Cumhuriyet’in Bekçisi Beşiktaş

Özlemişiz gün ışığında maç izlemeyi. Birdenbire soğuyan İstanbul’da sıcak bir akşamüstüydü dün. Beşiktaş milli maç arasını çok çalışarak geçirdi. Cumhuriyet Bayramı’na kadar bütün maçlarına kırmızı forma ile çıkma kararı alan, İnönü Stadyumu’na devasa bayram kutlaması asan yönetimini de tebrik ediyorum. Tribünlerin adeta bayrağımıza dönmesi, kıpkırmızı olması, bembeyaz olması, büyük Atatürk’e olan sevginin, saygının, minnetin dile getirilmesi insanı gerçekten duygulandırıyordu.

Cumhuriyet marşı, Norm Ender’in Parla adlı eseri uzun süre yankılandı İstanbul’un kalesinde ve takımlar sahaya çıkarken tribün ev sahibi, misafir seyirci demeden tek bir ağızdan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırdı. “Cumhuriyetin bekçisiyiz” dedi Beşiktaş.

Çocukları izledim. En çok onların sesi çıkıyordu. Ne güzel yetişiyor Kartallar. Formasının orta yerinde Gazi’nin silueti vardı Beşiktaş’ın. Ne şık forma.

Çocukların ve kadınların maça ilgisi insanı nasıl sevindiriyor? Bu kadar şiddetin, cinayetin, istismarın içinde mahcubiyet yaşatmıyor mu insana?

Ah. Ah.

Sahasında yenilmeyen Beşiktaş Paulista, Rashica ve bu sene az forma şansı bulan Necip’ten eksikti. Ama inançlıydı. Zira sezonda iç sahada yenilmeyen Beşiktaş vardı.

Konya takımı daha tertipli başladı maça. Beşiktaş’ın oyun planına karşı defansta durmayan bir takım görüntüsü verdi maçın başında. Hatta ilk iki gol pozisyonunu Konya takımı yakaladı. Muvaffak olamadı.

Sonra Beşiktaş kendine geldi, bir süre yan ağları dövdü. Ama “Oyunun egemeni benim” dedi. Rafa Silva harika bir çıkışla Semih’i buldu ama Semih indirildi ceza sahası içinde. Beşiktaş’a Var gitmeden nihayet penaltı çalınabildi ve Immobile tabelayı değiştirdi.

Yahu bu Rafa Silva düşmanlığı centilmenlikle bağdaşıyor mu? Ayıp. Rakip yerli, yabancı fark etmiyor, adamın ayağı tekmelerle dolu. Olmaz bu kadar. Hakemlerin bunu görmemesine isyan ediyorum, güzel paslar, ince hareketler bekliyorum bu sporu seven birisi olarak.

Ancak devir vicdansız devri.

Ve hayatın da yanıtı var. Rafa Silva, Muçi ile hayatının en rahat golünü atarak takımı soyunma odasına götürdü.

İkinci yarı Konya geri dönmek arzusundaydı kuşkusuz. Ama ilk not ettiğim pozisyon Mert Günok’un Yusuf’a direnişiydi. Müthişti. Jeneriklik kurtarış tribünleri de çıldırttı. Şampiyonluk şarkılarına geçildi.

Takımı yenersin, hakemi ve federasyonu yenmek bambaşka. Hadi bakalım.

Kadir Sağlam insaflı bir maç yönetti ama Beşiktaş ligin en fazla haksızlığa uğrayan takımı.

Şimdi Lyon’a gidecek Beşiktaş ardından Galatasaray deplasmanı. Stadını özleyecek biraz. Ama Beşiktaş takım oldu. Yalnız Muçi eline geçen fırsatları tepiyor mu emin değilim? Muçi eline geçen fırsatlara hovardaca davrandı.

Hele müsabakanın 70’lerinin sonrasında Beşiktaş’ın yakaladığı pozisyonlardaki rahatlığı endişe vericiydi. Rakibi ciddiye almamak en büyük yanılgıdır. Ayıptır.

Açık farka gidecek maçı böyle tamamlamak olmamalıydı. Zira bu goller aranır.

Svensson, Rafa Silva ve Gedson Fernandes’i kayıtlara geçirelim. İyi idiler. Immobile’in yeri ayrı. Çıktığında gereğini yapıyor adeta kariyerini yeniliyor.

Beşiktaş kazandı hak ettiği gibi. Giovanni van Bronckhorst sağlam gidiyor.

Haydi Kartallar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Niko Arşivi