Oğuz Pancar
Neden Geldim Amerika’ya / Achilleas Poulos
Achilleas Poulus "Neden geldim Amerika'ya"da hem söylüyor hem de ud çalıyor; klarnette Rum Yannis Papas, kanunda Ermeni Gabris Bakırcıyan, kemanda Bulgar Nikola Doneff var, kaydı yapan da Arnavut Aydın; tam bir “Osmanlı Milletler Topluluğu” yani
Neden Geldim Amerika'ya
Neden geldim Amerika'ya
Tutuldum kaldım avare
Şimdi bin kere pişmanım
Fakat geçti ah ne çare
Ah gelmez olaydım
Ah görmez olaydım
Tek seni şirin Amerika
Görmez olaydım, gelmez olaydım.
Bandırma'nın kış denizi
Gemileri dizi dizi
Merhametsiz insafın yok mu?
Niçin mahzun ettin sen bizi
Ah kaçmaz olaydım
Ah aşmaz olaydım
Tek senden cilveli Bandırma
Kaçmaz olaydım
Aşmaz olaydım
“O türkü, Aşil Ponolos adlı, Harput'tan Amerika'ya göç eden Elazığlı bir Ermeni vatandaşımızın bestelediği bir türküdür. New York'ta bir taş plakta çıktı. Amerika'da 1992 yılında, Amerika'ya göç eden göçmenlerin müzikleri ile ilgili bir kitap yayınlamış olan 'Jerry Silverman' adlı bir müzikoloğun, kitabında Harput yöresinden kullanmak istediği bir türkü idi. Bana 'bu parça hangi makamdadır, ne anlatıyor bu adam?' gibi sorular sordu, açıklama istedi. Ben de türküyü bu vesileyle ilk kez o zaman dinlemiştim.
Türkünün orjinal ismi "Neden Geldim Amerika'ya" imiş ve taş plak kaydı varmış. Tipik Harput yöresi müziği, Harput peşrevi çalınıyor, klarnet, cümbüş, kanun, vurma sazlar kullanılıyor. Çalgıcılar çok kötü çalıyorlardı plakta. Belli ki New York'ta oradan buradan bulunan müzisyenlerle kaydedilmiş. Aşil Ponolos çok güzel okumuş, tam bir hafız tavrıyla söylemiş ezgiyi. Koyu Elazığ ve Ermeni lehçesinin karışımıyla oluşan bir Türkçe'yle "Neden geldim Amerika'ya?" diyor. Hafız Burhan cinsi, yanık bir sesi var Ponolos'un.
Ponolos, Elazığ'dan New York'a göç ediyor. Bu arada memleketini özlüyor, fakat Amerika'yı da seviyor ve oradan kopamıyor. "Tek seni şirin Amerika, görmez olaydım" diyor türkünün içinde. Buna türkü demek de doğru değil, ne türkü ne şarkı, çünkü Elazığ ezgilerinin kendine has özellikleri var.
İstanbul'un bugünkü durumu ile New York'un eski hali arasında benzerlikler olduğunu gördüm. Bugün de Anadolu'dan İstanbul'a göç etmiş, yüreği yanık, İstanbul'a hem isyan eden, hem de onu çok seven insanlar var. Onların öyküleri de Aşil Ponolos'un öyküsüne çok benziyor.
Amerika'da, "Neden geldim Amerika'ya" yerine, "Neden geldim İstanbul'a" diye mırıldanıyordum, bu benzerliği gördüm, "Neden Geldim İstanbul'a" böylece Aşil Ponolos'un öyküsünden esinlenilerek ortaya çıkmış oldu.
Ne yazık ki benim bulup ortaya çıkardığım ve "Neden Geldim İstanbul'a" diye tanıttığım parça, bazıları tarafından alındı, kullanıldı.”(1)
Bandırma, Atina, New York
Bir dostumun “Bunu yazsana” demesiyle haberdar oldum şarkının öyküsünden. Uzun yıllar önce dinlediğim, Erkan Oğur’un harikulâde “Bir Ömürlük Misafir” (1996) albümünden bir şarkı bu. Geçmişin dipsiz kuyusundan tekrar gün ışığına çıkaran da o olmuş zaten.
Çok önemli değil belki ama Oğur’un yazdıklarını okuyunca aklıma takıldı, Aşil Ponolos bir Ermeni adı değil çünkü. Muhtemelen Silverman’ın kitabında şarkıcının adı hatalı biçimde yer almış çünkü şarkıyı söyleyen kişi Harputlu bir Ermeni değil, Bandırmalı bir Rum olan Achilleas Poulos [Şunu da belirtmek gerek, Erkan Oğur’un Harput yöresi saptaması yanlış değil, “Şarkının Harput ya da genel olarak curcuna(2) usulündeki Doğu ve Güneydoğu havalarının tavrıyla bestelendiği doğru” (3)].
Aşil, Yunanca Achilleas’ın(4) Fransızca telaffuzu, Yunanlılardan başka topluluklarda ad olarak kullanıldığına tanık olmadım. Poulos da İngilizcedeki “-son”, Ermenicedeki “-yan”, Rusçadaki “-eviç” ve İspanyolcadaki “-ez” gibi, “-oğlu” anlamına gelen bir son ek. “Papadopoulos” (Papazın oğlu), “Kostopoulos” (Kostas’ın oğlu) örneklerinde olduğu gibi başına “o” harfini alarak bağlanıyor önündeki sözcüğe ancak tek başına soyadı olduğu da görülmemiş şey değil(5).
Hakkında ayrıntılı çok bilgi yok ancak bulabildiğim kadarıyla Achilleas Poulos 1893’te Bandırma’da doğmuş bir Rum. Ailesi ya da aldığı müzik eğitimi konusunda herhangi bir bilgiye rastlayamadım. Torununun torunu Stacy Poulos’un adına açtığı web sitesinde de pek az biyografik bilgi var hakkında, ancak yolunun kesiştiği başka Osmanlı muhacirimüzisyenler aracılığıyla öğrenebildiklerimiz var. Bunlardan en önemlisi de “göç yoldaşı” ve Marko Melkon sahne adıyla tanınan Melkon Alemşeryan.
Marko Melkon
“Melkon Alemşeryan 2 Mayıs 1895’te, dönemin en kozmopolit şehirlerinden biri olan İzmir’de doğar. Babası tüccar Garabed Efendi ile annesi Madam Hripsime’nin en büyük çoçuğu… Madam Hripsime, gençliğinde Levantenlerin gözde enstrümanı gitara merak salar, fakat bir türlü gitar bulamayınca, ona en yakın enstrüman olarak kendisine önerilen udu çalmaya başlar. Bu sayede, küçük Melkon, neredeyse ud kendisinden daha büyükken, ilk kez enstrümanı eline alır ve ‘o benim efendim’ diyeceği ve rahatsızlığından ötürü bir yıl uzak kaldığı için ağır depresyona gireceği uda mızrabı vurmaya başlar.
17 yaşına geldiğinde, askere çağrılır, fakat savaşı eksik olmayan bir orduda askerlik yapmak istemez ve gemiyle Atina’ya gider. Atina’da hiç yabancılık çekmez, zira İzmirli olduğu için gayet güzel Rumca konuşuyordur. Tavernalarda, kahvelerde tek bildiği işi yapar, ud çalıp şarkı söyler. Atina’da tanıştığı Aşil Poulos’la, şanslarını ABD’de denemeye karar verirler ve 1921’de gemiye atlayıp New York’a doğru yola çıkarlar. Poulos, Alemşeryan ve udu…
New York’a ayak bastıkları anda, geminin tayfası, onu doğrudan bir Yunan kahvesine götürür. Sabahtan akşama kadar uduyla, sesiyle insanları eğlendirir. Ertesi gün, kız kardeşinin kapısını çaldığında cepleri para doludur. Bu işin ABD’de de tutacağına karar verir ve ‘Marko Melkon’ ismiyle sahne almaya başlar. Kazandığı parayla, 1922’deki İzmir Yangını’yla evsiz kalan ailesini ABD’ye getirir.
…
1928 yılında, artık evlenmeye karar verir, illa ki toprağından gelen birisiyle hayatını birleştirmeye kararlıdır. Aşil Poulos’u da yanına alarak Yunanistan’a gider, bir hafta içinde Selanik’te yine İzmirli Ermeni bir ailenin kızı olan Azad Karnugyan’la tanışır ve evlenmeye kadar verir. Tüm prosedürler hızlıca halledilir, fakat düğün gününden bir gün önce Melkon, Azad’ı ağlarken görür ve onun evlenmeye zorlandığını düşünerek, öfkeyle evi terk eder. Evlenmekten vazgeçmiştir, bir an önce ABD’ye dönmeyi düşünür. Arkasından yetişen Poulos, inatla Melkon’u ikna etmeye çalışır, fakat bir türlü sakinleşemeyen Melkon, Poulos’u dinlemez bile. Poulos da çaresiz kalınca, Melkon’u ikna etmek için udunu kafasında kırıverir. Ertesi gün düğün yapılır.” (6)
Café Aman, Prohibition
Poulos ve Melkon 1921’de ABD’ye vardıklarında orada hareketli bir Ermeni ve Rum diasporası bulurlar. 19. yüzyıl başlarında özellikle Balkanlarda güçlenen milliyetçilik ve bağımsızlık akımları nedeniyle İmparatorluk içinde kuşkuyla bakılır hale gelen azınlıkların huzuru kaçmış, çoğunluğu Ermeni ve Rumlar olmak üzere Yunanistan, Fransa ve ABD’ye göçler başlamıştır. 1894’daki Sason Ermeni Ayaklanması, 1909’da cizye vergisi muafiyetinin kaldırılarak tüm azınlık erkeklerinin zorunlu askerlik kapsamına alınması ve 1915’teki “Ermeni Büyük Felaketi” sonrasında göç edenlerin sayısı çok yüksek sayılara ulaşır. 1922’de Yunanistan’ın Batı Anadolu’yu işgal harekâtının bozgunla sonuçlanması sonrası Rum azınlığın bir kısmı geri çekilen Yunan Ordusu’yla birlikte ülkeyi aceleyle terkeder. Kalanların çoğu da sonraki birkaç yıl içinde zorunlu mübadele ile Anadolu’dan ayrılmak zorunda kalır. Mübadil Rumların bir kısmı Yunanistan’da da tutunamayarak birkaç yıl sonra çareyi oradan da ABD’ye göç etmekte bulur.
“Neden Geldim Amerika’ya” Achilleas Poulos’un 1926’da kaydettiği bir şarkı. Terketmek zorunda kaldığı ve muhtemelen bir daha hiç göremeyeceği Bandırma’ya duyduğu özlemle yazılmış belli ki. Göçmenlik zor zanaat ama Achilleas çabuk uyum sağlar New York’a. Rum ve Ermeni müzisyenlerle birlikte pek çok Türkçe plak çıkarır geldiği ilk yıllarda. Udiliği dışında tenor sesiyle de kısa zamanda ün kazanır Osmanlıdan göçenler arasında. 1928’de Rum, Ermeni ve Arap tavernalarının yoğun olarak bulunduğu 8. Cadde’de bir Café Aman(7) açar. Bir süre sonra kafede içki satarak Prohibition(8) kurallarını çiğnediği için tutuklanır. Kefaletle serbest kalınca ilk işi kapatılan tavernasının karşısında yeni bir tane açmak olur. O da kapatılınca şansını daha fazla zorlamaz, kavrulmuş kahve satan bir dükkan açar. Bir yandan da taverna ve gece kulüplerinde müzik yapmaya ve plak çıkarmaya devam etmektedir. 1950’lere gelindiğinde Rum, Ermeni, Yahudi ve Arapların sadece müziğini değil, danslarını ve yemeklerini de müşterilerine sunan büyük gece kulüpleri New York’un gece hayatında önemli bir yer edinmiştir artık. Sadece Osmanlı göçmeni diaspora değil, Leonard Bernstein, Melvin Douglas, Ann Sheridan, Dave Brubeck, Tony Scott ve Herbie Mann gibi Amerikalı ünlüler de bunların düzenli müşterileri arasındadır. Yıllarca buralarda müzik yapan Poulos 1960’larda emekliye ayrılmış olmalı, o yıllarda kendisiyle ilgili bir habere rastlamıyoruz çünkü. Bu müstesna müzisyenin 1893’te Bandırma’da başlayan yaşam serüveni, 77 yıl sonra 1970’te Connecticut’ta sona erer.
Erkan Oğur, Burhan Çaçan
Achilleas Poulos’un doldurduğu plaklardan elli kadarı bugüne ulaşmayı başarmış, bunların çoğunluğu Türkçe okunmuş, pek azıysa Yunanca. Özellikle gazellerdeki yorumu olağanüstü (Gazel konusunda hariçten gazel okuyabilecek son kişi olmam çok olası ancak dinlediğim yorumların birinci sınıf olduğu çok belli). Achilleas Poulus "Neden geldim Amerika'ya"da hem söylüyor hem de ud çalıyor; klarnette Rum Yannis Papas, kanunda Ermeni Gabris Bakırcıyan, kemanda Bulgar Nikola Doneff var, kaydı yapan da Arnavut Aydın; tam bir “Osmanlı Milletler Topluluğu” yani. Şarkının Erkan Oğur yorumu da müthiş tabii. Ancak şarkıya Türkiye’de asıl ün kazandıran Burhan Çaçan yorumu için söyleyebileceğim tek şey duygusuz ve “sahte” olduğu. Sahte diyorum, çünkü asla dönülemeyecek topraklara duyulan hasreti anlatan bu hüzünlü şarkının girişini çalparayla (şakrak, dansözlerin –de- çok kullandığı parmak zili) yapmanın hak ettiği tek sıfat bu çünkü; isyanı gibi hüznü de sahte arabeskin…
Olur da çilingir sofrasında Achilleas’ın gazellerini dinlemeye kalkarsanız aklınızda olsun, plakta durduğu gibi durmuyor…
- Erkan Oğur, Aksiyon dergisi, 22 Temmuz 1995.
- Curcuna usulü, farklı şarkı ve türkü makamlarında kullanılan 10/8’lik bir ritmdir; klasik Ermeni, Kürt ve Türk müziğinde yaygın olarak kullanılır.
- Mustafa Avcı, 1+1 Forum, 2018
- Achilleas (ya da Achilleus) Truva Savaşı’nda Paris tarafından, yaralanabileceği tek yerden, topuğundan okla vurularak öldürülen Myrmidon kralı. Annesi su perisi (nymph) Thetis olduğu için çeyrek tanrı da sayılan Aşil’den alıyor adını iki bacağımızda bulunan tendonlarımız.
- Yunanistan’da soyadlarına gelen ekler bölgelere göre değişiklik gösteriyor, “-opoulos” Peloponez (Mora), “-akis” Girit, “-atos” İon Adaları , “-allis” Rodos, “-idis” Anadolu’da daha yaygın görülen son ekler.
- Sevag Beşiktaşlıyan, "‘Yaşşa Marko!", Agos Gazetesi, 2012
- İlk örnekleri 19. yüzyılda İstanbul, İzmir, Atina, Selanik gibi şehirlerde görülse de özellikle 1922’den sonra Anadolu’dan Yunanistan’a göç etmek zorunda kalmış Rumların devam ettiği ve Rembetiko çalınan taverna.
- ABD’de 1920-1933 yılları arasında geçerli olan ve içki ticaretini yasaklayan düzenleme.