Mert Yılmaz
Top Artık Maliye’de
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) Nisan ayı toplantısı dün yapıldı ve kurul politika faizini değiştirmeyerek %50’de sabit bıraktı. Merkez Bankası’nın faiz artırımlarına bu toplantıda da devam edeceğine düşünenler olsa da genel beklenti %50’de sabit bırakacağı yönünde idi. Bir önceki toplantıda politika faizi 500 baz puan artırılarak %45’ten %50’ye yükseltilirken, koridorda da düzenleme yapılmış ve marj 300 baz puana çıkartılmıştı. Bunun anlamı aslında Merkez Bankası bugün bir faiz artışı yapmadan da piyasayı %53 ile fonlayabilir demek. Örtülü bir faiz artışı hakkı, Merkez Bankası’nın cebinde zaten.
Mevcut hali ile para politikasının yeterli sıkılığa ulaşıp ulaşmadığı tartışılabilir ama yakın zamana göre ciddi bir sıkılaşma olduğu kesin. Mayıs 2023’te %8,50 olan politika faizi bugün %50. Bugün yapılan toplantıda verilen karar ve metindeki ifadeler sonrası Merkez Bankası topu maliye politikasına attı. Önümüzdeki dönemde yeni bir faiz artışı görme ihtimalimiz sıfıra yakın.
Daha önceki yazılarımda da değinmiştim; para ve maliye politikası bir bütündür ve eşgüdüm içerisinde yürütülmelidir. Para politikasının sıkı, maliye politikasının gevşek olduğu hallerde (ya da tam tersi) istenilen hedefe ulaşılması mümkün değildir. Yakın geçmişimizde bunu da deneyerek test ettik, sonucu gördük.
Dolayısı ile maliye politikasının da sıkılaşması gerektiği çok net ortada. Ancak bu adımlar atılırken özellikle vergi düzenlemeleri ile yeni bir enflasyon baskısı yaratılmaması gerekiyor. Bunun için de ilk yapılması gereken şey kamuda tasarruf. Samimi biçimde bir tasarruf seferberliğinin başlatıldığının millete gösterilmesi gerekiyor ki; enflasyonun düşürülmesi için toplumsal mutabakat yolunda bir adım atılabilsin. Sokaktaki insanların devletin tasarrufa başladığının, bunun göstermelik ve kısa süreli olmadığına ikna olması gerekiyor. Vatandaşa tasarruf dedin mi ilk cevap “Önce devletten başlasın” oluyor haklı olarak.
Bir takım düzenlemeler yapılacaksa da bu düzenlemelerinde vicdana ve sosyal devlet anlayışına uygun olması şart. Başta emekliler olmak üzere dar ve sabit gelirliler dün uygulanan garip ekonomi politikasının mağduru oldular bugün rasyonelleşen politikanın da mağdurları. Bu süreçte gelir dağılımının ne kadar bozulduğu devletin resmi verileri ile ortada.
Maliye tarafında tasarruf yapılırken, gelir artırıcı düzenlemeler de yapılacaktır ve yapılmalıdır da. İşte bu düzenlemelerin ilgili süreçten fayda sağlayan toplum kesimlerine yönelik adımlar olması gerekiyor. Henüz netleşmemiş olmak ile birlikte 30 Nisan’da sona erecek olan stopaj istisnasının uzatılmayacağı konuşuluyor. Döviz kurlarında yaşanan sert hareketlerin olduğu günlerde TL varlıkları cazip kılmak için getirilen “%0 stopaj” düzenlemesi sona erecek gibi duruyor. Kafalara ilk gelen soru böyle bir adım döviz talebi yaratır mı? Yaratabilir ancak bunun döviz kurlarında yukarı yönlü bir baskı yaratacak düzeyde olacağını düşünmüyorum. Özellikle seçim öncesinde, seçimlerin ardından döviz kurları hızlı biçimde yükselecek beklentisi ile döviz alan bireysel yatırımcıların satış yönünde hareket etmeleri de ekonomi yönetiminin elini rahatlatıyor.
Stopaj oranlarının yukarı yönlü olası revizyonu, yatırımı, birikimi olan vatandaşları etkileyecek. Emekli, dar ve sabit gelirlinin üzerinde bir yük yaratmayacağı için atılması muhtemel adımların doğru adımlar olduğu görüşündeyim.
Son söz geçtiğimiz günlerde büyük bir coşku ile 104. yılını kutladığımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun. Bir kez daha başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı, özlem ve minnet ile anıyorum.
Gazi Paşa’nın olağanüstü bir vizyon ile dünya çocuklarına armağan ettiği bayram, dünya çocuklarına kutlu olsun.