Menekşe Tokyay
Eğitimde Aşısız Çocuklar Açmazı
Çocukların eğitimlerine devam edebilmesi, aylardır tıp çevrelerinin ve çocuk hakları savunucularının çağrılarına kulak verilerek 5-11 yaş aralığı için acilen aşılama takvimi oluşturulmasına bağlı. Ancak bu konuda yetkili ağızlardan tek bir açıklama yok.
Salgın bütün hızıyla ve Delta’dan Omicron’a dek yeni varyantlar eklenerek devam ederken, COVID’li yılların üçüncüsüne adım attığımız şu günlerde hayatlarımızın pandemi öncesi dönemi nostalji havasında anımsanıp hepimizin yeni normali kolonya-maske-mesafe üçlemesi etrafında şekillenmeye devam ediyor.
Günlük vaka sayıları dur durak bilmeden artıyor, hatta Şubat ayında günlük vaka sayısının 100 bin bandına dayanacağına dair tahminler yürütülüyor. Nüfusun yüzde 27,2’sini çocukların oluşturduğu toplumumuzda birçoğumuzun gündeminde baş sıralarda ise “eğitim hayatı ne olacak” sorusu geliyor.
2022 yılının ilk Kabine Toplantısı sonrası canlı yayında açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yüz yüze eğitime ara verilecek mi?” sorusuna net bir yanıt verdi: “Tedbirlere riayet ederek yüz yüze eğitime devam edeceğiz.”
Geçtiğimiz Ekim ayında ABD Gıda ve İlaç Dairesi’ne (FDA) bağlı danışma kurulu, BioNTech aşısının 5-11 yaş grubuna üçte bir doz olarak uygulanmasını oybirliğiyle önermişti. Çin, Küba ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından ABD’de de çocuklara aşılama başladı. Bu aşının 5-11 yaş grubunda yüzde 90,7 oranında etkili olduğu belirtiliyor. Pfizer/BioNTech’in 0-5 yaş arası faz 3 çalışması ise halen devam ediyor.
Kaos, Bilim Dünyasının Sesini Bastırıyor
Türkiye özelinde 5-11 yaş aralığındaki minik kollara aşılama yapılması konusunda yetkili ağızlardan tek bir açıklama bile yok. Temaslı takibi, sınıflarda havalandırma, hijyen denetimi gibi temel unsurlar konusunda ise bir boşvermişliğin hâkim olduğu yönünde Türkiye’nin dört bir yanından endişeler dillendiriliyor.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın halihazırda kaç sınıfın pozitif vaka sebebiyle kapandığına dair açıklama yapmaması, kamuoyunda bu konuda gri bir alan yaratıyor ve her kafadan çıkan seslerin oluşturduğu kakofoni, bilim dünyasının sesini bir kaos ortamında bastırıyor.
Evet okullar salgında son kapanan yerler olmalı; ancak tıp çevreleri yüz yüze eğitimin devamlılığı önemli olsa da eğitim kurumlarında bu kontrolsüzlüğün devam etmesi halinde okulların bir süre sonra resmi olarak değil fiilen kapanmış olacağını kaydediyorlar. Zira haftalardır birbiri ardına kapanan sınıflarda eğitim zaten aksıyor; çocuklar yoğun bakıma kaldırılıyor.
Her ne kadar Omicron varyantının çocuklarda hafif seyrettiğine dair iddialar ortaya atılsa da birçok uzman, Güney Afrika ve ABD’de Omicron kaynaklı olarak çocuklarda hastane yatışlarının bu dalgada arttığına dikkat çekiyor. Omicron ile ilgili Güney Afrika verilerine bakıldığında, hastaneye yatış riski, 2020 yılındaki ilk dalgaya kıyasla erişkinlerde yüzde 29 daha az, çocuklarda yüzde 20 daha fazla.
ABD’de ise çocuk hastaların yatışında New York özelinde Aralık ayında yüzde 395’lik bir artış kaydedildi ve bu çocukların hepsi de aşısız olanlar. Birleşik Krallık’ta yapılan benzer bir analizde ise 5-11 yaş aralığındaki aşısız çocuklar arasında en fazla pozitif vaka bulunduğu kaydedildi.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin açıklamasına göre, virüs artık 5-11 yaş aralığında çocuklar için 10 ölüm sebebinden biri arasına girmiş durumda.
Hollanda’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne ve ABD’deki birçok eyalete dek uzaktan eğitime geçiliyor.
Öte yandan Türkiye’de olsun dünyanın başka bir noktasında olsun COVID sonrası gelişen şikâyetler de (baş ağrıları, sinir-kas hastalıkları, tat-koku bozukluğu, unutkanlık) hastalığın ardından çocukların peşini bırakmıyor. Görüştüğüm birçok hekim, sanki ağız birliği yapmışlar gibi, “çok geç kalınıyor, birkaç aya Omicron bulaşmayan çocuk kalmayabilir” diyorlar.
Dolayısıyla aylardır tıp çevrelerinin ve çocuk hakları savunucularının çağrılarına kulak verilmesi ve 5-11 yaş aralığı için acilen aşılama takvimi oluşturulması, aşısı tamamlanamayan çocukların da takibi gerekiyor. Bu konuda herhangi bir açıklama yapılmaması ise kişilerin koruyucu sağlık hizmetlerine olan güvenini zedeliyor, bir bilinmezlik ortasında çocukların eğitim ve sağlık hakkı ihlal ediliyor.
Sosyal Adaletsizlik, Dijital Uçurum ve Ekonomik Yoksunluk
Madalyonun diğer yüzüne bakıldığında, okulların fiziki eğitime ara verip geçici süreliğine uzaktan eğitime geçilmesi sınıfsal eşitsizliklerin derinleştiği, uzaktan eğitim araçlarına erişimi olmayan dezavantajlı gruplardaki çocukların kırılganlıklarının arttığı, çalışmakta olan çocukların yeniden kâğıt toplayıcılığından mevsimsel tarım işçiliğine dek “iş sahalarına” dönerek zorunlu eğitimden çıktığı, sosyal adaletsizliğin gözler önüne serildiği, ayrıca duygusal sorunların da arttığı başka bir sayfa aralıyor hayatlarımızda.
Dijital uçurumun yanı sıra uzaktan eğitimle birlikte artan öğrenme kaybı da bir diğer gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. Çocukların temel matematik becerileri ve okuma kabiliyetleri yeterince gelişmiyor, akranlarından uzak kalışları fiziksel zindeliklerini etkileyip onları duygusal açıdan strese sürüklüyor. Ayrıca okullardaki denetim ağlarının dışına çıktıkça çocuk istismarı ve çocuk yaşta evlilik karşısında da onları savunmasız bırakıyor.
İşin ekonomik boyutu da var. Virüsle enfekte olduğundan şüphelenen veya temaslı olan dört kişilik bir ailenin devlet hastanelerindeki yoğunluk nedeniyle özel hastanede PCR testi yaptırması için ortalama 1.000 TL’lik bir meblağı gözden çıkarması gerekiyor. Yüksek enflasyon dalgasına girdiğimiz bir ülkede pandemi dalgası da bu ekonomik yoksunluklara eklendiğinde yaşanan tsunami sonucunda kimse bu testleri yapmıyor ve salgın bu şekilde dalgalar halinde yayılıyor.
Prof. Dr. Özlem Kayım Yıldız ve Doç. Dr. Ümit Kartoğlu’nun “Gelecek için Geçmişi Okumak” başlığıyla yakın tarihte yayımladıkları ortak eserlerinde Prof. Dr. Kayım Yıldız’ın çok çarpıcı tespitlerinden biri de şu: “Halk bilgilendirilmek ister; özellikle kaygı ve belirsizlik anlarında sürekli, ayrıntılı ve yeterli bir biçimde.” (s.61)
Prof. Dr. Kayım Yıldız’a göre yetkililer hesap verebilirlikten kaçtıkça, toplum da sürecin ciddiyetini tam olarak anlayamaz. Ve “bugün hatalarımız üzerine düşünmeli ve açık yüreklilikle konuşmalıyız ki gelecekte yeni başarısızlıkların önüne geçelim” diyor değerli hekimimiz.
Peki ne yapmalı? Tıp çevrelerinin üzerinde birleştiği nokta, eğitime geçici olarak ara verilmesi, bu süreçte çocukların eksik aşılarını olmaları ve hiç aşılanmamış yaş grupları için aşılama sürecinin başlaması, sürecin kontrollü ve çocuk sağlığını önceliklendiren şekilde yürütülerek acile yatan çocuk sayısında ciddi bir gerileme trendi yakalanması. Bu süreçte medyaya da büyük rol düşüyor.
Medya okuryazarlığı ve bilimsel bilgilere hâkimiyetin ne yazık ki yeterince gelişmediği ülkede, çocukların aşılanması konusunda sadece konunun ge
çek uzmanlarına yer verilmeli, kasıtlı bir şekilde dezenformasyon dalgalarına alet olunmamalı.
Ne güzel der ünlü psikanalist Erich Fromm, “Kimsenin bizi kurtaracağına güvenmemeliyiz; ama yanlış seçmelerin kurtulmamızı engelleyeceğinin farkında olmalıyız.”