Oğuz Pancar
Por Una Cabeza-I / Carlos Gardel
Favori ata oynayan çok olur ama at yarışlarının tersine aşk bahsinde favoriye oynayanlardan sadece biri kazanır. Belli ki bizim kahramanımız o kişi değil…
Por Una Cabeza
Burun Farkıyla
Por una cabeza, de un noble potrillo
Sadece burun farkıyla kaybettim
Que justo en la raya, afloja al llegar
Safkan bir taya, son çizgideyken
Y que al regresar, parece decir
Dönüşte de şöyle der gibi:
No olvides, hermano
“Unutma kardeş, biliyor musun
Vos sabes, no hay que jugar
Oynamak zorunda değilsin”
Por una cabeza, metejón de un día
Burun farkıyla, bir günün sevdası
De aquella coqueta y risueña mujer
İşveli ve neşe saçan kadın
Que al jurar sonriendo el amor que está mintiendo
Gülümseyerek sevgi yemini eden
Quema en una hoguera
Yalan söyleyen sevgisi hakkında
Todo mi querer
Ateşe atan tüm sevgimi
Por una cabeza, todas las locuras
Sadece bir burun farkıyla
Su boca que besa
Tamamen delilik
Borra la tristeza
Öpen dudakları siler bütün hüznü
Calma la amargura
Dindirir acıyı
Por una cabeza
Sadece bir burun farkıyla
Si ella me olvida
Unutursa eğer beni
Qué importa perderme
Ne önemi var ki kaybetmenin
Mil veces la vida
Bin kere hayatı
Para qué vivir
Yaşamak niye?
Cuántos desengaños, por una cabeza
Bunca hayal kırıklığı
Yo juré mil veces no vuelvo a insistir
Sadece bir burun farkı için
Pero si un mirar me hiere al pasar
Bin kere tövbe ettim dönmemek için
Su boca de fuego
Ama tek bir bakışıyla, geçerken yanımdan
Otra vez quiero besar
Ah o ateşten dudakları öpsem bir kez daha
Basta de carreras, se acabo la timba
Bu kadar yarış yeter, müzik bitti
Un final reñido ya no vuelvo a ver
Son bir kavga, artık dönmeyeceğim
Pero si algún pingo llega a ser fija el domingo
Ama bir tüyo alırsam
Yo me juego entero
Herşeyimi oynayacağım yine
Qué le voy a hacer
Ne yapabilirim ki başka?
“Por Una Cabeza” İspanyolca bir deyim, bire bir çevirdiğinizde “bir baş için” ya da “bir başla” anlamına gelse de Türkçe tam karşılığı “burun farkıyla”, hani şu at yarışlarında atların bitiş çizgisini neredeyse başa baş geçtiklerinde kazananın kıl payı önde bitirdiğini anlatmak için kullanılan terim.
“Por Una Cabeza” aynı zamanda yazılmış en güzel tangolardan birinin de adı; bestecisi Carlos Gardel, sözlerini Alfredo Le Pera yazmış. Şarkı, iflah olmaz bir at yarışı bahisçisinin “burun farkıyla” kaybettiği sevgilisini anlatıyor. Belli ki vurulduğu, işveli ve fettan bir kadın; güzelliği ve tatlı diliyle bütün erkeklerin “favorisi”. Favori ata oynayan çok olur ama at yarışlarının tersine aşk bahsinde favoriye oynayanlardan sadece biri kazanır. Belli ki bizim kahramanımız o kişi değil…
Buenos Aires “Arrabal”ları
Hem dans hem müzik olarak tangonun doğuşuyla ilgili farklı görüşler olsa da hemen hepsinin ortak olduğu noktalar var. Bir kere doğum yerinin Buenos Aires, Arjantin olduğu kesin. Buenos Aires’teki adresi bile neredeyse olarak biliniyor: Liman’ı çevreleyen ve nüfusunu –çoğu göçmen- dok işçileri, denizciler, arabacılar ve diğer her türden emekçinin oluşturduğu arraballar(1).
Zengin doğal kaynaklarıyla 19. yüzyılda kıskanılan bir gelişme gösteren Arjantin neredeyse yüzyıl başından bu yana Avrupa’dan göç almaktadır. Yarısı İtalya’dan, kalanı da başta İspanya ve neredeyse diğer her Avrupa ülkesinden, yoksul ama yeni bir gelecek için serüveni göze alan erkeklerdir yeni gelenler. Çoğunluğu genç bekarlar olsa da, aralarında işleri yoluna koyar koymaz geride bıraktığı ailesini aldırmak sözüyle yola çıkan –ki çoğunluğu orada yeni bir aile kuracaktır- yetişkin erkeklerdir bu göçmenler. Onlarla birlikte şarkıları ve müzik enstrümanları da gelir tabii ülkeye. Yalnız Avrupalı göçmenler değildir Buenos Aires’i yurt tutan, çok daha eski zamanlarda Afrika’dan köle olarak getirilenlerin torunlarını da ekleyin onlara, bir de gitgide bütün ülkeyi kaplayan demiryolları yüzünden –tıpkı ABD’deki gibi- meslekleri yok olmaya yüz tuttuğundan emeğini satmak için kente gelmiş gauchoları(2) katın, işte bu benzeşmez toplulukların kültürel karışımından doğar tango. Arjantin milongasıyla Avrupalı göçmenlerin polka,vals ve flamenkosu, Küba’nın habanerası, Afrika göçmenlerinin candombesi karışır. Bunların her biri hem bir müzik formu hem de onunla yapılan dansın adıdır; tango da ebeveynleri gibi ikiz olarak doğar, sonrasında da tango dansı ve müziği hep el ele evrilecektir.
Compadre, Compadrito
Kenar mahallelerde doğan bu yeni dansı ilk sahiplenenler compadritolardır(3), bunlar örnek aldıkları compadreleri(4) taklit eden yoksul emekçi gençlerdir; tipik giysileri, fötr şapka, gevşek bağlanmış bir boyun mendili, yüksek topuklu çizmeler ve afilli bir şekilde kemere yerleştirilmiş bıçaktan oluşur. Farkedilmek ve genç kızların dikkatini çekmek için yanıp tutuşan bu gençlerin elinde tango gitgide daha maço ve cinsel göndermelerde süslü bir dans haline gelir (Biliyoruz ki dans sadece insanlara özgü değil, pek çok hayvan türü -en başta karşı cinsin ilgisini çekmek amacıyla- türlü nedenlerle dans ediyor, compadritoların tangosu da tipik bir eş bulma gösterisinden başka bir şey değil aslında).
Yalnız bir sorun vardır, alınan göçler yüzünden Buenos Aires’teki genç erkek nüfusu genç kızlara göre çok daha fazladır. Buna, emekçiler arasında bu “ne idüğü belirsiz” dansa kötü gözle bakan ve kızlarına yasaklayanların da az olmadığını eklersek, compadritoların dans edecek partner bulması kolay bir iş değildir. Her ne kadar pek çok kaynakta tangonun, hem seks hizmeti hem de içki sunan genelevler ve “batakhane”lerde çalışan kadınlarla müşterilerin doğaçlama danslarıyla geliştiği yazılsa da çoğu yoksul olan bu gençlerin en azından bir kısmı çözümü erkek erkeğe tango alıştırmaları yapmakta bulmuş olmalı. Genelevlerdeki dans gösterilerinin başka bir sonucu daha olmuştur; şehrin kuzeyindeki yalıtılmış mahallelerde oturan varlıklı kesimden gençler, müdavimi oldukları genelevlerde gördükleri bu dansı kentin üst sınıfına da tanıtmışlardır. Çoğu bu hiç görülmemiş dansa ilk tanık olduğu anda “müstehcen” ve “aşağılık” yaftasını yapıştırsa da tangoyu başta Avrupa, dünyanın geri kalanına tanıtacak ve tango çılgınlığını başlatacak olanlar da bu üst sınıftan insanlar olacaktır. Tango, ancak Avrupa ve Amerika’da çok sevilen bir dans olduktan ve biraz stilize edilerek “yumuşatıldıktan” sonra Arjantin’de her kesimce benimsenen bir dans haline gelebilecektir.
Carlos Gardel’i ve şarkılarını da haftaya anlatalım…
- Varoş, banliyö.
- Atlı sığır çobanı, Güney Amerika kovboyu.
- Genç kabadayı; kabadayı özentisi.
- Kabadayı, bıçkın.