Ölçüyorlarmış, biçiyorlarmış

Akape’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs dönüşü uçakta gazeteci görünümlü mürettebata emekli maaşları hakkında açıklama yaparken demiş ki, “Muhalefetin sırtında küfe yok. Biz ölçüyoruz, biçiyoruz, nasıl bu işi ekonomik dengeleri bozmayacak biçimde götürürüz? Adımlarımızı da buna göre atıyoruz.”

Yani ölçüp biçtikleri için en düşük emekli maaşını 12.500 TL olarak ilan etmişler. Altı ay önce 17.002 TL olarak ölçüp biçtikleri asgari ücreti ise sabit tutmuşlar. O iki lira da ne kadar hassas bir ölçme biçme işlemiyle karşı karşıya olduğumuzun göstergesi zahir.

Bu Akape hep ölçer biçer zaten.

Geçiş garantili köprü, otoyol ihaleleri açarken de ölçüp biçtiler. Beş liralık köprüyü onbeşe, on liralık otoyolu yirmibeşe mal ettiler.

Ya hasta garantili şehir hastaneleri? 2024 yılının ilk üç ayında şehir hastaneleri için devletin kasasından çıkan 22 milyar TL ile dokuz Eğitim ve Araştırma Hastanesi yapmak mümkündü. İktidar ölçtü biçti, 22 milyarı müteahhide ödeme yolunu tercih etti.

Yolcu garantili havalimanı ihalesinde ölçü biraz kaçtı sanki. Yapım maliyeti 50 milyon Euro olan Zafer havaalanı için 2044 yılına kadar devletin yapacağı ödeme 208 milyon Euro.

Dövizi olana kamunun parasından faiz ödedikleri kur korumalı mevduat sistemini getirirken de ölçüp biçtiler, Doların yükselişini önlemek için 128 milyar kadarını Merkez Bankasının arka kapısından birilerine satarken de.

Malum yandaş işadamlarının vergilerini silerken de Türk Telekom’u, Tüpraş’ı, Ereğli Demir-Çelik’i, Tekel’i, Petkim’i, elektrik dağıtım şirketlerini, limanları, şeker fabrikalarını ve çoğu Cumhuriyetin gözbebeği daha nice milli varlıklarımızı “babalar gibi” satarken de ölçüp biçtiler.

Akape’nin iktidara geldiği 2002 yılında Türkiye’de kişi başına milli gelir 3.660 Dolar, Çin’de 1.149 Dolardı. Yani Çin’in üç mislinden fazlaydı kişi başı milli gelirimiz. Ölçtüler biçtiler, 2024 yılında bizdeki kişi başı milli gelirin 12.765 Dolara ulaşması bekleniyor. Çin’de 13.136 Dolara.

Sekiz bin yıldır tarım yapılan Türkiye’yi bugün buğday, arpa, mısır, pirinç ithal eder duruma düşürürken de ölçüp biçtiler anlaşılan.

Ya bir de ölçüp biçmeseler halimiz nice olurdu?

Özür dilemek mi dediniz?

Cumhurbaşkanı ve Akape genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan muhalefet belediyelerini kastederek "Bundan 3 ay evvel Beşiktaş'ta 29 emekçi kardeşimiz ihmallerin kurbanı oldu. Antalya'da teleferik faciası. İstanbul'da çocuk parkında 5 yaşındaki evladımız can verdi. Geçtiğimiz günlerde aynı beceriksizliğin, ihmalkarlığın faturasını İzmir Konak'ta ödedik. 2 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bunda vebali olanlar bir kez olsun özür dilemedi. Sorumluluklarını kabul edecek hiçbir açıklama yapmadılar. İstanbul'daki, Antalya'daki skandallarda nasıl vicdansızca davrandıysalar, İzmir'deki müessif hadisede de aynı sorumsuz tavrı sürdürdüler. İnsan hayatına mal olan iş bilmezliklerine artık bir dur demek gerekiyor" dedi.

İyi güzel de... Soma’da 300’den fazla insanımız öldü. Özür dileyen duydunuz mu Sayın Cumhurbaşkanı? Orada isyanını haykıran adama tekmelerle girişti danışmanınız. Adamı Frankfurt’a tayin ettiniz ödül gibi.

“Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok” filan dediniz.

Büyük ihmallerin neden olduğu tren kazaları oldu. Özür dileyen duymadık.

Erzincan İliç’te Çevre Bakanınızın izin verdiği alanda dokuz canımızı kaybettik. Özür dileyen oldu mu? Ne özür dilemesi? Adamı önce İstanbul Belediye Başkanlığına aday gösterdiniz. Kaybetti. Yeniden bakan yaptınız başarısız olduğu aynı yere… Şimdi yeni İliç’lere izin belgesi imzalıyor…

Hepsi bir yana, bu iktidar fakirleştirdiği, sofrasını küçülttüğü, sefalete terkettiği milyonlara özür borçludur.

Hani kim özür diliyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi