Direnişçi bir kadının öyküsü

“Yaşamak öyle güzel öyle derin

Bir dostun sıcacık merhabasında

Yürekten gülüşünde

Yaşamak güzel şey

Ellerin sevdiğinin ellerinde

Gözlerinde sevgi dolu bakışlar”

Nimet Tanrıkulu, Gülten Akın’ın dizelerindeki kadındır…

Nimet, Munzur gibi bazen sesli ve sitemli, bazen sessiz ve sitemsiz akar.

Söz konusu insan hakları ise hep akar, engel tanımadan akar.

Nimet Tanrıkulu İstanbul’da büyüse de köklerine bağlıdır. Köklerinden gelen acı öykülerle yerelden evrenselliğe yürür. Onunla bir Cumartesi Anneleri etkinliğinde tanıştık. Sonra sendikal uğraşım sırasında İstanbul’a gittiğimde buluştuk, sanatsal etkinliklere gittik. Dost sofralarında bitimsiz söyleşilerimiz oldu.

Onun yaşamı insan haklarına adanan bir yaşam…

İnsan Hakları Derneği’nin kurucularındandı. Cumartesi Anneleri’nin her etkinliğinde vardı. Galatasaray Meydanı’nın aydınlık yüzlü güzel dayanışmacı kadınlarındandı. Feminist Kadın Hareketi’nin mor çiçeğiydi. İlk mor fularım Nimet’ten armağandı.

Nimet’in aklı, fikri insan hakları ihlalleri ile uğraşmak, tanık olduğu sorunu kamuoyuna taşımak, çözüm yolları aramaktı. İflah olmaz bir hak arayıcısıydı. Kahve, çay tadında uzun söyleşilerimizde 12 Eylül’de çektiği işkencelerden hiç söz etmedi. Nimet, özünde yaşadığı, ruhunda taşıdığı bu büyük acıların izlerinden söz etmek bir yana, o izleri silen, insanın içini ısıtan bir gülüşle sevdiklerine koşardı.

Nimet Tanrıkulu, darbe karşıtı bir sivil demokratik hareket olan 78'liler Hareketi'nin kurucularından olduğu gibi Barış İçin Kadın Girişimi'nde de yer alan feminist kimliğiyle uluslararası düzeyde tanınan bir aktivist, bir barışseverdi.

Onun yüzüne bakınca Hacettepe’de öldürülen Nuray Erenler’i, Ankara’da direnişte ölen Didar Şensoy’u görüyordum. Onu doğuran anne bir tane olsa da onlarca Cumartesi Annesi onun annesiydi. Berfo Ana ile ağladı, onunla yürüdü, onunla biber gazı yuttu, tazyikli sularda onunla ıslandı, onun ardından gözyaşı döktü.

Anlattığı öyküler hep insan hakları ihlalleri öyküleridir!

Onu dinlerken; insan hakları komisyonunda çalışan milletvekillerinin anlattıklarını anımsıyordum.

Bir gözlemimi yazmadan geçemeyeceğim…

İnsan hakları komisyonunda görev alan milletvekillerinden çok azı ikinci kez milletvekili seçildi. Bugün o karanlık günlerde insan hakları savunucusu milletvekili olarak tanınanların adını kaçımız anımsıyoruz.

Biz ülke olarak insan hakları savunucularını, barış yanlılarını sevmek bir yana mutlaka cezalandırırız. 12 Eylül ‘Barış Davası’ sanıklarından birkaçını dinlemiştim. Reha İsvan ve Ali Sirmen’in anlattıkları dün gibi kulağımda. Nimet Tanrıkulu da bir kadın aktivisti olarak düşünce özgürlüğünün bedelini ödemeliydi. 12 Eylül’de çektiği işkenceler, hapis günleri yeterli görülmemişti.

Bir sıcak İstanbul gününde bizleri Munzur Suyu kurucularından olduğu için Munzur Suyu pikniğine davet etti. Orada gördüm ki dostları tek tek tanıyor, ilgileniyor, Munzur Suyu tanıtımında gönüllü elçilik yapıyordu.

Onunla tanıdım, Düzgünleri, Munzurları, onunla topraklarıma yolculuğa çıktım.

Nimet Tanrıkulu’yla son yıllarda buluşamadık. Cumartesi Anneleri’nin buluşmalarını sosyal medyada izlemeyi sürdürürken fark ettim ki onu ne çok özlemişim.

Nimet Tanrıkulu, 29 Ekim 2024 tarihinde, hukuk dışı bir kararla tutuklanıp Ankara Sincan Kapalı Cezaevi'ne kondu.

Nimet Ankara’da ve bizler onun için özgürlük istiyoruz!

Bir insan hakları savunucusu için özgürlük istemek de bizim ülkemize özgü olsa gerek…

Gülten Akın’ın dediği gibi “Benim acım acıların beyidir.”

Yetsin bu acıların beyliği!

“Nimet Tanrıkulu’na Özgürlük!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi