Hylas

Hylas’tan hiç iz yoktur; durmaksızın adını seslenseler de su perileri Hylas’ın sesini bir yankıya dönüştürmüştür çoktan, Hylas diğerlerinin çağrısına karşılık verse de onların tek duyduğu kendi seslenmelerinin yankısı olur.

Haylas’ın öyküsü, Yunan mitolojisindekilerden, sanata en sık konu olanlardan biri. Hylas ve Herakles’in dostluğu ve Argonotların Altın Post seferi sırasında Hylas’ın kayboluşu yüzlerce yıl sanatçılara esin vermeyi sürdürmüş bir öykü.

Prens Hylas

Hylas, Orta Yunanistan’da Doris(1) olarak bilinen toprakların halkı olan Dryoplar’ın kraliyet sarayında doğar; Kral Theiodamas’la Orion’un kızı Menodice’nin oğullarıdır. Büyüyüp bir delikanlı olduğunda, babası Theiodamas’ın Herakles’in elinde can vermesiyle Hylas’ın parlak bahtı kararır.

[Herakles’in Theiodamas’ı neden öldürdüğü farklı biçimlerde anlatılır. Kimine göre Herakles açken Theiodamas’ın kıymetli bir pulluk boğasını öldürür ve Theiodamas da bunun öcünü almaya çalışırken yaşamını kaybeder amansız kahramanın karşısında. Diğer bir anlatımdaysa Theiodamas’ın, Herakles ve arkadaşı Trachis kralı Ceyx’in Dryoplara karşı çıktığı sefer sırasında onlara karşı savaşırken öldüğünü söyler.]

Kralı öldürdükten sonra Herakles’in onun oğlu Hylas’ı da öldürmesi alışılmadık bir şey olmazdı; çünkü Eski Yunan’da birini öldürünce onun, gelecekteki öcünü almaya kalkışabilecek oğullarını ya da erkek kardeşlerini  öldürmek, bir kan davasından kurtulmak için sık yapılan eylemlerdendir. Ancak Herakles Hylas’ın yakışıklılığından o denli etkilenir ki, onu öldürmemekle kalmaz, silah taşıyıcısı olarak yanına alır. O günden sonra Hylas Herakles’in yardımcısı, en yakın dostu ve yoldaşı olur(2)

Altın Post

Hylas, Herakles’le birlikte serüvenden serüvene koşarken bir yandan da onun tarafından eğitilir, iyi bir savaşçı olur çıkar.

Aradan yıllar geçer.

O sırada Teselya’daki İolkos Krallığı karışmıştır. Babaları Kral Kretheus’un ölümünden sonra, kardeşi Aison’un hakkı olan tahta zorla el koymuş olan Pelias, krallığını ele geçirme planları yaptığından kuşkulandığı yeğeni İason’u, Yunanistan’ın en yiğit denizcileriyle birlikte, efsanevi Altın Post’u ele geçirmesi için -bugünkü Gürcistan kıyılarındaki- Kolhis’e göndererek uzaklaştırmayı planlamıştır.

Bu zorlu yolculuk için inşa edilen Argo gemisinde ancak 50 kişiye yer vardır. İolkos ve çevre kentlerden, savaşçılığıyla göz doldurmuş pek çok genç sefere katılmak için başvurur. O sırada yolu İolkos’a düşmüş olan Herakles’le birlikte Hylas da Argo’ya kabul edilir elbette, ne de olsa kahramanlığı Herakles’i aşan görülmemiştir o güne dek.

[Argo da kutsanmış bir gemidir; Athena’nın gözetimi altında inşa edilip, Tanrıça Hera’nın korumasına giren ve o güne dek yapılmış en güzel kürekli gemi Argo’nun pruvası Dodona’daki kutsal ormanda yetişmiş sihirli meşe ağaçlarından yapılmıştır.]

Ancak Herakles ve Hylas Kolhis’e ulaşamayacaklardır.

Su Perileri

İolkos’tan yola çıkan Argo Ege Denizi’ni aşarak Anadolu kıyılarındaki Mysia bölgesine varır. Kyzikos(3) kenti yakınlarında sahile demirleyen geminin mürettebatı, taze su ve yiyecek bulmak için farklı yönlere dağılır karaya çıkınca.

Herakles avlanmaya giderken Hylas da su kabaklarını doldurmak için bir kaynak aramaya koyulur, biraz ilerledikten sonra küçük bir tatlı su kaynağı ve gölet çıkar karşısına. Su kabaklarını doldurmaya başlar; bilmediği, bu göletin su perilerinin yuvası olduğudur.

Kaynağın derinliklerindeki su perileri güzel Hylas’ı suya eğilir eğilmez fark ederler. Hylas o kadar yakışıklıdır ki periler bu ölümlü gence sahip olmak için karşı koyulamaz bir istek duyar. Hızla dipten yüzeye yüzen Dryope adlı bir peri, sudan uzanarak Hylas’ı yakalar ve gölete çeker genç adamı. Hylas şaşkınlıkla bağırmaya başlar. Yakınlarda avlanan Elatus oğlu Polyphemus, Hylas’ın çığlıklarını duyar ve onun belki haydutların saldırısına uğramış olabileceğinden endişe ederek sesin geldiği yöne koşar. O sırada avdan dönmekte olan Herakles çıkar karşısına ve ikisi birlikte Hylas’ı aramaya başlar. Pınarın ve sakin göletin yanından da geçerler birkaç kez.  Ne kadar ararlarsa arasınlar, ortada Hylas’tan hiçbir iz yoktur; durmaksızın adını seslenseler de su perileri Hylas’ın sesini bir yankıya dönüştürmüştür çoktan. Hylas diğerlerinin çağrısına karşılık verse de onların tek duyduğu kendi seslenmelerinin yankısı olur.

O sırada çoktan gemiye dönmüş olan diğerleri, Herakles, Polyphemus ve  Hylas’ın yokluğunu fark etmişlerdir, bir süre beklerler geri dönmelerini ancak çok uygun bir rüzgar çıkmıştır.  İason, hiç istemese de üç kişiyi geride bırakıp yola devam etmeye karar verir. Aegina kralı Aeacus’un oğlu Telamon şiddetle karşı çıkar bu karara, ama denizcilerin koruyucu tanrısı Glaucus araya girer ve tanrıların Herakles’in sefere devam etmemesine karar verdiklerini söyleyerek geridekileri almadan yola çıkmalarını ister.

Mysia’da terk edildikten sonra bile Herakles ve Polyphemus Hylas’ı aramayı sürdürür; ara sıra kendi adlarının seslenildiğini duysalar da çağrılar o kadar belirsizdir ki sesin kaynağını hiçbir zaman bulamazlar.

Sonunda Herakles Hylas’ı aramayı bıraksa da Polyphemus orada kalır. Yıllar süren aramaları sonuçsuz kalsa da Polyphemus bölgeyi terk etmez, o bölgede Kios(4) kentini kurarak ilk kralı olunca da kayıp arkadaşını aramayı sürdürür. Hatta Polyphemus öldükten çok sonraları bile, Hylas bulunmazsa Herakles’in geri dönüp Mysia’yı yok edeceğine inanıldığı için, Kios halkı yılda bir kez kırlara ve ormanlara çıkarak Hylas’ı aramaya devam eder.

Hylas öyküsünün resme sıkça konu olduğunu söylemiştim. Bunlardan en güzelleri kuşkusuz John William Waterhouse’un, sayfada görebileceğiniz iki resmi. Meraklıları internette diğer örneklere de göz atabilir.

Yeni haftanız güzelliklerle geçsin.

1) Dor kavminin ilk yerleştiği bölge.

2) Genellikle Herakles ve Hylas’ın sevgili olduklarına inanılır, tıpkı İlyada’daki Achilles and Patroclus gibi.

3) Bugünkü Erdek.

4) Kios ya da Cius, bugünkü Gemlik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi