Ümit Sezgin
FENER PUAN EROL BULUT GÜVEN KAYBETTİ
Fenerbahçe üst üste ikinci kez evinde Galatasaray’a kaybetti. Şampiyonluk yolunda büyük kayıp değil ama Erol Bulut’un hocalığına güven konusunda çok büyük kayıp.
“Transfer döneminde ortalıkta oyuncu bırakma, yirmi küsur futbolcu al, yetmesin devre arasında Mesut Özil gibi bir adamı getir, rakiplerinin elinden İrfan Can Kahveci’yi kap, tüm bunlara rağmen yılın en önemli maçında orta sahayı ve tüm takımı idare eden iki isim Gustavo ve Pelkas eksik olsun. Böyle şans olmaz olsun.”
“Oysa Galatasaray sahaya tam kadro çıkıyor. Sahada Cüneyt Çakır, VAR’da Ali Palabıyık. Daha ne olacak?”
Maç öncesi Fenerbahçe taraftarlarının görüşleri bu kadar karamsardı. Erol Bulut’un “iyimser” açıklamalarına ise sadece kendisi inanıyordu.
Sahaya tam kadro çıkan Galatasaray’ın rahat olması bekleniyordu ama her zaman gerginliği strateji olarak kullanan Fatih Terim, daha maç öncesinde öfke içinde yayıncı kuruluşa, tribünlerden kendisine küfür edildiğini iddia edip “belli ki Federasyon’dan birileri Fenerbahçe’ye yardım ediyor” diyerek her zamanki taktiğini sergiliyordu.
Maça iki takım da temkinli başladı. İlk yarı boyunca oyunun kaderini belirleyen Fenerbahçe’nin eksikleriydi.
Gustavo olmadığı için Fenerbahçe’de hücumları başlatma ve yönlendirme görevi Sosa’daydı. Ancak Sosa, riske girmemek adına daha çok yana ve geriye tek paslar verince hücum şansı uzun toplara orta sahanın tüm yükü de Ozan’a kaldı.
Bu maç aslında tam Pelkas’ın maçıydı. Galatasaray’ın defans göbeği ve önünde oynayanlar Fenerbahçe’nin uzun toplarında bile zaman zaman sıkıntı yaşadı. Pelkas olsa bu alanı çok karıştırırdı.
Fenerbahçe’nin hücum kanatlarını kapayan Galatasaray, ilk 15 dakika daha etkili olsa da devrenin kalanında oyun dengelendi. Fenerbahçe her zamanki gibi Samatta ile iki pozisyonu harcarken, Sosa’nın şutunu ise Muslera çıkardı. Galatasaray’ın tek şutu, pozisyonu yoktu.
Galatasaraylı oyuncular yerde kaldıkları her pozisyonda önce çığlıklar atıp sonra hakem Cüneyt Çakır’la oynadılar. Ligimizin en büyük hastalıklarından birinden belli ki sarı kırmızılılar da muzdarip. İnsan bunun taktik olduğunu düşünmek bile istemiyor.
İkinci yarıya aynı kadrolar başladı. Galatasaray’ın kaleyi bulan ilk şutu 50. dakikadaydı. Altay kurtardı ama hemen iki-üç dakika sonra Galatasaray’ın yeni transferi Mustafa Muhammed’in plasesinde yapacağı pek bir şey yoktu. Galatasaray böylece öne geçti.
İlk golü atanın maçı alacağı bir oyun vardı sahada, nitekim öyle de oldu. Fenerbahçe geriye düştükten sonra ilerde basmayı akıl etti ama doğru dürüst pozisyon üretmeyi başaramadı.
Erol Bulut ve yardımcıları maç boyu bir şeyler yazıp çizdiler, okudular, tartıştılar zannettik ki şapkadan tavşan çıkacak, çıka çıka Thiam ve Ferdi dururken Sinan Gümüş ile Cisse çıktı.
Keşke ikinci yarıya Mesut Özil’le başlamayı akıl etseydiler. Çünkü Fenerbahçe’nin Mesut’un futbol aklına ihtiyacı var.
Fenerbahçe Mesut’un ortasında Ozan’ın kafasıyla golü buldu ama VAR’dan ofsayt gerekçesiyle döndü. Zaten Ali Palabıyık’ın VAR’da olduğu hiçbir pozisyonda Fenerbahçe’nin umudu olamaz. Cüneyt Çakır’ın tartışılan kararları olacaktır ama çok maç sonucunu etkilediğini söylemek zor.
Ozan bugünkü futboluyla da “Bana sonuna kadar güvenin” derken, Sosa “bana forma vermeyin” diye bas bas bağırmaya devam ediyor.
Fenerbahçe’nin gol yükünü orta saha çekiyor, bu nedenle forvet hattının yetersizliği pek tartışılmıyordu. Orta sahanın eksik olduğu bu maçta Samatta ve Cisse bir kere daha “Biz bu takımın santraforu değiliz” dedi. Keşke devre arasında Fenerbahçe bir forvet alsaydı.
Sonuçta Fenerbahçe bir kere daha Galatasaray’a evinde yenilmenin acısını tattırdı taraftarlarına. Belki şampiyonluk yolunda büyük kayıp değil ama Erol Bulut’un güvenilirliği konusunda büyük kayıp.