Yersen…

Bir önceki yazımda asgari ücretli insanların karşı karşıya kaldıkları yaşam zorluklarından söz edip, açlık sınırının altında bir asgari ücretin ekonomik olarak da vicdani olarak da kabul edilemez olduğunu yazınca tanıdık-tanımadık pek çok kişiden, çeşitli iletişim kanalları aracılığı ile “Emeklileri niye yazmıyorsunuz?” diye sesler yükselmeye başladı. O kadar haklılar ki…

Öncelikle bir kez daha hatırlatayım ki; geçmiş dönemde uygulanan ekonomi politikasının en büyük mağdur kesimlerinden birinin emekliler olduğunu defalarca yazdım, anlattım. Hatta en mağduru emekliler, sonrasında dar ve sabit ücretliler.

Hiç uzatmadan, kestirmeden yazayım düşündüğümü. Emeklilerin bugünkü yaşam koşulları hepimiz için utanç kaynağıdır.

Herkesin bildiği üzere bugün Türkiye’de en düşük emekli maaşı 10,000 TL. Temmuz ayında işçi ve işçi emeklilerinin maaşlarına yaklaşık yüzde 25 zam yapılacak. Buna rağmen 1,8 milyon emeklinin maaşı artmayacak. Çünkü kök maaş denen maaşları yüzde 25 zamlanmış hali ile bile 10,000 TL’nin altında kalacak ve devlet emeklisine sahip çıkarak maaşını en düşük emekli maaşına yani 10,000 TL’ye eşitleyecek. Maaşı 20,000 TL olan emeklinin yeni maaşı 25,000 TL olurken, 10,000 TL emekli maaşı alan bir emekli 10,000 TL almaya devam edecek.

Bugünlerde emekli maaşlarında bir iyileşme yapmak üzere çalışmalar yapıldığı söyleniyor ve kamuoyuna yansıdığı kadarı ile üç formül üzerinde çalışılıyormuş. Sanırım ana formül en düşük emekli maaşını yükseltmek.

Bu arada geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “EYT’nin seçim öncesinde muhalefetin popülist söylemleri ile çıktığını ve EYT’nin bütçeye yükünün, finansman maliyeti ile birlikte 724 milyar TL olduğunu” söyledi. Son düzenlemeden yararlanmış ve 8 ay erken emekli olmuş biri olarak aklıma takıldı. EYT konusu Türkiye’nin çok uzun yıllardır gündeminde olan bir konu. 2002 yılından bu yana hükümette olan AKP, neden bugüne kadar bu konuyu masaya yatırıp çözmemiş de bu son seçimde sorun çözülmüş acaba?

Hanımlar, beyler, 100 TL’nin altına meyve bulmak neredeyse mümkün değil. Mevsim etkisi ile de olsa limonun kilosu 100 TL. Simit 15 TL gençler. Evi kirada bile olsa elektrik, su, doğalgaz ve temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor emeklilerin büyük bir bölümü.

Yeri gelmişken, asgari ücretli ve emekliye yapılan zam enflasyon yaratıyor ama bir gece ansızın geliveren yüzde 38’lik elektrik zammı enflasyon yaratmıyor. Ne ilginç!

Pek çoğumuz sokakta, insanların arasında yaşıyoruz. Yaşlılarımızın dilendiğini, yardım istediğini, ayakta durmakta zorlanan insanların toplu taşımada bir şeyler satmaya çalıştığını görüyoruz.

Bazı marketlerin kapanışa yakın saatlerde dışarı çıkarttıkları neredeyse yenmeyecek hale gelmiş meyveleri aldıklarını, alırken utançtan başlarını yerden kaldıramadıklarını görüyoruz.

Bu anlattıklarım bu ülkenin gerçekleri.

Şimdi komisyonlar kurulsun, uzun uzun çalışılsın sonra üç kuruşluk iyileştirmeyi medyada “Emeklilere büyük müjde” diye okur dinleriz.

Yersen…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi