Alaaddin Dinçer
Bakanlar Arası Sayısal Çelişkiler!
Yeni Milli Eğitim Bakanı Sayın Tekin bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, ebeveynlerin kız çocuklarını okula göndermeme nedeni olarak karma eğitimi göstererek, “Karma eğitim yapan okullar ile birlikte sadece kız çocuklarına eğitim veren okullar açılmalı” önerisinde bulunmuştu. Bir anlamda Sayın Bakan kız çocuklarının okullaşma oranlarının olması gereken yerde olmadığını, hedeflerin gerisinde kalındığını ima ediyordu. Bu duruma neden olarak karma eğitimi gösteriyordu. Böylece Sayın Bakan karma eğitimi yeniden tartışmaya açmış bulunuyordu.
Sayın Bakanın bu açıklaması değişik çevreler tarafından ya destek ya da karşıtlık noktasında tartışmalara neden olmakta. Oysa Sayın Tekin’den önceki Bakan olan Sayın Mahmut Özer, Gölbaşı Mogan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Uygulama Otelinde düzenlenen "Eğitimle Yeniden Buluşma" projesinin ikinci toplantısında ortaöğretimdeki okullaşma oranlarını artırmak için yapılan çalışmaların başarısından bahsetmekteydi.
OKULLAŞMA ORANI YÜZDE 95.9
Sayın Özer açıklamasında, ”4 Ocak'ta başlayan projenin daha bir hafta olmadan meyvelerini vermeye başladığını, proje sayesinde ortaöğretimdeki okullaşma oranının yüzde 95.97'ye yükseldiğini” ifade ediyordu. Sayın Özer, kız çocuklarının okula erişemediğine ilişkin yapılan eleştirilere verdiği yanıtta ise ”Geçtiğimiz aylarda 868 bin kız çocuğunun okullara erişemediği yönünde gerçeği yansıtmayan iddiaların yayıldığını, İçişleri Bakanlığının kayıtları ve diğer kayıtlar karşılaştırılarak yoğun bir çalışma yapıldığını, sayının 280 bin civarında olduğunun ortaya çıktığını” açıklıyordu. Açıklamasının devamında Sayın Özer, "Rakamları aldım, güzel bir hareketlilik başladığını görüyoruz çünkü ortaöğretimdeki okullaşma oranları yüzde 95,06 idi; yüzde 95,97'ye çıkmış. Yani yüzde 96'ya yükselmiş, bu iyiye işaret. Mart ayının sonuna kadar ortaöğretimdeki okullaşma oranlarının yüzde 99'a çıkarılmasını, hiçbir öğrencimizi, hiçbir kardeşimizi kaybetmek istemiyoruz." ifadelerini kullandı.
Türkiye’de eğitime erişimde bölgeler arasında dengesizlikler olduğu gibi cinsler arasında da önemli farklar bulunmakta. Cinsiyete bağlı eşitsizlikler, kırsal yörelerde kent merkezlerine oranla daha açık biçimde görülmekte. Ebeveynler; özellikle kırsal bölgelerde çocuk okutma konusunda tercihlerini erkek çocuklarının lehine kullanmakta.
ANNELİK ROLÜNÜ ÜSTLENEN KIZ ÇOCUKLARI
Türkiye’de kadın ve erkeklerin eğitim hizmetinden eşit olarak yararlanmalarında büyük dengesizlikler yaşanmakta. Hızlı nüfus artışından kaynaklanan yoğun ev işlerinde anneye yardımcı olmak ve kardeşlerine bakmada ikinci annelik rolünü üstlenmiş olmaları kız çocuklarının eğitime katılmalarını engellemekte. Örgün eğitim kurumlarına devam etme oranının düşük olması nedeniyle yaygın eğitim ve açık öğretim tercihi önem kazanmakta. Okula hiç gitmeme, sınıf tekrarı, devamsızlık ve eğitimi belli bir düzeye kadar sürdürerek okulu terk etme sorunları daha çok kalabalık nüfuslu ve çok çocuklu ailelerde görülmekte.
SORUN ÇOK ÇOCUKLU AİLELERDE FAZLA
TÜİK’in 2022 Çocuk İstatistiklerinde çocuk nüfusun yoğun olduğu Şanlıurfa, Mardin, Batman, Bitlis, Siirt, Diyarbakır, Ağrı, Muş, Van, Şırnak’ta 2011-12 yılında okula başlayan 252 bin 820 çocuktan 2021-22 yılında 136 bin 79’u 12.sınıf seviyesine erişebildiği MEB İstatistik sayılarında görülmekte. Bu 10 ilde oransal olarak baktığımızda okula başlayan çocukların yüzde 46,18’sinin 12.sınıfa gelmeden örgün eğitimin dışına çıkmış olduğu anlaşılmakta. 12.Sınıfa kadar ilerleyemeyen çocukların içinde kız çocukların oranı yüzde 24,28 oğlan çocukların oranı yüzde 21,99’dur.
Çocuk sayısı az olan Tunceli, Edirne, Kırklareli, Kastamonu, Sinop, Karabük, Çanakkale, Bartın, Artvin, Giresun illerinde 2011-12 yılında okula başlayan 35 bin 774 çocuktan 2021-22 de 12.sınıfa kadar devam eden çocuk sayısı 34 bin 238 kişidir. Bu illerde eğitimini tamamlamayanların oranı yüzde 0,43 olmuştur. Verilerden de anlaşılacağı gibi çocuk sayısı yüksek olan illerde eğitimi yarıda bırakma çok yüksek oranda olurken az çocuklu illerde oran 1’in altında kalmakta.
Çok çocuklu ailelerin çocuklarının eğitimin tamamlamadan okulu terk etme nedenleri arasında sosyal ve ekonomik koşullar öncelikli bir belirleyendir. Bütün bu sorunlara rağmen verilen ekonomik ve sosyal destekler ile değişik zamanlarda MEB, UNICEF ve sivil toplum oluşumlarının yürüttüğü kampanyalar neticesinde kız/oğlan çocuklarının okula devamlarının sağlanması hususunda önemli mesafeler alınmakta.
UNICEF’in (2003) araştırmasına göre kız çocuklarının okutulmamasında şu etkenler rol oynamaktadır:
*Gelenek ve dini inançlar
*Kalıplaşmış cinsiyet rolleri
*Öğretim programları ve çocuk bakım-eğitiminde yeniden üretilen cinsiyet rolleri
*Kadının düşük statüsü
*Erken evlilikler
*Eğitimin toplumda kabul edilen rollerle çelişkili görülmesi
Gürol ve Dilli tarafından yapılmış (2006) ve 16. Eğitim Bilimleri Kongresi’nde sunulmuş olan “Zorunlu Eğitim Çağında Bulunan Kız çocuklarının Okula Gitmeme Nedenleri (Şırnak İli Örneği)” çalışması bulgularına göre kız çocuklarının okula gitmeme nedenleri şunlardır:
*Okula gitmek için destek görmedikleri, eğer giderlerse kınanma korkusu,
*Maddi yetersizlikler,
*Ev içi sorumlulukları (anneye ev işlerinde yardım etme, kardeşlerine bakma)
*Büyüdükleri ve evlenme yaşının geldiği düşüncesi
*Okuma yazmanın yeterli görülmesi,
*Kız çocuklarına evlenince kocaları bakar düşüncesi.
Araştırmada okul masraflarının tümünün devletçe karşılanması düşüncesi kız çocuklarını okula gönderme açısından teşvik edici bir unsur olarak ortaya çıkmıştır.
SORUN KARMA EĞİTİMDE DEĞİL İDEOLOJİK TERCİHLERDE
Sonuç olarak, Önceki Bakan Sayın Özer’in verdiği rakamlar doğruysa (biz doğru olduğuna inanmak istiyoruz) o zaman yeni Bakanın açıklamalarında bir sorun var demektir. Ne olursa olsun bir ülke Bakanının öncelikli görevi okuma çağındaki bütün çocukların okula erişimini sağlamak, 12 sınıfın sonuna kadar da nitelikli eğitim haklarını kullanmaları için gerekli olan hizmetleri sunmaktır. Sorun karma eğitim ya da kız okulları açmak tartışmasının çok ötesinde bir derinlik içermekte. Esas sorun, mevcut siyasal iktidarın 21 yıldır kendisi dışındaki toplumsal dinamikleri yok sayarak uyguladığı eğitim politikalarıyla çocukları biçimlendirme ve öncelik verdikleri siyasal ideolojik tercihleri doğrultusunda yetiştirme ısrarında yatmakta.