Bir ilham portresi: Behice Boran

Son günlerde yaşadıklarımızın bende uyandırdığı bir kadın imgesi var. Ülkemizin en cesur devrimcilerinden ve eylemcilerinden, sosyolog, akademisyen, yazar Behice Boran’ı düşünüyorum. Ülkemizde hem düşünceye dair hem pratiğe dair pek çok tohum ekmiş olan Behice Boran, bugün popülerize edilip içi boşaltılmış sosyal aktivizmin vücut bulmuş hali olmanın ötesinde sosyal adalete kendini adamış bir kadındı.

Haksızlığa uğramak belki de insanın en ağrına giden şeylerin başında gelir. Dolayısı ile hak arayışı da en anlaşılabilir, meşru reflekslerden biridir.

Bastırılmış toplumlar, sistematik haksızlığa uğrayınca sesleri ilk başta çıkmaz. Ama bir süre sonra, eşyanın doğası işte, sismik dalgalar hareket etmeye başlar ve tarih değişir.

Devrimlerin anatomisini inceleyince 1848’de de olsa, 2025’te de olsa, nüanslarla patlak vermiş olsalar da naturaları aynıdır.

Toplum infilak edecek kıvama gelince onları ne kadar sindirmeye çalışırsanız çalışın, durdurulamazlar.

Ama Che Guevera’nın dediği gibi “Devrim olgunlaşınca düşen bir elma gibi değildir. Onu ağaçtan düşürmeniz gerekir.”

Ve bunun için de Che gibi, Olympe de Gouges gibi, Garibaldi gibi bir yere kadar romantik ama asıl aksiyon almaya hazır, çalışkan, korkusuz insanlar gerekir. Çoban değil ama devrimin matematiğini ortaya koyabilen ve güzel sözlerin arkasında durmaya hazır cesur ruhlar gerekir.

Devrimler dalga gibi, gelip gider, gelip gider. Artlarında yeni bir dünya bırakırlar- maalesef Kafka’nın gözlemlediği gibi devrimlerden sonra gelen, yeni bürokrasinin balçığıdır. Her şey çürümeye mahkumdur. Yeterince çürüdükten sonra o ballı meyve düşer- dileriz ki bahçeye düşen kellelerden, intikam değil, rövanş değil adil, şerefli bir sistem kurulur.

behice-boran-mahkeme.jpg

TÜRKİYE’NİN CESUR DEVRİMCİSİ

Bu sosyolojik girizgâhı yapmamın sebebi son günlerde yaşadıklarımızın bende uyandırdığı bir kadın imgesi. Ülkemizin en cesur devrimcilerinden ve eylemcilerinden, sosyolog, akademisyen, yazar Behice Boran’ı düşünüyorum son günlerde. Bu hayran olduğum kadını yazmak istiyorum bugün. Ülkemizde hem düşünceye dair hem pratiğe dair pek çok tohum ekmiş olan Behice Boran, bugün popülerize edilip içi boşaltılmış sosyal aktivizmin vücut bulmuş hali olmanın ötesinde sosyal adalete kendini adamış bir kadındı.

Kazan Tatarı olan ailesi 1890’larda Osmanlı İmparatorluğu’na sığınmış, kendisi 1 Mayıs 1910 yılında Bursa’da hayata gelmişti.

Kurtuluş Savaşı başladığında 13 yaşında bir çocukken ailesiyle beraber Bursa’dan İstanbul’a göç etmek zorunda kalır. İstanbul’da Arnavutköy Kız Koleji’ne yazılır, 1931 yılında okulunu birincilikle bitiren ilk kız öğrenci olarak mezun olduğunda pek çok akranı gibi genç Cumhuriyet’in ideallerini gerçekleştirmek için öğretmen olmaya karar verir.

ABD’DE DOKTORA ALAN İLK KADIN

Aslında İstanbul Üniversitesi’nde felsefe eğitimi almaya niyetlidir ama Michigan Üniversitesi’nden burs alınca sosyoloji departmanına geçiş yaptı. 1938 yılında Michigan Üniversitesi’nde doktorasını aldığında Amerika’da doktora alan ilk kadın ve ülkemizde sosyoloji doktorası yapan ilk kadındı.

ABD’deki doktora çalışmaları sırasında Marx’ın felsefesini derinlemesine inceleme fırsatı bulmuştu, burada keşfettiği düşünceler hayatının seyrini etkiledi.

Sosyoloji doktorasını tamamlayıp 1939’da Türkiye’ye döndü ve Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde doçent oldu. Amacı Türkiye’nin gerçeklerini araştırıp ülkesini dönüştürmekti. Bu minvalde sayısız araştırmalar yaptı, dergiler çıkarttı, ders verdi ve öğrenci yetiştirdi. Onun taşrada yaptığı alan çalışmaları ve okumalar, Türkiye’ye dönük sosyolojik değerlendirmeler açısından öncüdür.

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI KARA LİSTEDE

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından tıpkı Köy Enstitüleri’nin mimarı İsmail Hakkı Tonguç gibi kara listeye alındı. 1948’de siyasi görüşleri ve kaleme aldığı makaleler nedeniyle üniversiteden uzaklaştırıldı.

14 Temmuz 1950’de İstanbul’da, “şerefli ve sağlam bir barışın kurulması için kanunlarımızın çerçevesi içinde gerekli faaliyet ve neşriyatta bulunmak” amacıyla Türk Barışseverler Cemiyeti’ni arkadaşlarıyla kurup başkanlığını yaptı.

SAVAŞ KARŞITLIĞINA HAPİS CEZASI

On gün sonra Türkiye’nin Kore Savaşı’na asker gönderme kararını protesto etmek için TBMM Başkanlığı’na telgraf çekip basın açıklaması yapınca dernek kurucularıyla birlikte askeri mahkemenin kararıyla tutuklandı.

Mahkemenin kararına göre “Türkiye’nin ABD ile dostluğunun bozulmaya ve halkın hükümete olan güveninin sarsılmaya çalışıldığı” gerekçesiyle Barışseverler Cemiyeti’nin kurucuları 15’er yıl hapse mahkum edildi ama “suçlarını” barış zamanı işledikleri için mahkumiyetleri 3 yıl 9 aya düşürüldü.

behice-boran.png

TİP, TBMM VE 12 MART MUHTIRASI

1961’de kurulan Türkiye İşçi Partisi’ne katılan Boran, çok geçmeden kurucuları Mehmet Ali Aybar ve Sadun Aren’le birlikte çekirdek kadroyu oluşturdu ve 1965 seçimlerinde Urfa Milletvekili oldu.

TİP’in amacı işçi haklarını korumak ve demokratik bir sosyalizm inşa etmekti. 1970’te TİP’in genel başkanı seçildikten sonra bir yıl sonra 12 Mart Muhtırası’yla tekrar tutuklandı ve 15 yıl hapis cezası aldı.

1974’te genel afla serbest bırakıldıktan sonra kapatılmış olan TİP’in tekrar kurulmasıyla 1975 yılında yeniden genel başkan seçildi.

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’yle bu sefer ev hapsinde tutulan Boran, 1981 yılında yurttaşlıktan çıkarıldı ve Belçika’ya taşındı.

SÜRGÜN YILLARI

Sürgün yılları boyunca Sofya, Düsseldorf gibi çeşitli şehirlerde yaşadı. Ayak bastığı her yerde siyasi faaliyetlerine devam edip daha adil ve yaşanabilir bir dünya için sosyalist hareketleri birleştirici bir rol oynamaya teşebbüs etti.

Yaşamının son yıllarını işçi sınıfının örgütsel birliğini sağlamaya çalışarak geçirdi.

İşçi hakları onun en önemsediği konulardan biriydi. Tam da bunu pratiğe dönüştürüp 1987 yılında TİP ve TKP’yi birleştireceğini beyan ettiğinde kalbi yorgun düştü. TİP ile TKP birleşme kararı aldıktan iki gün sonra Brüksel’de vefat etti. Daha sonra Türkiye’ye getirilerek Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

İLHAM VERİYOR, GÜÇ VERİYOR

Behice Boran’ın adını bugün duyduğumda, aklımda sosyal adalet, merak, mücadele gibi kavramlar beliriyor.

Ümit ediyorum ki yaşadığımız bu günlerde Behice Boran gibi kadınlar bizlere ilham versin… Çünkü o, eşitlik ve adalet gelene kadar mücadelenin hiçbir zaman dinmemesi gerektiğini bize göstermiş.

Onun gibi çalışkan bir kadın bana her zaman güç verdi. Size de vereceğini düşünmekteyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Batu Arşivi