GAYRIRESMİ 2022 NOTLARI-2

MART | Ay çiçek yağı, “Giderlerse gitsinler!”, Nureddin Nebati

Rusya - Ukrayna’ya savaşı tüm hızıyla sürüyor. Dünya savaştan olumsuz etkileniyor. Antalya Konyaaltı’ndaki Dostluk Parkı’nda bulunan matruşkalar, bir grup genç tarafından bıçaklandı. Belli ki bu tür bir cinnet hali, bizim memleketin portakal bıçaklayıp Iphone parçalayanlarıyla sınırlı değil, Tarkovski’nin dört filmi IMDB Top 250 listesinden çıkarıldı. Akıl tutulması yayılıyor.

Elektrikten sonra ay çiçek yağı da akıl dışı bir fiyata ulaştı. Emniyet, ay çiçek yağı ile ilgili sosyal medyada provokatif paylaşımlar yapanlar hakkında soruşturmaya girişti. Yetmişli yıllara döndük sanki, herkes yağ almak için marketlere koşuyor. “Yağ izdihamı” sonrası internette, 18 litrelik teneke ay çiçek yağı 36 ay taksitle satılmaya başlandı. Ordu’da bir çelik kapı satıcısıysa yağ stokçularına kampanyasıyla tepki gösterdi. “Bir çelik kapı alana beş litrelik yağ hediye!” Devlet Bahçeli’den kamyon arkası yazısı kıvamında cevap gecikmedi. “Yağsız yemek olur, yarınsız Türkiye olmaz.”



Cumhurbaşkanı “Varsın doktorlar gidiyorlarsa gitsinler, biz de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarla yola devam ederiz” dedi. Kalakaldık. Hatta bir vatandaş (C. B.) “Dünya Sağlık Örgütü protokollerini uygulamak için doktor olmaya gerek yok, aynı işi hasta bakıcı da yapar” dedi. Akıl dışı açıklamaları savunanlar ortaya çıkmakta yine gecikmedi. (Bkz:Trol tanımı)

Bu ayın kahramanı belli ki Nureddin Nebati, ağzından bal damlıyor. Her şey çok güzel, hep çok yakında gelecek harika haberler var, bu ülkede genç olmak, kadın olmak harika vs. “TL daha kötü durumda olmaz, rahat olun” bile dedi. Çok rahatladık.

Hiç bir olumsuzluk bize neşemizi kaybettiremedi. Ümraniye’de yoğun kar yağışı nedeniyle yolda kalan bir belediye otobüsünün içindeki yolcular, otobüsü hareket ettirmek için çareyi zıplamakta buldu. Datça Belediyesi ise Marx’ın doğum gününü kutlamak istedi, her sakallıyı Marx zannettiklerinden olsa gerek, sosyal medya paylaşımlarında Suavi’nin fotoğrafını kullandılar.

Musafa Sarıgül TikTok’u keşfetti ve nesnelere vurmaya başladı. Önce bir buzdolabına vururken görüntülenen Sarıgül, katıldığı TV programında önüdeki masayı ardından da Ayaşlı bir kasabın sırtını yumrukladı.

İflas edenlerin kurduğu “Tüm İflas Eden Mağdur Esnaf Derneği” Mart ayında iflasını açıkladı. Bu ay için fazla söze gerek yoktu, Mart ayı böylelikle kapandı.

NİSAN | Zam, Tebliğ, Ayasofya Camii’nin Kapısını Yemek

Müjde! Dağda, bayırda biten bir demet maydanoz 10 TL. “Boş” besin maddeleri de alıcısını bulmaya devam ediyor. İstanbul’da bir esnaf “üzülerek” boş dürüm satmaya başladığını açıkladı. Geçen ay başlayan ay çiçek yağı krizi hız kesmeden devam ediyor. Bir market ay çiçek yağlarına alarm taktı. Tuvalet kağıdı fiyatları Muharrem İnce’yi bile şaşırttı. “Taksitle sileceksin, birden bire silmek yok!” dedi. Neyse ki bir market tereyağına 5 kuruş indirim yaptı, içimizde bir neşe, bir bayram havası. Malatya’da bir işletme, yenilebilen altın ile kapladığı kayısının kilosunu 10 bin TL’den satmaya başladı. Alabilen almalı!

Ramazan geldi. Cumhurbaşkanı dünyanın en temiz öğrenci evinde iftar açtı. Mahir Ünal’sa öğrenci evinde gördüğü sucuklu menemen sonrası Türkiye’de gıdanın pahalı olmadığına yeniden ikna oldu.



Elbette hayat hepimiz için aynı şekilde işlemiyor. Mesela Ajda Pekkan, metroya ve metrobüse hiç binmediğini, vapura binmeyi çok istediğini, hele Marmaray’ı çok merak ettiğini söyledi. Neler kaçırdığını fark etmiş olmalı! Yapımcısı, Super Star’ın mağduriyetini gidermek için kendisine İstanbulkart hediye etti.

Ayasofya Camii’nin “İmparatorluk Kapısı” kemirilmiş. Meğerse ziyaretçiler kapının tokmağını kutsal olduğu için yiyormuş. Evet, yiyormuş.

Başımıza bir de “Tebliğciler” çıktı. Sokaklarda gezip, kokoreçci, midyeci, birahane önlerinde bize bazı nasihatlerde bulunarak sinir sistemimize temas ediyorlar.

Adana’da bir kebapçı, helyum balonuyla uzaya kebap göndermeyi denedi. Balon stratosfer tabakasında patladı ve Hatay’a düştü. Nisan da böylece geçti, gitti.

MAYIS | Enflasyon vs Hayat Pahalılığı, Trabzonspor, Rambo Okan

Cumhurbaşkanı’nın gündemi ve söylemi bu ay da yoğun görünüyor. Önce 2071’i de kendilerinin şekillendireceğini söyledi. Bıraksak artık, dağınık kalsa. Sonra esas gündemimiz olan geçim sıkıntısına bir kaç cümleyle değindi, “Milletimiz ciddi bir hayat pahalılığı ile karşı karşıyadır” Nereden çıktığını anlamadık ama ay ortasında Abdülhamit meselesi kaçıncı kezdir yine gündemde. Cumhurbaşkanı “Sultan Abdülhamit’e hakaret haddini aşmaktır” dedi. “Abdülhamit’e hakaret” suçu yolda mı? Düşünmeden edemedik, kaygılıyız.



Nureddin Nebati bildiğimiz gibi. Hep umutlu, hep neşeli, hep ışıl ışıl. Enflasyonu “yüreğimizle” halledeceğimize inanıyor.

Binali Yıldırım “Bakan olabilirsiniz ama size bakan bir kadın olmadıkça hiç bir şey olmazsınız” dedi. Bunu neden dediği bilinmiyor. Bir kaç gün sonra kendisi “Toru Beyi” seçildi. Kutlarız.

Uzaya gidecek Türk vatandaşı meselesi netleşiyor, Cumhurbaşkanı da söyledi. Gidecek kişinin şartlarını da biliyoruz artık. Kamu haklarından yasaklanmamış olmak, iyi derecede İngilizce bilmek, boyu 149,5 – 190,5 cm olmak. Uzayda işe yarayacak nitelikler.

Trabzonspor şampiyon! Trabzonspor taraftarları, stadın içinde kutlama için hazırlanan organizasyonu yıktı. Avni Aker Stadı’nın kale ağları da artık yok. Özyıkıcı bir sevinç ve kutlama anlayışı. Sosyal medya paylaşımları da kafalarının karıştığına işaret sanki “hmskdrkhnmrtcmcrnlskplntrndsnpchczabdşkvrzldjnnythaugrcnvşçthatpspsercgrvnhdstnnwkmarddnswlhsynkssiynsprssrknbkstsbrtgdklkrmysfktabthnkybsvtr” Meğerse futbolcuların isimlerinin sessiz harfleriymiş. Beşiktaş’ta bir vatandaş, bir Trabzonspor taraftarının elindeki bayrağı alıp kaçtı. İstanbul’da, İstanbul’un göbeğinde, Boğaz Köprüsü’ne Trabzonspor bayrağı asıldı. Rambo Okan kararlı, belli ki o bayrak inecek.

Adana Otogarı’nda çıkan yangın şalgam suyuyla söndürüldü.

Ahmet Çakar canlı yayında at sineği yedi.

Kendisini “Mesih” ilan eden Hasan Mezarcı’nın ortalamanın üzerinde bir aklıbaşındalığa sahip olması sizi de şaşırtıyor mu?

HAZİRAN | İyimser Ekonomi, Türk Uzay Yolcusu

Haziran’a sert başladık. Cumhurbaşkanı cumhura “çürük ve sürtük” dedi. Gerçi biz daha kendimize gelememişken açıklama geldi. “Biz hep milletimizin diliyle konuştuk”

Artık sona yaklaştık, uzaya mutlaka gideceğiz. “Türk Uzay Yolcusu” son başvuru tarihine güncelleme geldi. Başvuru bir hafta uzatıldı, 30 Haziran son gün. Cumhurbaşkanı’na göre onların Neil Armstrong’u olabilirdi, bizim de Ahmet’imiz, Ayşe’miz, Fatma’mız vardı. Ne önemi olabilirdi ki? Bizim uzay misyonumuz, uzaydaki çıkarlarımızı savunmaktı, bu bizim namus borcumuzdu.

İstediğimiz kadar uzay planı yapalım, bizim için yeryüzünde işler o kadar da iyi gitmiyordu sanki. Nureddin Nebati’nin iyimserliğinde ve inancı sarsılmazdı, enflasyon düşüş eğilimindeydi. Bu konuda çok başarılıydık, o kadar başarılıydık ki tüm ülkeler bu başarıyı nasıl sürekli hale getirdiğimizi merak ediyorlardı. Dar gelirli vatandaşlar için de pozitif ayrımcılık yakındı.



Cumhurbaşkanı da zaten yaşadığımızın enflasyon değil hayat pahalılığı olduğunu söylüyordu. AKP milletvekilleri yeni enflasyon tanımları yaptılar, Cem Küçük de sorunumuzun hayat pahalılığı olduğunu, diğer meselelerde iyi olduğumuzu söyleyerek özenle yaratılan iyimserlik tablosuna izini bıraktı.

Sinir bozan sokak röportajları da olmasa bir şekilde idare ederdik ama olmuyor, olamıyordu. Aydın’da bir esnaf “Daha çok zam gelsin, ülke daha çok kazansın” deyip ömrünün bir kısmını Cumhurbaşkanı’na hediye ettikten sonra aklımızı başımızda tutmakta zorlandık.

Kaybolan sadece akıl sağlığımız değildi. İçişleri Bakan Yardımcısı’nın açıklamasına göre 122 bin Suriyeli de kayıptı. Aramışlar, taramışlar ama bulamamışlardı.

Kocaeli’deki bir düğünde “Ben sana yarım taktım, sen neden bana çeyrek taktın?” tartışması kanlı bitti: 1 ölü. Çok belliydi, gergin, yorgun ve çaresizdik. Yılın son günü Türkiye dünyanın en sinirli ikinci ülkesi seçildi. Her gün sabrımız talep ediliyor, sabredeceğimiz son tarih her seferinde uzatılıyor ve biz yay gibi gerilmeye devam ediyoruz.

Ordu’da “Anneeeee!” diye meleyen bir keçi bulundu.

Yılın yarısı bitti, Temmuz’a geldik bile!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Anıl Özgüç Arşivi