Gayriresmi 2024 Notları-2

NİSAN (Ayın Duygusu: Zafer Sarhoşluğu)

Neye uğradığımızı şaşırdık. Sevinmeyi öylesine unutmuşuz ki, adeta donakaldık. Yandaş medya izlemek için mükemmel bir gece. Ahmet Hakan’ın saçlarına ne olmuş öyle? Diken diken… Ona göre “Vatandaş, bu seçimin sonucunun Cumhurbaşkanlığı ile bir ilgisi yok” diyormuş.

Sosyal medyada “Gezi” zekası ve mizahı var. “Ege’nin incisi Adıyaman” yazanlar mı istersiniz, “Tam vazgeçmiş, artık bir şey hissetmiyorum derken şovlarla geri dönen eski sevgili gibi CHP” yazanlar mı? Bir kullanıcı da “Sultanbeyli, etrafın sarıldı, teslim ol!” demiş.

gorsel-1-1.jpg

Seçim günü de bir bayram havasında geçti. Antalya’da bir seçmen, oy kullanmaya “Bumblebee” kostümüyle gitmiş. Akbelen Direnişi’nin sembol ismi Nejla Işık, İkizköy’ün muhtarı olmuş. Seçimin en sıkıntılı kısmı, seçmenin muhtarlık seçimi oy pusulasını broşür sanıp eve götürmesiymiş.

Muhtarlık meselesi önemli. Mesela Doğu Perinçek ‘Vatan Partisi kırsal bölgelerde muhtarlıkları kazandı, sistemin surunda gedikleri açmaya başladı” diyor. Fatih Altaylı, Perinçek’le ilgili yorumunu esirgemiyor: “Doğu Perinçek siyasetin değil, psikolojinin konusu!”

Dakika bir, Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın mazbatası AKP’li adaya veriliyor. Kırk yılın başı sevindik ama burnumuzdan gelecek, belli oldu.

Meral Akşener, partisinin oy oranlarına bakıp önce üzülüyor. Sonrasında ise ‘Seçmen bize “Havet” dedi, yani seçimde bize ne “Evet” ne de “Hayır” verdi” dedi. Ayın sonunda doğru da partisine veda ediyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu’nun seçim sonrası kendisini aramamasına gönül koymuş.

Oy pusulaları bazı belediyelerde yeniden sayılıyor. %0,17 oy alan Memleket Partisi küçülme kararı almış. Küçülme etkisi olsa gerek, bayramda da hiçbir partiyle bayramlaşmıyor.

Seçim sonuçları Özgür Özel’e yaradı sanki. Gündeme düşen farklı imajıyla ilgili açıklaması gecikmiyor: “Saçlarımı boyatmadım, sadece kestirdim. Wax sürdükleri için koyu renk görünüyor…” Kaybede kaybede kazanmayı öğrenmişler.

TİP’in gönlü kırık. Ahmet Şık “Seçmen TİP’i eğlenilecek, CHP’yi evlenilecek parti olarak görüyor” şeklinde bir açıklama yapıyor.

Ankara’da sadece 224 oy alan bağımsız aday “Dış güçler tarafından ele geçirildim” diyerek savcılığa başvurdu. Esra Erol’un programında, karısını canhıraş eve dönmeye ikna etmeye çalışan adam da “Dış güçlerin yuvasını yıktığını” söylüyor. Sahi, kim bu dış güçler?

Selçuk Ural, Hakan Ural için “Benim böyle bir oğlum yok” derken, sinir telimizi her gün titreten Hakan Ural, iki porsiyon dönerin 1.370 TL olmasına akıl erdiremiyor. Asabımızı bozması için itinayla seçilmiş sokak röportajlarının ana teması ise “Açız ama AKP abi!”

ABD’de seçim kampanyası hızlanmaya başladı. Biden, amcasını yamyamların yediğini söyleyince, Papua Yeni Gine Başbakanı hızla cevap veriyor: “Amcanı yemedik”

Beylikdüzü’nde “Allahüekber” diyen bir karga görüldüğü iddia ediliyor.

MAYIS (Ayın Olayı: Sokak Köpekleri)

Çocukluğumuzun vazgeçilmez tadı Tadelle 45 TL olmuş. Burnumuzdan geleceği geçen aydan belliydi. Bir işletme ise ekmek arası makarna satmaya başlıyor. Hem de 300 TL’ye. İstanbul’da yediği tavuk dönerin fiyatını çok bulan bir vatandaş, büfeye ateş açmış. Her şey çok pahalı, biz de “Ne, kaç para eder?” algımızı çoktan kaybettik. Ne istenirse kuzu kuzu veriyoruz.

Neyse ki “Tasarruf Tedbir Paketi” gündeme geldi. Kamu harcamalarını kısacak ve kurtulacağız. Hatta ilk tasarrufun ne olacağı bile belli oldu. TBMM görüşmelerinde ikram yapılması yasaklanıyor. Birkaç kilo kuru pastanın lafı olmazdı aslında ama hiç yoktan iyidir. Ayın sonuna doğru Meclis’te damacana su kullanılması da yasaklandı. Bu istikrarlı tutum işe yarayacak gibi görünüyor.

Bu tedbirlerin ardından inanılmaz bir gelişme oluyor ve Diyanet kendilerine ait Audi A8’in iade edildiği açıklamasını yapıyor. Pek gönüllü bir iade olmadığını yıl sonuna doğru anlayacağız keza Diyanet İşleri Başkanı, kendilerine bir Audi’yi çok gördüğümüzü söyleyecek ve hepimize gönül koyacak.

Bu ekonomik kaos ortamında bazı uyanıklar, içerisinde “İstanbul Havası” olduğunu söyledikleri cam şişeleri, turistlere 12 Euro’ya okutuyorlarmış. O hava işe yarasaydı biz bu hallere düşer miydik?

Nureddin Nebati sahalara geri mi dönüyor? Geçenlerde “Ben Nureddin Nebati’yim, Nureddin Nebati gibi konuşmak zorundayım, Nureddin Nebati gibi yaşamak zorundayım” diyor. Ne yorucu bir cümle.

Eski sevgiliye ulaşmak için IBAN yoluyla para transferine ceza geliyormuş. Çağın ruhu bu olsa gerek, en garantili barışma yolu herhalde. Eskiden çiçek gönderilirdi.

İnanç ve adanmışlık ne güçlü duygular. Bir vatandaş sırtına “Alparslan, Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal, Yavuz Sultan Selim ve Mete Han’ı dövme yaptırmış. Kim bilir ne kadar acımıştır?

Yeryüzü şartlarına tekrar alışmış olmalı, Alper Gezeravcı’dan bir açıklama geliyor: “Birkaç ay içinde kendi yaptığımız roketle Ay’a gidebiliriz.” Roketten ses yok ama Antalya’da Alper Gezeravcı’nın kumdan heykeli yapılıyor.

Uzay demişken neredeyse iki aydır sesi soluğu çıkmayan Yusuf Güney Dünya’ya dönüyor. Bir süredir yokmuş buralarda. Öyle diyor.

Akademi çürümeye devam ediyor. Önümüze, kişiye özel kadro ilanı düşmeyen günümüz yok. Necmettin Erbakan Üniversitesi’nin kurumsal mailinden rektörün oğlunun düğün haberi servis edilmiş. Bu kadarı da olmaz diyoruz. Ama bu kadarı hep oluyor.

Sıradan vatandaş bildiğimiz gibi, şaşırtmıyor. Antalya’da bir aracın çarptığı yaralı, ambulans gecikince hastaneye tabutla götürülmüş. Toplumsal bilinçdışı, ölmeden tabuta girdik. Bir taraftan da kola şişelerini bıçaklamaya ve mazgala dökmeye devam ediyoruz.

Kız isteme törenlerinde tuzlu kahve out, çamaşır suyu katılmış kahve in... Şüpheli damat namzeti ölümleri araştırılmalı...

Bir Türk, iki yapay zekayı 8 dk boyunca kavga ettiriyor. Biz neden böyleyiz?

Canım sokak hayvanları... İstanbul’da bir deli karganın sataşmasıyla başlayan iki kedinin kavgası, yoldan geçen bir köpek tarafından ayrılıyor. Bir başka köpek, kapısını açık bulduğu otobüsün şoför koltuğuna oturuveriyor. Kocaeli’de uçmaya üşenen bir martı başka bir martının sırtında geziyor. Antalya’da bir kurbağa, vatandaşın müdahalesiyle bir yılanın ağzından kurtarılıyor. Yuvasına kaçan yılana gözleme ve su ikram ediliyor.

Dünyanın diğer coğrafyaları da pek normal değil.

Kimse Trump’ın başkan olacağına ihtimal vermiyor ya da vermek istemiyor. Görecekler...!

Buradan Endonezyalı erkekleri de uyaralım. Sizi evlenme vaadiyle ve kadın olduğu iddiasıyla kandıran başka Endonezyalı erkeklere karşı uyanık olun. Bu kaçıncı?

“Sokak köpeklerini uyutacağız” diye tutturdular. Kalbimiz paramparça!

gorsel-2-2.jpg

HAZİRAN (Ayın Sözcüğü: Gurbetçi)

Sıcak erken bastırdı, kavruluyoruz.

Adana’da bir grup genç, yüzme bilmediği halde kanalda serinlemek isteyenleri önce dövüp sonra eve gönderiyormuş. Dayak yemek boğulmaktan iyidir. İstanbul’da sıcaktan bunalan bir vatandaş, çareyi sırtına iki adet vantilatör bağlayarak çözüyor. Bir diğeri ise sokakta kafasında ağaç dalları ile dolaşırken görüntüleniyor. Bir deli kedinin muhtemelen sıcaktan “Allahım” dediği görüntüler sosyal medyada viral oluyor. Siz kesmeye devam edin ağaçları. Bunlar iyi günlerimiz.

Keşke tek derdimiz sıcaklar olsa. Gümrük kapılarından giriş yapmaya başlayan gurbetçilerin biz “lokal”lere eziyeti başladı. Şimdi başka derdimiz yokmuş gibi üç ay boyunca “Ne kadar şanslı olduğumuzu, burada ekonominin çok iyi olduğunu, orada işlerin çok zor olduğunu” falan dinleyip cennet vatanımızın kıymetini bilmemiz yönündeki nasihatlerini göğüsleyeceğiz.

Seda Sayan balkonuna cam taktırmaya karar vermiş. Camı takan ustaya teşekkür videosu çekerken filtresi ustanın yüzüne kayınca, bir anlığına ülkenin en pürüzsüz ciltli ustasıyla karşılaşıyoruz.

Sıcaktan mıdır nedir, çakma hoca zulmü hız kesmeden devam ediyor. Bayram da yaklaşıyor tabii, PR gerek. Kimisi “Top sakal bırakmak haramdır, papazlar bırakır” diyor, bir diğeri “Peygamberimiz saç ektirmeyi yasaklamıştır” diyerek konudan geri durmuyor. Hatta “Cinler, devlet tarafından istihbarat faaliyetinde kullanılıyor” diyen bile oldu. Ama genel konuları, kafalarındaki ideal kadın görüntüsüyle ilgili. Buraya yazmak pek de uygun görünmüyor.

Bayramı eda etmemiz nedeniyle kaçan koç ve dana haberleri de arttı. Kahire’de bir boğa bayram namazını bastı. Hac’da şeytan taşlayan bir Hacı, hızını alamayıp şemsiyesiyle şeytana ateş açıyor.

İstanbul o kadar kalabalık ki, bir kadın kalabalıktan çıkamadığı için mecburen Adalar’a gidiyor. Mehmet Şimşek, işletmelerin bahşişlerini vergilendirme kararı alınca, çocuklar, bayram harçlıkları ile ilgili kaygılanmaya başlıyor.

Seçil Erzan, kendisine sürekli “Dolandırıcı” diyen Bahar Candan’ı infaz koruma memuruna şikayet etmiş. Eski bir AKP’li ise Aysun Kayacı’dan özür dilemiş. “Seni anlayamadık, haklıymışsın” Nasıl haklı olmasın, seçim öncesi “Soğan ekmek yeriz, Cumhurbaşkanımız’dan vazgeçmeyiz” diyen vatandaş isyan ediyor: “Her şey çok pahalı, hiçbir şey alamıyorum…” Soğan da pahalılandı tabii.

Fenerbahçe ne çekti yahu? Geçen ay Ali Koç’u beklerken baygınlık geçiren Rambo Okan, şimdi de Ali Koç’a “Seni ben başkan yaptırdım, bana kombine alacaksın” diye tutturmuş.

gorsel-4.jpg

Geçen ay CHP’nin dünyanın en güçlü sol partisi olduğunu söyleyen Özgür Özel de sonunda kareli ceketi giyiyor. “Bir kere de biz giyelim ceketi, kime ne zararı var?”

Nihat Doğan, Yusuf Güney’den kendisini de astral seyahate götürmesini istiyor. Tohumlarını uzaya bırakacakmış. Tövbe Yarabbi!

TEMMUZ (Ayın Nesnesi: “Winner” Ceketi)

İstanbul’da yaşamanın maliyeti geçen yılın aynı ayına göre %79,5 artmış. Ama sorun yok. Yani gurbetçiler öyle diyor. Bir gurbetçi kardeşimiz “1000 Euro bozdurdum, hala bitmedi. Burası çok ucuz” diyor. Kendisini Olaf Scholz’a havale ediyoruz.

Cübbeli Ahmet bile hayat pahalılığından şikayet etmeye başladıysa vay halimize! Kendisinin sadece faturaları 50 bin TL tutuyormuş, bu emekli maaşıyla nasıl geçinecekmiş? Biz garibanlara kelek karpuz seçmemek için dua etmemiz gerektiği tavsiyesini vermiş. İşimiz yine duaya kaldı.

Yurtdışı çıkış harcı pulu da 500 TL oldu. Artık düğünlerde, balayı gezilerinde kullanmaları için yeni evli çiftlere takılabilir.

Ama fikrin daha iyisi Yıldız Tilbe’den geliyor. “İşçi ve memurlar 200 bin TL alsın, emekliler 150 bin TL alsın, sebze ve meyveye zam gelmesin” diyor. Yıldız Tilbe hepimizin kahramanı.

Ekonomik olarak zor durumda olan sadece biz değilmişiz gibi görünüyor. Brezilya’da bir kadın, ölen amcasını ATM’ye götürerek parasını çektirmeye kalktı. Adam çürümeye başlamış, yeğenin gayreti takdire değer. Çaresizlik böyle bir şey…

Hakan Ural, tekrar gündem yarattı. Cumhurbaşkanımız izin verseymiş, kendisi İsrail’e gidip savaşsaymış. İzine ne gerek var?

Şu meşhur kareli cekete “Winner Ceketi” deniyormuş. Geçen ay Özgür Özel giymişti, bu ay da Ekrem İmamoğlu’nun sırtında gördük. İşe yaramasını sabırla bekliyoruz.

gorsel-5.jpg

Ve Yusuf Güney ulusal medyada... Buket Aydın’ın programına konuk oluyor, şenlikli bir program olacağı bu iki ismin yan yana gelmesinden belli. Yusuf Güney çarpıcı açıklamalar yapıyor. “Ölmeden önce DNA’ları alarak insanları klonluyorlar. Öldükten sonra ruhunu geri getiriyorlar. Ama insani duyguları olmuyor…” “Onlar” dediği kim ola ki?

Trump’ı vurmaya kalktılar. Suikast girişiminin ardından kendisinin seçilme olasılığı %65,1’e yükselmiş. ABD fırsatlar ülkesi tabii, bir girişimci Shinzo Abe, Kennedy ve Trump’ın vurulduğu yerlerde delik olan anahtarlık tasarlamış. Birkaç gün sonra ise Paris sokaklarında Trump, Putin ve Kim Jong-Un’un benzerlerinin kol kola gezdiği görülüyor. Kıyamet alameti bu olsa gerek... Kötü, Daha Kötü ve Çirkin...

gorsel-3.jpg

Narkoz etkisindeki bir genç kız “Fenerbahçe şampiyon olamayacak değil mi? Fatih Terim’in de dediği gibi ‘Kimse harakiri yapacak kadar Japon değildir’’ diyerek uyanıyor. Freud mezarından kalksa, bu bilinçdışıyla baş edemez.

Asabiye koğuşunu andıran topraklarda Temmuz ayı geçip gidiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Anıl Özgüç Arşivi