Abdullah Biricik
Göztepelere ihtiyacımız var
“Fırtınam, felaketim hasretim
Yetmiyor, sevişmeler yetmiyor
Şiddetin ne hoş, ne güzel şefkatin
Sevdikçe, sevesim geliyor
Ölene kadar peşindeyim bırakmam”
Göztepe tribünlerinde çalınan, şarkıdan dönüştürülmüş bu marş ile başlamak istedim yazıma. Bir önceki yazımın (Galatasaray’ın başarı endeksini, Fenerbahçe’nin başarısızlığı ile karşılaştırıp, yönetimlerin sorgulanmamasının yarattığı sonuçları “Türk Futbolu adına” değerlendirmiştim.) sakıncalı bulunup yayınlanmaması ile bir ilgisi yok.
Geçen hafta özet görüntülerde 20 bin kişilik bir koronun bu “Med cezir” performansını hayranlıkla dinlemiştim. Tüylerim diken diken olmuştu. Öğrencilik yıllarımda Bursaspor tribünlerinde hep bir ağızdan söylediğimiz “Odam kireç tutmuyor” bestesi gibiydi.
Türk futboluna ve sanatına ayrı bir değer katan, Eskişehirspor ile özdeşleşen “Es Es Bando” da geldi aklıma. Ve küme düşürmelerine seyirci kaldığımız, Kocaeli, Sakarya, Ankaragücü gibi nice değerler geldi aklıma. Türk futbolunun ilerlemesi, rekabet kültürünün arttırılması için olmazsa olmaz kulüplerin pek çoğu artık alt liglerde. Özlemişiz hepsini…
Göztepe bir geldi pir geldi. Rekabet kültürünün yüksek değerlerini hatırlattı bizlere. Maçtan önce tribün marşlarını bile gölgede bırakan bir video hazırlamışlardı. Emeğin, teknolojinin, çalışkanlığın, yüksek konsantrasyonun sosyal medyada sahnelenmesiydi.
Bu organizasyon zincirinin bir de saha içi vardı. Galatasaray’ın bu sezon en çok zorlandığı maça imza atan Göztepe’nin durumunu oynadığı maçlardan ve puan tablosundan anlamak mümkün. Ligde ilk 4’ü zorlayan, Trabzonspor’u içerde, Beşiktaş’ı deplasmanda yenen, Fenerbahçe ile berabere kalan Göztepe, Galatasaray’a ecel terleri döktürdü.
Dönüşümlü küme düşüren teknik direktör tercihlerine inat, Bulgaristan’ın Hasköy kentinden, bir dönem Fenerbahçe forması da giyen Stanimir Stoilov’u takımın başına getiren Göztepe, kadro kalitesi ile oldukça dikkat çekiciydi.
21 kez rakip ceza sahasında topla buluştular. Tabiri caizse Galatasaray’a adım attırmadılar. Baskı altında dahi ekstra performans sergileyen Davinson Sanchez’e Galatasaray kariyerinin en kötü maçını oynattılar. Galatasaray orta sahasının dinamoları Torreira ve Gabriel Sara maç bitsin diye dua ediyordu.
Üçlü savunmanın, bloklar arası bağlantının, ikinci ve üçüncü bölge arasında dar alan geçişlerinin nasıl uygulanacağı konusunda ders verdi Göztepe. Ben Göztepe’yi bu maç özelinde ve ligde bulundukları konum itibari ile tebrik ediyorum. İhtiyacımız olan kaliteyi, damardan veren serum hüviyetinde oynadılar.
Galatasaray ise ligde karşılaştığı en güçlü takım karşısında nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynadı. Yüksek tempoda, yüksek mücadele ile oynadı. Göztepe’nin presli baskısından yerden ayağa isabetli toplarla çıkarak hücum zenginliği yarattı. Yetenekli oyuncularının özel müdahalelerine bıraktı oyunun akışını.
Gabriel Sara ile başlayan hücum aksiyonunda Mertens’in asistini özel bir vuruşla gole çeviren yıldız ise Yunus Akgün’dü. Devre arası transfer döneminde adını sıkça duyacağımız Yunus Akgün, maçın kitlendiği dakikalarda Galatasaray’a galibiyeti getiren golü attı.
Bu maç ve oynanmış maçların maçların özelinde özel bir pencere açmamız gereken oyuncu ise Fernando Muslera. Yediği hatalı gollerin ne haddi var ne de hesabı. Yine kapattığı köşeden yedi golü. Neredeyse Galatasaray kalesine gelen her top, gol oluyor. Bu maçta da kaleye gelen 2 isabetli top vardı birisi gol oldu.
Süper Lig’de yedikleri gol sayısı Muslera’dan çok daha fazla olan, Uğurcan Çakır, Mert Günok, Berke Özer ve Okan Koçuk gibi pek çok kalecinin kurtarış yüzdesi Muslera’dan yüksek! Efsane olmuş bir kalecinin bu noktalara gelmesi çok üzücü. Yolların ayrılması için geç kalındı…