Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

TUZ KOKTU

BENCE, sözün bittiği yerdeyiz.

Sözün özü; “yağ kokarsa tuzlanır ya tuz kokarsa” sözü, toplumsal çözülmenin gerekçesini izah etmek için kullanılan halk irfanının bir incisidir; efradını cami ağyarını mani bir atasözü.

Geçen hafta, “tuzun koktuğunu” hissettik, gördük!

İktidar/yönetenler, hayat pahalılığı altında ezilen toplum kesimlerinin “adalet çığlığını” duymadılar, görmediler, yok saydılar…

6 aylık enflasyon farkına dayalı olarak emekli maaşlarına yapılan zamlar açıklandı. Çoğu aile reisi olan 3 milyon 703 bin 788 emekli, malul, ölüm ile dul ve yetim yani korunmaya muhtaç, çoğu yaşlı insan, yıl sonuna kadar 12 bin 500 TL maaş alacak…

”HARCA HARCA BİTMEZ!”

Yalnız en az emekli maaşı alanlar değil yaklaşık 16 milyon emeklinin en az yarısı açlık sınırının altında bir gelirle yaşamaya mecbur… Asgari ücrete ara zam yapılması isteniyordu, bekleniyordu, olmadı. TÜİK’e göre, Mayıs-2024 itibarıyla ücretli çalışan 15 milyon 669 bin 792 kişi bulunmaktadır. Bunun en az yüzde 40’ı asgari ücretle çalışıyor. Aile geçindiren bu insanlar, ocak ayında belirlenen 17 bin 2 liralık ücreti yıl sonuna kadar almaya devam edecekler, ücretlerine zam alamayacakları kesinleşti, yetmedi suçlandılar!

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e göre enflasyonun sebebi yüksek ücretlermiş ve asgari ücret yani 17 bin 2 TL Avrupa’nın birçok ülkesinden daha yüksekmiş(!).

Gerçekler çok acı;

TÜRK-İŞ Konfederasyonu’nun yaptığı araştırmanın 2024 Haziran ayı sonucuna göre, Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 18 bin 978,77 TL. Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 61 bin 820,10 TL oldu.

Haziran 2024 enflasyonu; TÜİK’e Göre %71,60, ENAG’a göre %113,08, İTO’ya göre %82,14. Kesin olan şey; her gün hemen her ürünün fiyatı ve hizmet bedeli zamlanıyor!

Adaletsizlik diz boyu; yıl başından bu yana 6 aylık enflasyon oranı TÜİK’e göre yüzde 24,73 olmuş; yani 17 bin 2 liranın dörtte birini enflasyon zaten almış götürmüş. “vatandaşı enflasyona ezdirmedik” diyenler utansın!

“Gelir dağılımı adaletsizliği” artık kangrenleşti, adalet duygusu bitti; “altta kalanın canı çıksın!” veya “ölen ölür kalan sağlar bize yeter” anlayışı AKP iktidarının resmi tavrı oldu; kimsesizlerin partisi olmaktan artık vazgeçti.

TÜİK 2023 yılı gelir dağılımı istatistiklerine göre en yüksek gelir grubunun (%20) toplam gelirden aldığı pay yüzde 49,8, en düşük yüzde 5’lik kesim ise gelirin sadece yüzde 0,8’ini alıyor.

Bir akşam yemeği için 168 bin TL ödeyen AKP’lilerle 12 bin 500 TL ile bir ay geçinmek zorunda olanlar aynı sokakta birlikte (ateşle barut misali patlamaya hazır) yaşamaya devam edecek…

BİRLİKTE YAŞAMAK MÜMKÜN MÜ?

“Birlikte yaşamak”, toplum olmak, millet olmak ve nihayet devlet olabilmek, böylece ortak bir gelecek hayal edebilmek adalet duygusunun güvencesini duymakla mümkündür. Bir topluma aidiyet duymak ve bir devletin vatandaşı olmanın övüncünü hissetmek ancak adaletle yönetildiğinden emin olmakla mümkündür. Bunun için devletin temeli adalettir, “adalet olmazsa devleti yaşatamazsınız” demiş atalarımız.

Sebebi ve müsebbibi sorgulamadan, sorgulayıp bir yerleri suçlamanın kolaycılığında öfkeleri kabartıp üzerinde sörf yapmanın ucuzluğuna düşmeden söylersek; bir sonuç olarak, “gelir dağılımı adaletsizliği” birlikte yaşama zeminini çürütüyor, toplum çözülüyor, devlet “Baba olmak” vasfını kaybediyor. Bunun sorumlusu AKP iktidarıdır.

Toplum, “nimette ve külfette” eşitlik duygusunu kaybederse çürümenin/çözülmenin son çaresini de tüketmiş oluruz. Yani tuz kokmuş olur.

Hazine garantili yap-işlet devret projesi müteahhitlerin döviz cinsinden borçlarını Türk Lirasına dönüştürerek beş takside bölen iktidar, emekli, işçi, memur ve çiftçi vatandaşına “para yok” diyebiliyorsa sözün bittiği noktadayız; tuz koktu demektir.

Sözün sonu; “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi