Serhat Güvenç
KIPKIRMIZI HAT
Washington’dan beklenen telefon geldi. Biden ve Erdoğan görüşmesinin içeriğine bakınca, hiç gelmese daha mı iyiydi acaba diye sormaktan insan kendini alamıyor. Biden’in ABD Başkanı seçilmesini izleyen beş ay boyunca soğuk kalan Washington-Ankara telefon hattı, aniden sıcağa döndü. Adeta İngilizce hotline ifadesinin hakkını verircesine, kıpkırmızı hat oldu. 23 Nisan 2021 günü iki lider arasında yapılan görüşmenin en önemli yönü ABD Başkanı Biden’ın 1915 Olayları için “soykırım” ifadesini kullanacağını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aktarmasıydı. Bu ne anlama geliyor? En kestirme ifadesiyle bu, Washington’un Ankara’yı artık çekinceleri ve itirazları dikkate alınacak bir ortak ya da müttefik olarak görmediği anlamına geliyor. 1970’lerin ortalarından beri, istisnasız tüm ABD Başkanları bu konuda içeride seçmenlerine verdikleri sözlerle Türkiye’nin stratejik önemi arasında tercih yapmak zorunda kaldılar. 2021 yılına dek şartlar gereği tercih stratejik gerekçelerle Türkiye lehine yapıldı; üstelik Kongre’den gelen tüm baskılara rağmen. Örneğin 1999 yılında Clinton, Senato’nun kararını veto etmişti. Gerçi ABD Başkanları, 1915 Olaylarını soykırım sözcüğünü kullanmadan ama aynı anlama gelecek ifadelerle anmayı da ihmal etmediler. 2008 ABD başkanlık seçiminin sonucu bu konuda Türkiye’nin canını sıkmaya adaydı. Zira hem Başkan Obama hem de Yardımcısı Biden, 1915’i soykırım olarak anacaklarını seçmenlerine taahhüt etmişlerdi. Obama, taahhüdünü dolaylı bir biçimde yerine getirdi. Soykırım demedi ama 1915 Olayları için Ermenilerin kullandığı Meds Yeghern ifadesine sığındı. Obama dönemi Türk-ABD ilişkileri için taze bir başlangıç fırsatı sağladı. Özellikle Arap Ayaklanmalarının ilk aşaması, Türkiye’yi bir kez daha değerli bir müttefik, hatta model ortağa dönüştürdü. Dönüştürdü dönüştürmesine ama 2013’den itibaren iki ülkenin Ortadoğu politikaları arasındaki makas hızla açıldı. Nihayetinde Suriye’de ayrı düşüldü. İlişkilerdeki bozulma tüm ABD kurumlarının Türkiye’ye bakışına olumsuz yansıdı. Pentagon’da hakimiyet Soğuk Savaş sonrası harekatların yükünü taşıyan Merkez Komutanlığı’na geçtikçe askeri ilişkiler de dikiş tutmaz oldu. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimiyle askeri kurumlardaki karşılıklı güvensizlik katmerlendi. Tarihsel olarak ilişkilerin zayıf halkasını oluşturan Kongre’deki hava iyice Türkiye aleyhine döndü. Geriye Beyaz Saray kaldı. Trump’ın başkanlığı süresince kişisel ilişkiler günü kurtardı ama yetmedi. Kongre 2019’da bir kez daha soykırımı tanıyan bir karar aldı. Ve bu karar bu kez Başkan tarafından veto edilmedi. Biden, başkan seçilince 2008 seçimleri sonrası tutamadığı sözü yerine getirme imkanı buldu. Türkiye-ABD ilişkilerinde bir eşik aşılmış oldu. 24 Nisan 2021’den itibaren artık iki ülke yeni bir ilişki kurmak zorunda. İki ülke üye oldukları ittifak içerisinde bir süre daha çalışmayı sürdüreceklerdir. Zaten 23 Nisan’daki telefon görüşmesinde iki liderin Haziran’daki NATO zirvesinde görüşme kararı almaları da bunu teyit ediyor. Ancak aralarındaki güven bunalımını nasıl aşacakları belli değil. Zira iki ülkede de ilişkilerin üzerinde yeniden inşa edilebileceği kurumsal ve toplumsal dayanaklar mevcut değil. Washington için Türkiye artık eskisi kadar önemli bir ülke değil. Burası açık. Peki Ankara için ABD eskisi kadar önemli bir ülke mi değil mi? Bu sorunun yanıtı Türkiye’nin dünya siyasetindeki safını da büyük ölçüde belirleyecek.