Cengiz Erdil
Perşembe pazarı ne olacak?
Kısaca şöyle başlayalım… Perşembe Pazarı İstanbul’un tam orta yerinde modern zamanın en değerli kent parçasıdır. Karaköy semtinin dar ve kısa sokaklarıyla ünlü bu mekanını paha biçilmez kılan Boğaz-Haliç kucaklaşmasındaki tarihi önemidir.
Mimar Sinan'ın yaptığı Sokullu Cami'nden Galata semtine kadar uzanan topu topu 10 veya 15 sokaktan oluşan Perşembe Pazarı, “büyüyen kentin çilesini en çok çeken mahalledir” desek yeridir.
Artık devasa sitelerle, gökdelenlerle kuşatılan İstanbul’un en kalabalık ama en yalnız ve de kaderine terk edilmiş mekanıdır. Sanki ağır bir bombardımandan çıkmış, 40 yıllık şehir savaşı görmüş bir haldedir.
Sağında solunda PORT’layan modern zaman yapıları kentin çehresini değiştirdi ama Perşembe Pazarı öylece duruyor.
Galataport ve Haliçport gibi modern kent gerçeğine direnen; çökmüş ve çaresiz bu masal kahramanı semtin derdi bitecek gibi görünmüyor.
Bu kentin tarihinde merkezi alanlarda insan eliyle iki büyük yıkım oldu, ilki 1950’de başlayan Menderes dönemidir, 80’li yıllara ise ikinci büyük yıkım imparatoru Bedrettin Dalan damga vurdu.
Ancak ‘yiğidi öldür hakkını ver’ derler ya, Haliç kıyılarının sanayiden ve pislikten arınmasını Dalan’a borçluyuz.
Ekonomi tarihçilerine göre, Türk sanayi ve ticareti Karaköy’den başladı. Perşembe Pazarı, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Türk burjuvazisinin ticareti öğrendiği okul oldu. Yahudi, Rum ve Ermeni tacirlerinden üretimin, depolamanın ve de dağıtımın sırlarını öğrendiler.
Dalan, bu semtin turizme açılmasını istiyordu, Perşembe Pazarı esnafına PERPA adı altında Pentagon benzeri bir yapı bile inşa etti. Ancak esnafa sadece ikinci bir işyeri sağlamış oldu, çünkü tarihi mahalle terk edilmedi. Yağlı paslı atölyeler gitti ama hırdavatçılar asla…
Günümüzde Perşembe Pazarı kıyısından Haliç’e bakıp İstanbul’un tarihi yarımadasını seyredebilirsiniz, ancak arka sokakların küçük dükkanlarında hayat daha farklıdır, orada geçmişin demir doğramacıları, sokak hırdavatçıları öylece durur.
Perşembe Pazarı yine de Karaköy’deki değişim hamlesine ayak uydurmasını biliyor, çoğu kaçak katlı binalar makyaj yapmasını bilen ustalar eliyle yıldızsız(!) otele dönüşüyor, nohut pilavcı tezgahının veya bir hırdavatçının hemen yanında bir kafe veya hediyelik eşya satan işyeri görürseniz; şaşırmayın…
1984 yılından beri Perşembe Pazarına mülkiyet sorunları, yıkım kararları ve kent planlarıyla ilgili o kadar dava dosyası var ki; mülkiyetin temeli olan adalet, bu kent sorununu nasıl çözecek?
Ekrem İmamoğlu yönetimi beş yıl içinde Perşembe Pazarıyla ilgili bir çalışma yapamadı, çünkü önünde devam eden davalar var. Buradaki Osmanlının muhteşem yüzyıl yapısı Kurşunlu Hanın görünür biçimde ortaya çıkması lazım… Ayrıca, 100 -200 yıllık taş yapılar da var. Bakalım önümüzdeki beş yıl içinde ne olacak?