecilere ayrı bir yazı yazmak lazım. Uzatma dakikalarında Göztepe’nin beraberliği yakalamasını engelleyen ise Fenerbahçe kalesinin genç Altay’ı oldu.
Sonuç; Fenerbahçe iyi yolda. Her maç üzerine koyarak gelişiyor. Bugün 2002’den beri İzmir’de yenemediği Göztepe’yi 3-2 yendiği için üzülenler var. Haklılar da, maçı 6-1 de alabilirdi.
Halit Çapın üstadın dediği gibi, İzmir’de bugün Fenerbahçeli “İmbat” liderliği getirdi. Daha ne olsun.