Mert Yılmaz
BORSANIN SEYRİ
Dünya piyasalarında yaşanmakta olan dalgalanma sonrasında bu yazımda hisse senetleri piyasalarına değinmek istedim.
Öncelikle belirtmekte fayda var; yaşanan bu çalkantı, Türkiye’ye özel değil. Enflasyon tartışmalarının hızlanmasının ardından ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde yaşanan sert yükseliş bu hareketliliğin temel nedeni. Bunun yanında elbette Türkiye’nin kendi riskleri de var. Onlara da yazının ileriki bölümlerinde değineceğim.
Kısa hatta orta vadede yatırımcılarına oldukça iyi getiriler sunan borsalarda yeni bir hikaye arayışı var. Dünyada vaka sayılarının düşmesi, aşılama ve aşının etkinliği ile ilgili gelen olumlu haberler dışında piyasaları yukarı yönde bir tur daha ivmelendirecek haber ya da beklenti bulunmuyor. Bazı stratejistler, 2021 yılında dünya ekonomisinin yüzde 5 ve üzerinde büyüyeceği yönündeki tahminlerini büyük bir beklenti gibi öne sürseler de bu beklenti yeni değil. Dolayısı ile bu beklenti borsalarda yeni bir yukarı yönlü hareketin başlangıcını sağlamaya bence yetmez. Hatta 2020 yılında dünyada düşünüldüğü kadar bir küçülmenin yaşanmamış olması (salgın sürecinin hemen sonrasında beklentiler dünya ekonomisinin yüzde 5-6 aralığında küçülmesi yönünde iken bugün gelinen noktada küçülmenin yüzde 3-4 aralığında gerçekleşmesi bekleniyor) 2021 yılı büyümesinden bir miktar çalabileceği endişesini taşıyanlar da var.
Tüm bu yaşananlar sonrasında borsaların patinaj çekme moduna girdikleri gözleniyor. ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde görülen ani ve sert yükseliş ise uluslararası alanda yatırımcıları riskli varlıklardan risksiz varlıklara doğru yönelmelerine neden oldu.
Olaya Borsa İstanbul (BİST-100 Endeksi) üzerinden bakacak olursak özellikle kasım ayı başından sonra yaşanan yükseliş endeksi 1,550-1,600 bandına kadar taşıdı. Ancak hikaye eksikliği, yabancı yatırımcıların bu kadar ucuz olmasına rağmen hala bankacılık sektör hisselerindeki devam eden satışları, fezleke tartışmaları, geciken reform paketleri piyasayı daha yukarı gitme konusunda zorluyor.
Şunu da ifade etmek gerekir ki kasım ayı başından beri Türkiye’ye ciddi bir yabancı kaynak girişi olsa da hisse senetleri piyasasına giren para beklentileri karşılamaktan çok uzak kaldı.
Özellikle salgın döneminde hisse senedi piyasalarına yeni katılan yatırımcılar için dikkatli olunması gereken bir sürecin içinde girdiğimizi düşünüyorum. Genel olarak yükseliş trendi içinde getiri elde eden yatırımcı bugünlerde mutlaka risklerini gözden geçirmeli. Özellikle kredili pozisyon taşıyan yatırımcılar. Su dalgalandı. İyi kaptan dalgalı denizde belli olur sözünü hatırlamakta fayda var.
Aracı kurumların yılsonu endeks tahminleri 1,800-1,900 puan aralığında toplanıyor. Elbette bu hesaplamada kullanılan varsayımlarda ciddi değişiklikler olması durumunda yılsonu endeks tahmini aşağı ya da yukarı yönlü revize edilecektir.
Endeksin 1,900 puan seviyesinden kapanacağını hesaba katsanız bile potansiyel getiri yüzde 25’in altında. Bankalarda brüt olmakla beraber mevduat faizlerinin yüzde 17.50-18.00 bandında olduğu dikkate alınacak olursa aslında Borsa, yatırımcısına risksiz getirinin çok da üzerinde cazip bir getiri sunmuyor. Tabi ki bu ortalama getirinin çok altında ve üstünde getiri sağlayan hisse senetleri çıkacaktır.
İçinde bulunduğumuz süreç yukarı yönlü hareketleri alıştan ziyade satış yönünde kullanmanın daha doğru olacağına işaret ediyor.
Kısa vadeli pozisyon alan yatırımcılar için 50 günlük hareketli ortalama çok yakından izlenmeli. Endeks, 50 günlük HO’yu aşağı yönde geçerse satışlar hızlanması söz konusu olabilir. Arada elbette çok güçlü olmasa da destekler var ama 1,431 puan seviyesi ise stop-loss olarak takip edilmeli.
Tüm Gazete Pencere okuyucularına sağlık dolu, keyifli, mutlu, huzurlu bir hafta sonu diliyorum.