Mutlu Hesapçı
“Sevdiğim tarzların bileşiminden bir Soner Olgun stili çıkarmaya çalıştım”
Kendisini sahnede bir kez izlemiş bile olsanız ve aradan çok zaman geçmiş olsa bile hâlâ yeni izlemiş gibi anlatıyorsunuz o geceyi. Etkisi yıllara yayılan ve unutulmaz gecelerden biriydi dediğiniz bir müzik performansının içinde buluyorsunuz kendinizi ve hikâyelerin de eşlik ettiği bir yolculuğa çıkarıyor sizi. O davudi sesinin ve hikâye anlatıcılığının etkisi geçmiyor. Soner Olgun herkeste böyle bir etki yaratıyor olmalı ki yıllardır sahne alıyor ve her kuşaktan izleyeni hiç eksilmiyor. Soner Olgun’u izlemeye gidelim sohbeti hep oluyor ve gidenler gitmeyenlere mutlaka anlatıyor. Sonrasında Soner Olgun’u izlemeye giderken buluyorsunuz kendinizi zaten. Acaba kendisi bu aralar neler yapıyordur diye merak ettim ve bunun üzerine kendisiyle bir röportaj gerçekleştirdim. Herkese iyi pazarlar, Soner Olgun’un dediği gibi iyi bayramlar da diyelim sonra kendisini dinlemeye de gideriz ne dersiniz?
Yıllar sonra ‘Alıştım’ şarkınızı yeniden neden yorumladınız ve nasıl bir yorum farkı var?
Ne mutlu ki; dinleyicilerim, yıllar sonra bu şarkıyı yeniden duymak istediler. Bu nedenle biz de kolları sıvadık ve stüdyoya girdik. En önemli fark, şarkıdaki klasik sirtaki formunu daha öne çıkarmak ve Vassilis Saleas’ın klarnetinin rüzgârına kendimizi kaptırmamız oldu.
“Bu sevgi bizi birlikte çalışmaya götürdü”
Şarkının yeniden düzenlemesinde Yunanistan’ın ünlü virtüözlerinden Vassilis Saleas klarnetiyle size eşlik etti, bu buluşma nasıl gerçekleşti ve sizin için bu buluşmanın anlamı nedir?
Biz, Vassilis ile İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde bir konserde birlikte olduk. Onun çaldığı bir konserde, misafir şarkıcı olarak davet edilmiştim. Ben onun çalışına hayran oldum, sağ olsun o da benim şarkıcılığımı sevmiş. Orada başlayan dostluk, yaptığımız telefon görüşmeleri ile devam etti. Vassilis ile iletişimimizde dil sorunumuz oldu. O İngilizce ve Türkçe bilmiyor, benim ise onu anlayacak kadar Yunancam yok. Bu nedenle menajeri aracılığı ile görüşüyorduk, sağ olsun. Bu zor iletişim koşullarında bile birbirimize olan sevgimizi aktardık ve büyüttük. Bu sevgi de bizi birlikte çalışmaya götürdü.
“Çok zevkli bir yolculuk yaptığımı söyleyebilirim”
Geçmişten bugüne baktığınızda müzik yolculuğunda kaç yıl olmuş ve o yıllar nasıl geçmiş, hissettiğiniz bugünkü duygu durumunuz nedir?
30 yıl geçmiş. Çok zevkli bir yolculuk yaptığımı söyleyebilirim. Etnik müzikten senfonik müziğe, cazdan rock’a kadar her türlü alana bulaşmaya çalıştım bilinçli olarak. Sevdiğim tarzların bileşiminden bir Soner Olgun stili çıkarmaya çalıştım. Çok keyifliyim. Şu anda yeni bir şarkı hazırlıyorum. Onda da yepyeni bir sound’un peşindeyim. Çok yakında yeni çalışmamı dostlarımla buluşturacak olmanın heyecanı içindeyim.
“En büyük şansım, popüler çizgilerin dışında olmamdı”
Yıllardır gece hayatında olan bir isimsiniz ve sahnesi en çok sevilen isimlerden birisiniz. Gece hayatı değişti mi, zor değil mi ve bunca yıldır sahnenizin hep ilgi görmesini neye bağlıyorsunuz?
Gece hayatında pek çok değişiklik oldu elbette. Benim en büyük şansım, popüler, genel geçer çizgilerin dışında olmamdı. Kendi yolumda yürüyen bir insan olduğum için, çok büyük farklılıklar hissetmedim. 30 yıldır sadece dinleyicimin çoğaldığına, kimi dinleyicimin yaşlandığına, kimi dinleyicilerimin farklı kuşaklarına şahit oldum. Bir taraftan yaşlanan bir taraftan gençleşen bir dinleyicilerim oldu, bu da beni çok besledi. Ekonomik olarak da Türkiye’nin genel durumunun değişmesinden söz edebiliriz; ama bu yeni para sahipleri diye tanımlanan insanlar ile çok haşır neşir olmadım. Galiba onlar da benim ile çok mutlu değiller. Ben bildiğiniz klasik anlamda tiyatro seyircisi gibi tanımlanabilecek bir dinleyiciye sahip oldum. Bu büyük bir şans. Ama genel olarak, piyasa zorlaştı, bunu net olarak söyleyebilirim. Bunu ekonomiye, sosyolojik dönüşüme ve müzikteki belirli sıkışmalara, kalıplaşmalara bağlıyorum. Benim şahit olduğum dönem boyunca müzik furyasının çok dönüştüğünü gördüm. 90’larda poplar yükseldi. 2000’lerde pop-rock diyeceğimiz tarz yükseldi. Rap denilen şey fazlasıyla ortaya çıktı. Ama gelişen süreçte en net gördüğüm bütün türlerin arabesk ile öpüşmesi oldu. Şu anda sorarsanız bana, müthiş bir arabesk modası söz konusu. Bu da geçecek. Çünkü ben çok şeyin geçtiğini gördüm. Seçtiğimiz yolun iyi ve güzel bir yol olduğunu düşünüyorum. Bizim yolumuz türkü odaklı ve hiç değişmiyor, eskimiyor, hep yenileniyor. Bundan dolayı çok mutluyum.
“Ben tiyatro konusunda hep keşke dedim”
Keşke tiyatro alanında ilerleseydim dediğiniz oluyor mu, özellikle yazarlık son yıllarda en prestijli ve para kazandıran bir alana doğru da ilerledi. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Tiyatro ile ilgili çalışmalarınız olacak mı ve projeler var mı?
Ben tiyatro konusunda hep keşke dedim ve hâlâ da diyorum. Özellikle yazarlığın prestij kazanmasına şahit olmaktan dolayı da mutluyum. Çok gecikmiş olsa da ikinci profesyonel oyunumun yazımına başladım. Sevgili Hüseyin Avni Danyal’a bir oyun yazıyorum. Bir iki başka oyun projem de tiyatro yapımcılarından ilgi gördü. Belki onlara da yakında başlarım. Yeni oyunu birkaç ay içinde çıkaracağız. Bir de 2007 yılında yazdığım Letafet adlı oyunumun yeniden sahnelenmesi söz konusu. Hatta o konuda bir sürpriz yapabilirim. Yazdığım ve müziklerini yaptığım Letafet adlı oyunda, oynayacağım sanırım. İşin para kazanılma kısmıyla ilgili çok fazla fikrim yok açıkçası.
“Elbette ki politik bir duruşa sahibim”
Politik bir duruşunuz var, sizce her sanatçıda olması gereken bir duruş mu bu ve genel olarak sanat camiasını bu anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?
Politik duruş dediğimiz şey aslında aydın ya da aydın olmaya çalışan insanların omurga taşıma isteğine tekabül eder. Ben de iyi kötü aydın olmaya çalışan bir insan olarak, elbette ki politik bir duruşa sahibim. Omurgalı bir insan olarak yaşamayı tercih ettim. Bundan sonra da böyle olacak. Her sanatçının böyle bir yükümlülüğü olması gerekir gibi bir şeyi söyleyemem, kimseye bunu dayatamam. Ama sanatçının politik bir duruşu olması gerekir mi sorusuna yanıtım şudur ki; çok politik duruşu olmasa da azıcık muhalif olmasının şart olduğunu düşünüyorum.
“Ne iktidarı ne de muhalefeti temsil eden belediyelerden çok ilgi gördüğüm söylenebilir”
Size belediyeden konser daveti geliyor mu ve halk ile buluşabiliyor musunuz?
Çok az sayıda belediye konserine katıldım. Ama katıldığım her konserde çok mutlu oldum. Bana teklif edenler de mutlu oldu. Ama ne iktidarı ne de muhalefeti temsil eden belediyelerden çok ilgi gördüğüm söylenebilir. Yaptığım işler bütün mecralarda yayınlandı, işin sahiplerini de çok mutlu eden konserler oldu. En son Bodrum’da 100 bin kişilik bir konser yaptık. Çok keyifliydi. Bu inanın her şarkıcıyı, her müzisyeni mutlu eder.
“Siyasete atılsaydım, bu işten vazgeçmişim gibi bir kaygı içinde olurdum”
Son yıllarda sanatçılara da adaylık teklifleri yapılıyor hatta şu anda belediye başkan adayı ünlülerimiz de var. Size böyle bir teklif geldi mi ve siz siyasetin içinde olmak ister misiniz?
Sanıyorum birkaç dönem önceydi. Bana da bu teklifler gelmişti ancak benim tavrım çok açık. Benim yaptığım bir işim var, ben profesyonel bir sahne insanıyım, müzisyenim. Siyasete atılsaydım, bu işten vazgeçmişim ya da yapamayacakmışım gibi bir kaygı içinde olurdum. Açıkçası direkt olarak günlük politikanın içinde olmayı da hiç düşünmedim, sanırım bundan sonra da düşünmem. O ilişkileri yürütebilecek bir yapım yok benim. Eyvallahçı bir insan değilseniz, o işler yapılamaz. Günlük siyasetten uzak biri değilim. Ne olup bittiğini görüyorum. O iş benim harcım değil.
“Her sorunda müzisyenler açığa düşer”
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulların en ağır olduğu bir dönemdeyiz diyebilirim. Müzik alanını ekonomik koşullar nasıl etkiledi ve siz ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz?
Şu anda ekonomik olarak, ülkemizin çok kötü durumda olduğunu görüyorum. Her şey çok pahalı. Ülkemizde barınma, ulaşım, işsizlik gibi pek çok sorun var. Ekonomik açıdan da umut veren hiçbir durum yok ve hatta daha da kötüye gideceğini görüyorum. Birçok uzman da böyle söylüyor. Bunun yansıması da pek çok alanda olduğu gibi müzik alanında da çok olumsuz olacaktır hatta olmaktadır. Bu işlerin organizasyonu giderek çok daha pahalı bir hale gelecek, şu anda da geldi bence. İnsanların bizim bir bedel karşılığında sunduğumuz hizmetten yararlanması da giderek zorlaşacak. Aslında bütün sektörlerdeki sıkıntılardan farklı değil yaşadıklarımız. Ama bütün sektörlerdeki dostlarımız iyi kötü hayatlarına devam edebilir, müzisyenseniz eğer en kolay ve çabuk kısıtlama size gelir. En kolay harcanan siz olursunuz. Biz bunu yıllardır yaşıyoruz. Her sorunda müzisyenler açığa düşer, en çok zorlanan kesimin başında geliriz.
“Eş dost kayırma işleri müzik alanında da berbat bir yaygınlıkta”
Müzik camiasında kayırmaca ve gruplaşma çok var mı, siz bu camianın içinde kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?
Ben bağımsız kategoride bir insanım. Hiçbir lobinin, akımın ya da gruplaşmanın içinde olmadım. İki tane meslek örgütümüz var, ikisine de üyeyim. Onun dışında, başka bir aidiyet kabul etmedim. Bu tür lobi faaliyetlerinden de her zaman uzak durmuşumdur. Çok yüksek oranla bir lobicilik vardır sektörde. Bütün alanlarda olduğu gibi eş dost kayırma işleri müzik alanında da berbat bir yaygınlıkta.