Uğur Temel
Vaka-i Hayriye (Hayırlı Olay)
Özel zevkim ve kişisel merakımdır tarih. O kadar ki; iletişim ve sosyolojinin yanına, üçüncü fakülte olarak tarih eklemeyi ciddi ciddi, bu sene düşünüyorum. Benim kişisel eğitimim, konunun dışında elbette. Bir sosyal bilim olan tarih; geçmişten günümüze ışık tutar.
Geçen sezon 5 Şubat tarihinde “…çünkü ayrılık da sevdaya dâhil” başlıklı yazımda şunları yazmışım;
… “Abdullah Avcı da geçen sezonki başarısızlığına rağmen, “umut” olarak gelmişti, tekrardan takımın başına. Hırvat Teknik Direktör Nenad Bjelica, istenen başarıyı yakalayamamıştı. 38 yıl sonra takımı şampiyon yapan Abdullah Avcı hem takımı hem de şehri tanıyordu. Takımı yeniden ayağa kaldırabilirdi… Bu yüzden, yeniden Trabzonspor’a dönebilirdi. Tıpkı “Baba” Süleyman Demirel gibi… Gitmek zorundaydı gitmişti şimdi yeniden kendisine ihtiyaç vardı, gelebilirdi…
Zaman zaman oluyor böyle, evdeki hesap sahada tutmayıveriyor işte… Ekim ayında, büyük ümitlerle takımın başına geçen Abdullah Avcı, büyük çoğunluğu kendi transferi olan oyuncularıyla başarıya ulaşamadı. Futbolun içinde başarı kadar başarısızlık da var ve bu çok doğal. Dün akşam itibarıyla Trabzonspor’un tek hedefi kaldı artık; Türkiye Kupası…
Edebiyatımızın ve düşünce hayatımızın entelektüel yazarı ve şairi Attilâ İlhan, o muhteşem şiirinde; “…çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var/çünkü ayrılık da sevdaya dâhil/çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili/hiçbir anı tek başına yaşayamazlar/her an ötekisiyle birlikte/her şey onunla ilgili…” diyor, ayrılıklar için….
Değerli Başkan Ertuğrul Doğan, sevgili hocam Abdullah Avcı; yeniden “umut” olmak için, severek ayrılalım sizinle. “Çok geç olmadan vakit” gidin hocam. Şiddetli geçimsizlik olmadan, Trabzon caddelerinde rahatça gezebilirken gidin, “ayrılık da sevdaya dâhil” olsun...
Hemen arkasından 9 Şubat tarihli “Cemal Safi okudunuz mu hiç, Abdullah Hocam?” başlıklı yazımın bir bölümü de şöyle:
…“ Cevap basit aslında; Trabzonspor’un başarısızlığının sorumlusu Abdullah Avcı olduğu kadar, Başkan Ertuğrul Doğan’dır da… Bir önceki yönetimin -Ahmet Ağaoğlu yönetimi- “ikinci adamı” değil miydi Doğan? Ahmet Başkan’ı – tabiri caizse- “topal ördek” yapan yani iş göremez hale getiren, Ertuğrul Bey değil miydi? Dönen tekerleğe, başkan olma sevdası yüzünden, çomak sokan değil midir Sayın Doğan? Bu yüzden, biriken hesabı ödemek hem Avcı’ya hem de Doğan’a yakışır…
Anlaşılan o ki; “ayrılıkların sevdaya dâhil” olduğunu göremiyor hem Abdullah Avcı hem de Ertuğrul Doğan. Belki de şiir sevmiyorlar, ya da Attilâ İlhan sevmiyorlar… O zaman size Cemal Safi tavsiye ederim. Bakın ne diyor, 2018 yılında kaybettiğimiz şair; “…Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm, /Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm. /Korkulu düşlerimi yorumdan kaçıyorum;/Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum. /Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,/Günahıma girmeden, katilim olmadan git!”
Şimdi bu kadar yazıyı arşivden bulup niye yazdım? Bazen kötü gözüken bir olay, hayırlı olabilir bizler için, kurumlar için. Dün akşam; Rapid Wien’e mağlup olarak Avrupa Ligi’ne veda edip, Konferans Ligi Play –Off turuna düştü Trabzonspor. Yapılan üst üste hatalar, bu sonucu getirdi. Hatalardan ders alınmadı. Takım iki sezondur 8 ve 10 numara isterken, bol bol 6 numara transferi yapıldı. Mendy’nin olduğu bölgeye; Ozan Tufan, Okay Yokuşlu, Lundstram alındı. Bu transferleri kim yapıyorsa, futbol ile ilgisinin olmadığına bahse girerim. Takım farklı yerlere transfer isterken, çifter çifter ön libero almak ya futbol cahilliğidir ya da menajerlerin kayığına binmektir… Umarım, Abdullah Hoca’ya bu soruyu sorabilecek bir meslektaşım çıkar…
Zararın neresinden dönülse kâr olurmuş. Trabzon’u zarardan kurtarmak için sadece Abdullah Avcı’nın istifası yetmez, kankası Ertuğrul Doğan’ın da gitmesi gerekir.