Yasaklar, yolsuzluk, yoksulluk... İşte AKP'nin doğum günü fotoğrafı

En az on kez kuruluş yıldönümü, bir o kadar parti kongresi izleyen biri olarak, AKP’lilerin anlattığı ‘kusursuz’ tabloya, gerçeklerin fotoğrafını eklemekte fayda var. “AK Parti, yasaklarla, yoksullukla ve yolsuzlukla mücadele edeceğini iddia ederek toplumdan onay aldı. Şimdi yasaklar ülkesi olduk. Yoksulluk yeniden diriltildi. Yolsuzluk her yerden akıyor. 3Y ile gelen iktidar, 3Y ile gidecek…” Bu sözler bir dönem AKP’de siyaset yapmış Ali Babacan’a ait. AKP’nin kuruluş yıldönümünde 23 yıllık süreci bu üç başlık üzerinden anımsatmakta fayda var diye düşündük. Hazin bir fotoğraf çıktı…

YASAKLAR

İktidar partisinin yasakları, kendi yaşam biçimini topluma dayatma olarak küçük adımlarla başladı. Döşenen taşlar, zamanla tüm ülkeyi ayağa kaldıracak yasaklara dönüştü. Toplumsal tepki arttıkça, AKP daha da duyarsızlaştı.

*Müdahale önce demeçlerle başladı. Bugün partilerine sert eleştiriler yönelten Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik gibi siyasiler, kadının dekoltesine, hosteslerin kırmızı rujuna, kadınların kahkahasına karıştılar. Ardından, aynı bahçe içerisinde farklı binalarda bulunan erkek ve kız öğrenci yurtları birbirinden ayrıldı. Sonra otobüse binmeye, eğlenmeye saat sınırlaması getirildi. Bunlar topluma küçük küçük enjekte edilirken, ardından büyük yasaklar, yasaklamalar geldi…

*Yeni Instagram yasağı aslında 2014’teki internete sınırlama yetkisi veren yasayla başladı. Gençler, “İnternetime dokunma!” eylemi başlattılar. Gezi eylemleri ve sonrasında alınan kararlar, hükümetin ‘en büyük yasakçı hareketi’ oldu. Aradan geçen 10 yıla rağmen intikam hissi hafiflemedi. Filmler, yazarlar cezalandırıldı. Yasaklı şarkıcılar listesi oluştu. Sanat ve kültür festivalleri birer birer iptal edildi. Muhalif görüşe sahip herkes, biraz iddialı çıkış yapsa, ‘terörle ve terörizmle’ ilişkilendirildi. Yasalarda bu yönde değişiklik yapılarak, ‘terör örgütü üyesi olmadığı halde’ diye tanım konuldu.

*Önce STK’larla, ardından üniversite yönetimleri ve akademisyenlerle, sonra sendikalarla uğraşıldı. En son medya ele geçirildi. Etkisiz hale getirilen yönetimler, el konulan bu kurumlar günlerce yazıldı. Grevler birer birer yasaklandı. Kürt açılımı yerini kayyum atanan belediye başkanlarına, Kürtçenin yeniden yasaklı dil olmasına kadar vardı.

*15 Temmuz 2016 yılında darbe girişimin ardından OHAL bahanesiyle tüm hak arama yöntemleri rafa kaldırıldı. “Genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelik” tüm eleştirel faaliyetleri iptal ettirmek için kullanıldı. Ve Türkiye özellikle son 5 yılda, mahkemelere müdahale edilen, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının yok sayıldığı, suçlama olmadan cezaevinde kalınabilen bir ülkeye dönüştü…

YOLSUZLUKLAR…

*AKP iktidarında ‘yolsuzluğun’ konuşulan bir şey olmaktan çıkıp görünür olmasının tarihi 17 Aralık 2013’dür. Üç AKP’li bakanla ilgili ortaya dökülen büyük yolsuzluk tarihe geçti. AKP’nin ülkeyi beraber yönettiği yol arkadaşları FETÖ’cülerin deşifresi olsa da gerçekliği yok sayılamadı. Bu tarih, yolsuzlukların AKP içinde açık açık konuşulduğu bir dönüm noktası oldu.

*Bundan sonra AKP hükümetinde kararların çoğu yasalara aykırı atılan tüm adımların ‘hesabının sorulmaması’ üzerine alındı. Kamu İhale Kanunu onlarca kez değiştirildi. Yasaya birçok gedik açılarak, alım ve ihalelerin çoğunun bu yasa kapsamı dışına çıkartılması sağlandı. AKP sermayesinin büyümesi ve gelişmesi için en önemli adım burada atıldı. Kolay ihale, kolay para yöntemiyle partiye yakın duranların hızla ve kuralsız şekilde zenginleşmesi sağlandı.

*Bütün bunları denetleyip itiraz edecek kurumlar engellendi. Sayıştay’ın yolsuzlukları ve görevi kötüye kullanma gibi suçları ortaya çıkmasını önlemek için Sayıştay yasası değiştirildi. Teftiş, müfettiş, hesap uzmanı gibi görevler etkisiz hale getirildi. Kamu görevlilerinin, yasa dışı hareketleri izlemesi engellendi.

*Aynı dönemde, AKP’li bakan ve yöneticilerin rahat hareket edebilmesi için kamu kurumlarının mallarının ve arazilerin özelleştirmesindeki sıkı denetim gevşetildi. “Özelleştirme uygulamalarının yargı dışında bırakılması” sağlandı. Devlete ait taşınmazlar, çok kolay satışa çıkartıldı. Alıcılarının AKP’ye yakın iş adamları olması sıradanlaştı.

*İşin ilginci, ihaleleri kaybedenler de AKP’li olunca, bu satışların çok dedikodusu çıktı. Rüşvet, komisyon iddiaları kulislerin rutin konusu oldu. ‘Erdoğan ailesine yakın olanlar, Binali Yıldırım ve ekibine yakın olanlar, Süleyman Soylu’ya yakın olanlar’ gibi klikler oluştu. Bu kliklerin etkisi ve gücü sürekli değişti. Ve Türkiye yolsuzlukla anılan ülkeler sıralamasında hızla başa ilerledi.

YOKSULLUK

Yoksulluk; AKP iktidarının en önemli çıkış noktası oldu. 2001 krizinde yaşanan büyük ekonomik çöküşün üzerine özellikle 2016 yılına kadar atılan adımlar, yoksulluğun ciddi şekilde azalması, refahın tabana yayılması sonucunu doğurdu ve bu rakamlara da yansıdı.

*Ancak, bu tarihten sonra neredeyse yolsuzlukların artışına paralel olarak, yoksullukta da artış görünmeye başladı. 2018 yılı yoksulluk için dönüm noktası oldu. Süreç bundan sonra baş aşağı gitti. Özellikle ekonomi programlarındaki başarısızlık, seçilen kadroların liyakatsizliği, enflasyon ve işsizlik oranlarındaki artış, gelir dağılımında ortaya çıkan bozulma iktidarın ‘kaderle-kadercilikle’ açıklayamayacağı ciddi bir krizin habercisi oldu.

*Çare olarak başvurulan sosyal yardımlar, bunların sayısının ve miktarının arttırılması da yoksulluğun görünür olmasını engelleyemedi. 20 aileden 1’inin sadece yardımlarla yaşadığı günlere gelindi. Türk-İş, 2024 Temmuz ayının açlık ve yoksulluk sınırı verilerini açıkladı. Açlık sınırı 19 bin 234 lira yoksulluk sınırı 62 bin 653 lira oldu. TÜİK verilerine göre AK Parti iktidarının ilk ayları olan 2002 sonunda Türkiye’de işsiz sayısı 2 milyon 464 bindi. İşsizlik oranı 5’e katlandı. Kişi başına düşen milli gelir, istihdam ve diğer ekonomik refah göstergeleri yere çakıldı. 2013’den itibaren Türk Lirasının değeri önemli ölçüde düştü, son beş yılda dolar karşısında yüzde 80 değer kaybetti, satın alma gücü ciddi şekilde azaldı…

*İşte iktidar partisi, 23’üncü kuruluş yıl dönümünü böyle bir tablo eşliğinde kutladı. 'Umudun, Geleceği ve İcraatın Adı AK Parti' sloganı inandırıcılıktan uzak kaldı. Kimse yukarıdaki mirasın sahibi gibi görünmek istemediği için gerçekler es geçildi. Siyasetçi transferleriyle dikkatler başka tarafa çekilmek istendi. Pek kutlanacak bir şey olmadığı için program, partinin konferans salonuyla sınırlı kaldı. Anlaşılan, ‘salonu ne kadar küçültürsen, kalabalık daha fazla görünür’ diye düşünüldü!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nuray Babacan Arşivi