Utku Ekmekçi
Yeni yıl, yeni umutlar; aynı gündem, aynı kısır döngüler
Zaman ilerleyip, yıllar değişiyor olsa da bizdeki gündem ne yazık ki değişmiyor. Ekonomi ekseninden ilerleyecek olursak enflasyon, hayat pahalılığı, döviz kuru, para politikası, üretim maliyetleri, ücretlerdeki artışlar gibi konular sürekli gündemimiz olma halini koruyor.
Enflasyon
Geçtiğimiz yılı yüzde 65 seviyesinde bir tüketici enflasyonu ile tamamladık. Zaten, önce Eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Program’da, sonrasında da Kasım ayındaki Enflasyon Raporu’nda yapılan güncelleme ile birlikte TCMB tarafındaki beklenti de bu yöndeydi. Eylül ve Kasım aylarında güncellenmiş olan beklentilerin elbette çok sapması zaten matematiksel olarak da beklenmezdi. Önemli olan yılın başında, hatta bir önceki yıl açıklanmış olan beklentilerin ne kadar gerçekleştiği. Merkez Bankası’nın 2023 yılının ocak ayındaki ilk Enflasyon Raporu’ndaki 2023 yılı enflasyon beklentisinin yüzde 22 olduğunu unutmayalım. Ancak buraya takılarak bir eleştiriyi de en azından 2023 yılı için, yapmayalım. Ekonomi yönetimindeki değişikliklerin her alt detayda olduğu gibi bu noktada da siyahla beyaz kadar farklılık gösterdiğini zaten biliyoruz, gördük. Dolayısıyla geç de olsa güncellenip gerçekçi seviyeye çekilen beklentiler ve bunun yaratacağı ileriye dönük çıpalama etkisi üzerinde durmamız gerek.
Gerçekçilik
Enflasyon konusunda en etkili mücadele piyasalara güven vererek ileriye dönük beklentiye inandırmak ve bunun neticesinde de fiyatlama davranışlarının düzelmesini, beklentiler çevresinde kalmasını sağlamak. Yüzde 22 beklediğinizi söylediğiniz bir ortamda kimse buna inanmıyorsa artık fiyatlama davranışlarındaki irrasyonelliğin dolayısıyla sert fiyat artışlarının da sonu olmuyor. Her üretici ya da satıcı, faaliyetini garantiye alabilmek için olası enflasyonun bile çok ötesinde fiyat ayarlaması yapıyor, bunun sonucunda da enflasyon yükseliyor. Bir kısır döngüye giriliyor. Ancak beklentinin, örneğin 2024 yılı için, yüzde 36 olduğu açıklandığında piyasalar bu açıklamaya güven duyarsa, 2024 yılı fiyat artışlarını biraz da sapma payı ekleyerek yüzde 40-45 yapıyor. Bunun çok üzerinde bir fiyat artışı olduğunda tüketici de tepki göstermeye, fiyatlama kabul görmemeye başlıyor.
Güven ve İtibar
Hemen 2022 yılını hatırlayalım, enflasyon faiz indirimlerinin etkisiyle yüzde 20 seviyelerinden hızlıca yüzde 80 seviyelerine yükselmişti. Bununla birlikte Merkez Bankası, Enflasyon Raporları aracılığıyla 2022 yılı enflasyon beklentisini önce yüzde 23 sonra da yüzde 43 olarak açıklıyordu. Dolayısıyla bu açıklamalara itibar edilmiyordu ve piyasalarda maliyet artışlarının da çok ötesinde fiyat artışları yaşanıyordu; fiyatlama davranışları bozulmuş, tüm kesimlerde fiyat algısı kaybolmuştu. Fiyatlar bu şekilde artınca maliyetler daha da artmış, bu yeni fiyat artışlarını doğurmuştu. Yukarıda bahsettiğim kısır döngüye girilmiş ve bu dolayısıyla tüketicideki refleks de yok olmuştu.
İşte bu sebeple, 2023 yılının başındaki beklentilerin gerçekçi olmamasına takılmayıp, seçimden sonra rasyonelleşen para politikasına, bunun neticesinde düzeltilen beklentilere odaklanmak ve bu politikaya değer vermek gerekli.
Temel amacı fiyat istikrarını sağlamak olan Merkez Bankası’nın geçtiğimiz 8 aydaki aksiyonları herkes tarafından beğenildi, beğeniliyor. Bu haftayı Merkez Bankası Başkanı ile ilgili bir gündemle geçirmiş olsak da umarım bu gündemle ilgili de samimi ve doğru bir iletişim yöntemi seçilir ve bir an önce Merkez Bankası tekrar kurumsal görevleriyle konuşulmaya devam eder. Zira zaten seçim öncesi bazı tereddütleri masanın üzerinde haklı olarak tutan, para politikasının da seçim politikalarına kurban edilip edilmeyeceğini merak eden piyasalar için bu gündem ve durum büyük bir risk teşkil ediyor.
Hizmet Enflasyonu
Bu noktada 2 kritik durum var. Birincisi 8 aydır oluşmaya başlayan itibar ve güvenin zedelenmesi yukarıda uzunca bahsettiğim kısır döngüye tekrar girilmesine ya da zaten kısmen devam etmekte olan kısırdöngüden çıkılmanın zorlaşmasına neden olacak. Bu döngüden çıkmaz zaten oldukça zor. Üretim maliyetlerinde döngüden çıkılıyor gibi görünse de özellikle hizmet enflasyonunun hala yüksek seviyesini koruduğunu görüyoruz ve bir süre daha koruyacağını biliyoruz. Özellikle hizmet enflasyonu tarafında bu çıpalama gerekliliği daha önemli bir durum. Asgari ücret ve dolayısıyla personel maliyetlerindeki artışlar da dikkate alındığında hizmet enflasyonunun düşebilmesi noktasında daha fazla itibar, güven ve geleceğe yönelik inanca ihtiyaç var. Hizmet sektörü enflasyonunu değerlendirirken hizmet sektörü güven endeksine de dikkat çekmek lazım. 6 ay önce 125 seviyelerinde olan endeks 100 seviyelerine kadar geriledi. Bu göstergeleri birlikte değerlendirip, sorunu doğru okumalı ve dolayısıyla doğru çözümler üretebilmeliyiz.
Maliye Politikası
İkinci kritik durum ise maliye politikasının da seçim yılı sebebiyle gevşememesi durumu. Bütçe verilerinde görüyoruz ki 2023 yılında maliye politikasında çok da sıkı değildik. Bunda elbette ve haklı olarak 6 Şubat depremlerinin etkisi vardı. Ancak 2023 seçimlerinin etkisi olduğunu da biliyoruz. Verinin detayında bu kırılımı göremiyoruz. Seçim harcamaları ile deprem yaralarını sarmaya yönelik harcamalar çok iç içe olduğu için bu kırılımı hesaplayabilmemiz de mümkün olmuyor. Üstelik deprem dolayısıyla ortaya çıkan harcamalar sadece 2023 yılında da kalmadı, yıllara yayılan yatırımlar olduğu için 2024 yılı bütçesinde de (hatta 2025 yılında da) deprem harcamalarının etkileri görülecek. Bunun yanında bir de seçim harcamalarından dolayı bütçe disiplininin bozulması önümüzdeki önemli risklerden biri. Hemen hemen her yeri geldiğinde söylediğimiz gibi, ekonomik düzlüğe çıkmak, kalkınabilmek, refaha kavuşabilmek sadece para politikasıyla mümkün değil. Bunun yanına maliye politikasının da mutlaka aynı disiplin ve kararlılıkla eklenmesi gerekli. Biliyoruz ki para ve maliye politikası birlikteliği önemli ancak bu birliktelik bile yeterli değil, bunlarla birlikte eğitim, hukuk, demokrasi alanlarındaki yapısal reformlara ihtiyaç var. Özetle, sadece para politikasında doğru işleri yapmak anlık pansuman niteliğinde bir fayda sağlasa da orta uzun vadede yapılması gerekenlerin önemli ama küçük bir parçası.
İyi Haberler
Doğru işleri yapmaya başladığımız zaman güzel haberler geldiğini de görüyoruz. Kredi derecelendirme kuruluşlarının not yükseltmesi için 2023 yılı henüz erkendi, biliyoruz. Ancak doğru politikalarda değişiklik yapmazsak 2024 yılı not artışlarının geleceği bir yıl olacaktır. Bu hafta içinde ülke notumuzda değil ama bazı şirketlerimizin notlarında yükseltmeler gelmeye başladı bile. Şu bilgiyi de vereyim, şirketlerin kredi notları ülkelerinin kredi notları ile paralel; ülke notu düşükse şirketin notu da yükselemiyor. Dolayısıyla ülke notumuzda yükselmelerin başlaması şirketlerimizin notlarındaki artışı da hem daha genele yayacaktır hem de hızlandıracaktır.
Beklentiler
TCMB tarafından yapılan ve açıklanan ‘Piyasa Katılımcıları Anketi’nin ocak ayı sonuçları açıklandı. Katılımcılar yıl sonunda Amerikan doları değerinin 40 Türk lirası olacağını bekliyor. Katılımcıların 2023 yılı için büyüme beklentisi yüzde 4,2. Bu yıl sonunda yıllık enflasyon (TÜFE) beklentisi ise yüzde 42 oldu. Cari işlemler açığındaki beklenti 34,4 milyar Amerikan doları seviyesinde. Merkez Bankası politika faizi olan 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranının özellikle yılın son çeyreğinde düşeceği beklentisi genel kabul görmüş gibi görünüyor; 12 ay sonrası için beklenti yüzde 36,5.
Sağlıklı, keyif dolu bir ay geçirmenizi temenni ediyorum. Sevgilerimle.
Kaynak: Verimetrik
Kaynak: Verimetrik
Kaynak: Verimetrik
Kaynak: Verimetrik
Kaynak: Verimetrik