İşte size Aile Yılı: En büyük demokrasi ailesini kuruyoruz

Saraçhane’den bütün bir ülkeye demokrasi mücadelesi yayılıyorsa bugün, İstanbul Üniversitesi’nde o barikatları daha ilk gün çağlayan gibi aşıp yürüyen genç arkadaşlarımız sayesindedir. Her biri vazgeçilmez cihan parçası, kaç bin yıldır hasretimizin goncası onlar. Bunu bir kere daha gösterdiler, her biriyle bin kere gurur duyuyoruz.

Bugün sadece ülkenin dört bir yanında değil, farklı ülkelerde de Türkiye’deki demokrasi mücadelesiyle dayanışma var, daha da artacaktır. Eminim yine kendi coğrafyamızın kutup yıldızı olacağız.

Ve karanlığın ortasındaki bu ışık huzmesinin gerisinde, hakikaten de kaç yıllık hasretimiz var. Tüm toplum, doya doya yemek yiyebilmeye, ağız dolusu gülmeye, eşitçe barış ve refah içinde yaşamaya doyasıya hasret nice zamandır. Kaç kez sabrının sınırları zorlandı ama kendince bir planı vardı. Dört gözle seçimleri bekliyordu, madem egemenlik kayıtsız şartsız milletindi, madem seçme hakkımız vardı, sandıkta cevabını verecekti. Yılların hezimetinden kurtulmaya kararlı, gelecek günler için emin olmasa da umutluydu.

turkiye-ittifaki-sarachanede-bulustu-1-001.jpeg

İşte şimdi bu hakkının dahi elinden alınmasına izin verir mi bu halk?

Hele ki kadınlar?

Boşuna değil yine en ön saflarda kadınların olması, gençlerin olması, genç kadınların olması…

En çok öldürülen, en çok baskı altına alınan, en çok geleceği çalınanlar her kimse, bir büyük haksızlık karşısında en çok ayağa kalkan da onlar olurlar. Tarih boyunca hep olduğu gibi, her ülkede olduğu gibi, son yıllarda toplumsal muhalefetin ülkedeki temsili; yüz akı olduğu gibi, bugün de kadınlar demokrasi mücadelesinin önündeler.

Çünkü biliyoruz ki; demokrasi yoksa cinsiyet eşitliği de yok.

HAYATLARI ALTÜST EDEN ÇARKLAR

Hayatımızı belirleyen bütün çarkların; ekonomi-siyaset-hukuk ne varsa ele ele verip nasıl bir patriyarka dönüştüğünü biliyoruz.

Bu sistemin birbirinden beslenerek işleyen çarklarını, en çok da öldürüldüğümüz için iyi biliyoruz. Demokrasiden uzaklaştıkça daha çok öldürülür, daha çok şüpheli biçimde yüksekten düşer olduğumuz için biliyoruz.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun sene başında son yılların en yüksek kadın cinayeti ve şüpheli ölüm oranlarını açıklamak zorunda kalmasından biliyoruz.

Önlenebilir olan bu can kayıplarının içinde tüm toplumun vicdanını yaralayan Narin Güran ve Şirin Elmas gibi kız çocukları ve İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’de olduğu gibi hunharca işlenen cinayetler var. Çünkü canımızı koruyacak İstanbul Sözleşmesi’nden yani dünya yüzündeki kadına yönelik şiddetle mücadelede en etkili araçtan, bir gecede aynı hukuksuz yol ile imza çekilmişti.

5.jpg

DEMOKRASİDEN UZAKLAŞMAK

Daha sonra anayasal hak ihlallerinin saymakla bitmeyecek örneklerini gördük. Her biri de demokrasiden uzaklaşmanın bir başka sonucuydu. Ama biz kadınlar sözleşmeden imza çekildiği o geceden biliyoruz en çok hukuk tanımamanın ne olduğunu…

Her biri aynı zamanda eşitlikten uzaklaştırıyordu bizi ve şiddetin tanımı, eşitsiz güç ilişkilerinin “kötüye kullanımıydı”.

Tıpkı şimdi olduğu gibi…

Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmasını önlemek için 31 yıllık diplomasını elinden almaya çalışmak, tanıdığı ve hatta tanımadığı kişilerle gözaltına almak gibi. Bu, ‘elimde güç varsa her şeyi yaparım siyaseti’nin, bütün erkeklere de şiddet cesareti verdiği gibi…

Ama “güç” ile ilgili bir başka gerçek daha var bu dünyada; “Gücün sınırı, elindeki gücün artık kendine vehmettiğin kadar fazla olmamasıyla belirlenir” imiş. Murat Yetkin yazısında böyle ifade etmiş, iyi söylemiş. (https://yetkinreport.com/2025/03/20/19-mart-imamoglu-vakasi-sustukca-mi-susturdukca-mi-sira-gelecek/)

1.jpg

İKTİDARIN İSTEDİĞİ ŞEY…

Erkeklerin sırf kendi çıkarlarını korumak, bu zamana kadar süren avantajlarından vazgeçmemek için kadınları nasıl öldürebildiğini, neler tasarlayabildiklerini hep birlikte yıllardır yaşıyor, görüyoruz. Siyasal rejimin metoduyla ve çelişkileriyle ne kadar da benzer.

Ne devlette, ne ailede, ne eğitimde ne adalette bir hak, hukuk kalacak.

Seçim var aday yok. Aile var, kadın yok. Gençlik var, gelecek yok. Aranan denklem bu.

GENÇLERİN, KADINLARIN İSTEDİĞİ ŞEY

Ama ne oldu?

Kadınların en çok öldürüldükleri kurum olan aileye, eleştirel mercekle bakmak yerine kutsanarak yıl ilanı yapılmasına işte şimdi önde kadınlar ve bütün toplum kocaman bir demokrasi ailesi kurarak cevap veriyor. Kadınlar üç çocuk yapmak yerine, gençler evlenmek yerine direniş yapıyorlar.

Sadece CHP değil, bütün muhalefet, Yeniden Refah Partisi’nden Ümit Özdağ’a hatta iktidar seçmenlerinin bir kısmına kadar birleşiyor. Birbirine hiç benzemeyen üyelerden oluşan bu büyük ailenin ortak hedefi, bütün ülkenin tek bir ailenin çıkarına feda olmasını durdurmak ve demokrasiyi kazanmak.

Hedef, eşit olmak. Kadınlar için hayatta kalmak anlamına gelen eşitlikte son 10 yılda gerilediğimiz yer neresi biliyor musunuz?

EŞİTLİKTE SUUDİLERİN BİLE GERİSİNDEYİZ

Dünya Ekonomik Forumu son raporuna göre 146 ülke arasında Suudi Arabistan’ın (126) ardından 127. sıradayız. Ardımızda ise Cezayir (139), İran (143), Pakistan (145) ve Sudan (146) gibi ülkeler var.

Daha nereye kadar gerileyeceğiz?

Duvara yaslanmak yerine, kendi gücüne yaslanarak, önde gençler ve kadınların o gurur verici çekim gücüyle, bütün kuşaklarıyla ve farklı fikirleriyle, ortak biçimde seçme ve seçilme hakkına sahip çıkıyor bir halk.

Bundan bir adım dahi geriye gitmez.

Kabul etmek zorunda oldukları bu fırtına öyle kolay dinmez. Dindiğinde de tüm fırtınalar gibi ardında bambaşka bir dünya bırakır…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gülsüm Kav Arşivi