Ümit Sezgin
Futbol iştahı
“90 Dakikada 60 kez rakip ceza sahası içinde topla buluşma” gibi ezici istatistikleri boş verin, uzatmadaki üç dakika içinde üç kez beşinci golü aradı ve buldu Fenerbahçe. Daha zaman olsa 90 dakikada olduğu gibi oyunun ve sahanın tam hakimi olur ve altıncı, yedinci golü arardı. Bunun adı futbol iştahı. Üç gün önce Başakşehir’in ardından dün de Rize bu iştahın kurbanı oldu.
Sezonun klasik açılışını yaptı Fenerbahçe. Önde kuvvetli baskı, akıllı ve becerikli adamların şık paslaşmaları, Dzeko, Tadiç derken Syzmanski’yle ikinci dakikada ilk gol geldi.
Fenerbahçe’nin bu baskısını kıramayan her takımın işi zor. Çünkü Fenerbahçe rakibin geriden çıkmasına, oyun kurmasına izin vermiyor bu baskıyla. Dönen topları da alarak rakibi kendi yarı sahasına, çoğu zaman ceza sahasına kilitliyor.
Fenerbahçe karşısında geride kapanmak da kurtarmıyor. Fenerbahçe neredeyse 10 kişiyle rakip ceza sahası önüne yerleşiyor, başlıyor yetenekli ayakların mahir paslaşmaları… Dün Rize biraz da elinden başka bir şey gelmediği için kapanmaya çalıştı. Sonuç ortada, Fenerbahçe 60 kez rakip ceza sahasına girdi, 5 gol attı, iki üç katı kaçırdı, Rize sadece 1 kere, yazıyla bir kere gelebildi Fenerbahçe kalesine. Madem böyle olacaktı kaleci transfer etmeye, Livakoviç’i almaya ne gerek vardı?
Şaka bir yana Fenerbahçe hem takım olarak müthiş bir uyum ve tempo yakalamış durumda hem de bireysel form düzeyleri inanılmaz. Artık Fenerbahçeli oyuncular üç günde bir maç yapmaya da hazır. Bu nedenle İsmail Kartal çok rahat aynı on birle çıkabiliyor. Başakşehir maçı kadrosunda neredeyse değişiklik yapmadan çıktı, Rize karşısına.
Her maçın birden fazla kahramanı var. Bu maç anlatılırken ilk olarak Dzeko’dan bahsetmek gerekiyor. Santrafordan çok “her şeyi yapan adam” konumunda Dzeko. Bir ayağı orta sahada diğeri rakip ceza sahasında. Hemen her gol pozisyonunda var. Ya pozisyonu başlatan isim oluyor, ya asisti yapan ya da golü atan adam…
Dzeko dün aslında iki gol attı. İlki VAR’a kurban gitti. Federasyon ve MHK’nin orta oyunu sürüyor. Tıpkı memleketteki Anayasa gibi. Nasıl isteyen istediği kanunu, hatta Anayasa maddesini istediği zaman uyguluyor ya da uygulamıyorsa, futbolda da hakemler, VAR, AVAR ve yayıncı kuruluş, istedikleri kararı hiçbir kurala aldırmadan alıyor. Hadi orta hakem Cihan Aydın ısrar edemezdi diyelim ama topu elle oynamak başka çarpmak başka değil mi? Bıraktım bunu Syzmanski’ye yapılan penaltıyı nasıl vermezsiniz? Kale çizgisi önünde sırtına ve ensesine vurulan darbe penaltı değil mi? Peki ya yayıncı kuruluş, hala bu kumpasın içinde yer almaya devam edecek mi? Neden bu pozisyonu 3-4 ayrı kameradan, farklı açıdan görmüyoruz? Şurası bir gerçek hakemler ve VAR sadece kendilerini ifşa ediyor, yazıktır, ayıptır.
Maçın diğer kahramanlarına gelirsek; Syzmanski, Tadiç, İrfan zaten her maçın adamı olmaya aday. İki ay önce ıslıklamaya kalkanlar bugün İrfan için şarkılar yazıyor. Ustalığını seyretmesi ayrı keyif. Fenerbahçe’nin bu baskın futbolunda Osayi ve Ferdi’nin ofansif katkısı çok büyük. Rakibin kanatlarını kilitlemenin ötesinde Fenerbahçe’nin atak devamlılığını sağlıyorlar.
Bu arada 6 numara alınmadı, şampiyonluk gitti diye çığlıklar atanlar İsmail Yüksek’i izliyordur umarım…
İşin en keyifli tarafı da kimi yorumcuların maçlardan sonra Fenerbahçe’nin üstün futbolundan bahsetmemek için rakiplere saldırmalarını izlemek… Kıvır kıvır kıvranıyorlar. Yok o rakip çok yumuşak futbol oynadı, yok bu rakip isteksizdi, yok şu rakip çok yetersizdi… Vıdı vıdı vıdı, bıdı bıdı bıdı… Anlatın kardeş anlatın...