Menekşe Tokyay
Yiyorum, öyleyse varım!
2022 yılı itibarıyla dünya çapında 418 milyon çocuğa okullarda ücretsiz yemek veriliyor. O da yetmiyor; düzenli olarak çocukların boy ve kiloları ölçülüyor ve anemi/kansızlık testi yapılıyor. Türkiye’de ise ücretsiz okul yemeği, hiçbir şekilde kurumların gündeminde değil; sadece birkaç belediyenin inisiyatifiyle, pilot projeler çerçevesinde uygulanıyor. Dolayısıyla sürdürülebilirliği yok.
Ücretsiz yemek
“Batı rasyonalizmini nasıl tanımlarsınız?” diye sorsam, kuşkusuz aklınıza ilk gelecek yanıtlardan biri, René Descartes’ın “Düşünüyorum, öyleyse varım” (Cogito ergo sum, Latincesiyle) sözü olurdu.
Peki, “Çağımızda çocukların en temel sorunlarından biri nedir?” diye sorsam yanıtınız ne olur? Kuşkusuz “savaşlar, iklim değişikliği, açlık ve yoksulluk”.
Temel mesele; beslenmek
Descartes günümüzde yaşasaydı ve rasyonalizmin temel ilkelerini çocuk haklarına uygulasaydı, çocukların iyi olma hallerinin devamlılığı için gerekli olan temel şeyin “beslenmek” olduğu şeklindeki bir tümevarım bilgiye ulaşırdı.
Bu bilgi ve farkındalık uzun zamandır gelişmiş, gelişmekte olan ve düşük gelirli ülkelerin aklını ve vicdanını kurcalıyor.
Ücretsiz okul yemeği...
Dünya çapında ücretsiz okul yemeği uygulamasından yaklaşık 418 milyon çocuk yararlanıyor. Okul yemekleri, dünyanın en geniş ölçekli ve 48 milyar dolarlık bütçesiyle en pahalı sosyal koruma müdahalelerinden biri.
Çoklu faydalar
Daha önce de birçok yazımda önemle vurguladım: Besleyiciliği yüksek ve sürdürülebilir şekilde dağıtılan ücretsiz okul yemekleri aynı anda birçok kalkınma hedefinin de “tek taşla” yakalanmasını sağlıyor. Çocukların okullulaşma ve okula devam oranları artıyor; kronik kötü beslenmenin önüne geçilerek bodurluk ve zekâ geriliği başta olmak üzere beslenmeyle bağlantılı birçok gelişimsel sorun önleniyor; yerelde -özellikle de kadın kooperatiflerine- istihdam yaratılıyor.
Hükümetler giderek özel sektörle, uluslararası kuruluşlarla ve sivil toplumla ortaklık fırsatlarını genişletiyor ve bu sosyal müdahale aracını maliyet etkin hale getiriyor. Hâlihazırda dünya çapında ülkelerin yüzde 87’si öğrencilere ücretsiz okul yemeği sağlıyor.
Ulusal okul yemeği programı
Ne ilginçtir ki 2013 yılından bu yana düşük gelirli ülkelerdeki okul yemeği programları giderek daha etkin hale geliyor ve bu ülkelerdeki hükümetler ulusal okul yemeği programlarına yerel finansmanlarını neredeyse iki katına çıkarmış durumdalar. Ancak halen düşük gelirli ülkelerde ücretsiz okul yemeği programlarını sürdürmek için dış finansman kaynaklarına gereksinim yüksek.
Son yıllarda birçok kalkınmakta olan ülkede okul yemeği programlarının kurumsallaşması için uluslararası kuruluşlar ve STK’lar birlikte çalışıyor. Birlikte, birbirini ötelemeden, suçlamadan, yaftalamadan… Çocukların iyi olma halini güçlendirmek hedefi doğrultusunda samimi şekilde tek yürek olarak…
Kalkınmakta olan ülkelerin ve düşük gelirli ülkelerin ulusal düzeyde okul yemeği politikaları benimsemeleri ve bunun maliyetinin giderek artan bir kısmını ulusal bütçelerinden karşılamaları, kayda değer bir siyasi taahhüt olarak kabul ediliyor.
Afrika ülkesi Benin’in tercihi
Bir Afrika ülkesi olan Benin, önümüzdeki beş yıl için ulusal bütçesinden 270 milyon dolarlık kısmı ücretsiz okul yemeği programına tahsis etti. Benin ayrıca 2025 yılına kadar Okullarda Beslenme Yasası çıkaracak; böylelikle okullarda ücretsiz yemeğin finansal istikrarı ve sürdürülebilirliği sağlanacak. Bununla da yetinmeyen Benin hükümeti, 2026 yılına kadar okullarda ücretsiz yemek dağıtımının tamamını öz kaynaklarıyla sağlamayı ve yerel üretimi bu yönde güçlendirmeyi de geçtiğimiz günlerde taahhüt etti.
Ruanda bile...
Ruanda ise 2020 yılında 640 bin çocuğa ücretsiz okul yemeği sağlarken 2022 yılında bu rakamı 3,8 milyona çıkardı.
2021 yılında, Finlandiya ve Fransa öncülüğünde Birleşmiş Milletler Gıda Sistemleri Zirvesi sırasında kurulan Uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonu’nun üye ülke sayısı hâlihazırda 97’ye ulaştı. Bunların 43’ü de Afrika Kıtası’ndan. Dünya nüfusunun yüzde 62’den fazlasını oluşturan bir üye kapsamına sahip olan Koalisyon’un hedefi, ulusal düzeyde okul yemeklerinin etkisini artırmak ve tüm çocukların 2030 yılına kadar okullarda en az bir öğün besleyici yemeğe erişimini sağlamak.
2022 yılı itibarıyla dünya çapında 418 milyon çocuğa okullarda ücretsiz yemek veriliyor. O da yetmiyor; düzenli olarak çocukların boy ve kiloları ölçülüyor ve anemi/kansızlık testi yapılıyor. Dünyanın 20 en büyük ekonomisi arasında olmakla övünen ülkemizde ise bu proje sadece deprem bölgesinde ve okulöncesi eğitimle sınırlı. Türkiye’de ücretsiz okul yemeği, hiçbir şekilde kurumların gündeminde değil; sadece birkaç belediyenin inisiyatifiyle, pilot projeler çerçevesinde uygulanıyor. Dolayısıyla sürdürülebilirliği yok.
Dünya Bankası’ndan Yeni Rapor
Kısa süre önce Dünya Bankası tarafından birçok uzmanın katkısıyla çok değerli bir rapor yayımlandı. Dünya Bankası’nın Okul Beslenme Birimi var ve bu konuda uzun zamandır yoğun çalışmalar yürütüyor.
Rapor, 14 yaş altında 521 milyon çocuğa ev sahipliği yapan Güney Asya özelinde olsa da Türkiye açısından çıkarılacak önemli ipuçları mevcut.
Özellikle 2000’lerde yaşanan gıda, yakıt ve finans krizlerinin ardından birçok düşük ve orta gelirli ülke, bir sosyal koruma tedbiri olarak okul yemeği uygulamasına yönelirken, toplumsal iyi oluş hallerini de bu şekilde desteklemeye başladılar.
Güney Asya, ücretsiz okul yemeklerinin teknik ve siyasi olarak sürdürülebilir kılınabileceği kilit bölgelerden biri. Güney Asya ayrıca küresel çapta okul yemeği programlarının üçte birinin uygulandığı bölge olma özelliğine sahip. 2008 yılından beri Dünya Bankası tarafından bu bölgedeki 36 ülkedeki 71 projeye 282 milyon dolar hacmindeki operasyonları için de destek verildi.
Güney Asya ve ücretsiz okul yemeği dendiğinde akla ilk gelen ülke olarak Hindistan’ın öncü olduğu yemek programıyla birlikte dünyanın en büyük çaplı okul yemeği programı yürütülüyor. 2001 yılında Hindistan Yüksek Mahkemesi, okullulaşmayı teşvik etmek ve çocuk açlığıyla mücadele için ilkokul çağındaki tüm çocuklara sıcak yemek sağlanmasına yönelik olarak ülke çapında bir programın evrensel olarak uygulanması yönünde bir karar aldı. Ayrıca bu karara uyumu sağlamak için bağımsız komiserler görevlendirdi.
Hindistan Örneği
Hindistan’da devlete ait tüm ilköğretim okullarında 6-14 yaş aralığındaki yaklaşık 120 milyon öğrenciye her gün ücretsiz yemek imkânı sunuluyor. Merkezi bir pişirme grubu kurulan ve özel ekipmanlarla donatılmış mutfaklarda kısa sürede yemeklerin pişirilmesi, soğutulması ve paketlenmesi şeklinde uygulanan bu yöntem, hem yerel ürünlerin tedarik edilmesini sağlıyor ve yerel istihdama olanak tanıyor hem de organik tarımı destekliyor ve sürecin âdem-i merkeziyetçi şekilde işlemesiyle bütçenin yükü azaltılmış oluyor. Yerel olarak üretilen ve tedarik edilen ürünlerin içerisinde biyolojik olarak güçlendirilmiş çinkolu buğday ve demirli darı kullanılıyor. Bazı eyaletlerde ise gün ortası yemeğine ek olarak pişmiş kahvaltı da sunuluyor.
Bu programın hükümete maliyeti yıllık yaklaşık 2,8 milyar dolar. Program sonucunda eğitimde olumlu çıktılar alınıyor, okullulaşma artıyor, genel çocuk nüfusu içerisinde obezite oranları azalıyor, bodurluk oranları düşüyor. Hindistan’da kuraklık sonucunda çocukların beslenmesi üzerinde yaşanan olumsuz sonuçların tümünün ücretsiz okul yemeği programı sayesinde ortadan kaldırıldığı, bilimsel araştırmalarla tespit edildi.
Nepal, Bangladeş ve Bhutan gibi diğer Güney Asya ülkeleri de okul yemeği programlarını “hak temelli” kabul ederek gıda güvenliği hakkını yasal olarak tanımaya yöneliyor. Bangladeş’te ücretsiz okul yemeği, 2001 yılında Dünya Gıda Programı’nın desteğiyle selden etkilenen 350 bin ailenin çocuğuna sağlanarak başladı. Ardından kapsamı genişledi ve şu anda ilkokul ve anaokulu düzeyine yönelik olarak 104 yoksul mahallede dağıtılıyor. Bu süreçte Dünya Gıda Programı’ndan ve STK’lardan da destek alınıyor; çocuklara içeriği zenginleştirilmiş bisküviler ve bazı bölgelerde de sıcak yemek dağıtılıyor.
İçinden geçtiği ekonomik krize rağmen Sri Lanka da Dünya Bankası’nın desteğiyle ücretsiz okul yemeğinden faydalanan çocuk sayısını 2 milyona çıkardı.
Yoksul ülkede gıda güvenliği hakkı
Güney Asya’nın en yoksul ülkelerinden biri olan Nepal, anayasasına gıda güvenliği hakkını dahil etti ve çocuklara ücretsiz her gün bir öğün sıcak yemek sağlayarak evrensel bir program uygulamaya devam ediyor.
1998-2004 yılları arasında yürüttüğü bir proje ile en az 20 gün okula devam eden kız öğrencilere 4 litre yağ şeklinde kumanya vererek okullulaşma oranlarını yüzde 135 oranında artıran ve 2021 yılından beri Uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonu üyesi olan Pakistan, hâlihazırda Yoksulluğu Ortadan Kaldırma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı öncülüğünde ulusal okul yemeklerine dair bir politika çerçevesi planlıyor. Amaç, okul beslenmesini ulusal sosyal korumaya dair kurumsal çerçeveye eklemlemek. Zira ülkede henüz sadece pilot bir program çerçevesinde okul yemeği dar bir kapsamda sağlanıyor.
Çok önemli bir tespit
Dünya Bankası’nın raporunda çok önemli bir tespit daha var: Güney Asya’daki ücretsiz okul yemeği programıyla kız çocukların demir alımı da iyileştirildi ve bu da dünya çapında her yıl 444 milyon erkeğe karşı 825 milyon kadının anemi olduğu düşünüldüğünde kansızlıkla mücadelede çok kıymetli bir araç halini alıyor. Özellikle demirle güçlendirilmiş besinlerin çocuklara erken yaşta ücretsiz ve okul ortamında sunulması anemi görülme sıklığını azaltırken toplumsal cinsiyet eşitliğine de katkı sağlıyor. Üstelik, ücretsiz okul beslenmesinin içeriğinin kadın kooperatiflerinden sağlanması da bu etkiyi birkaç kat artırıyor.
Dünya Bankası’nın okul yemeklerine yönelik politik angajmanı, operasyonel katkısı ve finansal katılımı son yıllarda artışta. Banka, 2008 yılından beri 36 ülkede 71 proje ile okul yemeklerine destek sağladı ve yaklaşık 282 milyon dolar tutarında proje yürüttü.
Meclisin Rolü
Uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonu ve Uluslararası Eğitim için Parlamenter Ağı işbirliğinde geçtiğimiz günlerde parlamenterlere yönelik bir Okul Yemekleri Araç Kiti hazırlandı. Rehberde okul yemeklerinin tarımdan çevreye, sosyal korumadan eğitime, toplumsal cinsiyet eşitliğine dek birçok alanda sağladığı faydalar ve okul yemeği programlarının ulusal ve uluslararası düzeyde daha da güçlendirilmesine yönelik olarak eyleme geçirilebilir öneriler yer alıyor. Zira bu programların hayata geçirilmesinde parlamenterlerin bilgisi ve ellerini taşın altına koymaları oldukça kritik. Bu açıdan parlamenterlerden seçmen kitlelerini temsil etmeleri, onların beslenme hakkını savunmaları, bu yönde yasama çalışmalarında bulunmaları, bu hedefleri bütçelendirmeleri ve hükümetin bu yöndeki eylemlerini ve harcamalarını yakından izlemeleri isteniyor.
İrlanda başta olmak üzere birçok OECD üyesi ülkenin parlamenteri son dönemde hükümetlerini Uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonu’na katılmaları doğrultusunda ikna etmek için çabalıyorlar. Son dönemde birçok uluslararası zirvede de parlamenterlerden açlık ve kötü beslenmeyle mücadeleye yönelik politikalar belirlenmesi, yasal adımlar atılması, spesifik bütçelerin hazırlanması, ittifaklar kurulması konusunda ellerini taşın altına koymaları isteniyor.
Hazırlanan bu araç kitinde de dünya çapında parlamenterlerden okullarda ücretsiz yemek konusunda yasama sürecinde neler yaptıklarına dair bir “yapılacak işler listesi” üzerinden ilerlemeleri, bu yönde sistematik bir yaklaşım benimseyerek araç kitindeki hedefleri teker teker gerçekleştirmeleri bekleniyor.
Siyasi irade eksikliği
Biz Meclis’te kısır döngüler içerisinde boğuşurken, parlamenterlerin ve onunla bağlantılı olarak da yerel yöneticilerin bu araç kitinden faydalanması ve Türkiye gerçekliklerine uyarlamasının önünde sizce ne engel var? Descartes yaşasaydı bu soruya yanıtı, “önceliklendirme sorunu ve siyasi irade eksikliği” olurdu.
Mesele Tam Olarak Ne?
Kuşkusuz dünyanın farklı bölgelerinde okul yemeklerinin dağıtılması, finansmanı ve kapsamı farklı. Ancak mesele ortak: Çocukların beslenmesinin temel bir insan hakkı olarak tanınması. Okul yemekleri programı konusunda dünya çapında artık ihtiyaç temelli bir gıda desteği müdahalesinden hak temelli bir kamu hizmeti sunumuna doğru kayan bir süreç söz konusu.
Çünkü mesele sadece yemek değil. Aynı zamanda çocukların ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının yeniden dağıtılmasına dair bir adalet sistemi tesis edilmesi… Mesele aynı zamanda açlığın siyasi, ekolojik, sosyal, kültürel boyutlarının da fark edilerek gıda sistemlerinin yeniden yapılandırılması…
Bu konuda Güney Amerika ülkeleri öncülüğü korurken, kısa süre önce Sahra-altı Afrika ve Güney Asya ülkeleri de kıymetli girişimlerde bulunmaya başladılar ve bütçelerinden ayırdıkları neredeyse her kuruşu bu programlara yatırmak için ciddi bir taahhüt altına giriyorlar. Bu isteklilik hallerinin en büyük göstergesi de Uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonu’nun toplantıları ve çalıştaylarındaki öncü tutumları, diğer ülkelerin iyi uygulama örneklerini kendilerine aktarmak üzere çalışmaları ve çocuk açlığını sonlandırmak üzere üstlendikleri taahhütler… Ayrıca dünyanın dört bir yanından parlamenterler de bu sürece desteklerini sunarak politik angajmanı artırıyorlar.
Okullarda beslenme deyince çocukluk yıllarınız, açlığınız, tokluğunuz, yediğiniz abur cuburlar, yiyemedikleriniz, okul kapısı önünde bekleyen çağla badem ve erik satıcıları, sıra arkadaşınızla paylaştığınız İzmir gevreği bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçti, değil mi? O zaman gelin, rotamızı film endüstrisine çevirelim.
“Bu dünyada doğduğun için mutlu musun?” diye sorarlar günün birinde ünlü Rus yönetmen Andrey Tarkovski’ye. Cevabı hepimiz için ilham verici:
“Mesele bu değil. Bence dünya mutluluğun aranacağı yer değil. Bu dünya birileri mutlu olsun diye oluşmadı. Dünya mücadele etmemiz için var. İçimizdeki iyilik ve kötülük savaşsın ve iyilik kazansın ki ruhsal olarak gelişelim.”
Türkiye’de çocuk hakları
Türkiye’de çocukların haklarını teker teker onlara iade etmek, uzun soluklu bir mücadele. Keza beslenme hakkı da bu şekilde. Biz de bu mücadele için her alanda elimizden geleni yapalım ki sonunda iyilik kazansın; çocuklar fiziksel ve bilişsel olarak gelişirken biz de ruhsal olarak gelişelim. Böylelikle filmlerindeki şiirsel sahnelerle belleğimizde yerini koruyan Tarkovski bir kez daha haklı çıksın…