Kaya Türkmen
Nesini kutlayacaklar acaba?
Akapenin 23. kuruluş yıldönümüymüş bugün. "Görkemli ama aşırıya kaçmayan bir kutlama programıyla milletimizin huzuruna çıkacağız" dedi Genel Başkan Vekili Efkan Âlâ. "Yaptıklarımızı yad edeceğiz, yapacaklarımızı gözden geçireceğiz”.
Yaptıklarını yad edeceklermiş. Biz de edelim bakalım.
AK Parti adıyla kurulduktan bir yıl sonra demokrasi, insan hakları, özgürlükler, eşitlik, adalet söylemleri, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele vaatleriyle iktidara geldi Akape.
İktidarlarının ilk yıllarını iyi kötü götürdüler. Akılcı davranıp önceki hükümetin başlattığı ekonomik reformları sürdürdüler. Uluslararası konjonktürün de yardımıyla ekonomide başarılı sonuçlar da aldılar.
Yıllar geçtikçe siyasal İslamcılıkları, Cumhuriyet’le kavgalı oluşları, Atatürk ve devrimlerine düşmanlıkları su yüzüne çıktı.
2008’de Anayasa Mahkemesi partiyi kapatmadı ama ''laikliğe aykırı eylemlerin odağı durumuna geldiğini'' kayda geçirdi.
“İnsanların hayat tarzlarına karışmıyoruz” dedilerse de örneğin alkol kullanan vatandaşın burnundan getirdiler.
Beşiktaş iskelesinde Kadıköy vapurundan inen kadınların kıyafetlerine taktılar.
Diyanet’in fetvaları yatak odamızdan çıkamadı bir türlü.
Eğitimden ekonomiye, her alanda din rehber oldu
Eğitimde müfredatı giderek dine yasladılar.
Evrim teorisini okul kitaplarından silip attılar.
İmam hatip okullarının sayısını artırdılar.
İşi imamları okula sokmaya, çocuklarımızı tarikatlara teslim etmeye kadar vardırdılar.
Eğitim bakanları “Sizin tarikat dediğiniz bize göre sivil toplum kuruluşu. Durmak yok, yola devam” diyor.
Yobazların baskısıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkardılar Türkiye’yi.
Ekonomide bile rehberleri akıl ve bilim değil, nass oldu.
Cumhuriyet’e savaş açtılar
Cumhuriyet’in en değerli ilkesi olan laikliği yerle bir ettikten sonra kurumlarına saldırdılar.
Silahlı kuvvetlerden yargıya, diplomasiden kültür ve sanata bütün kurumlar nasibini aldı toplumu siyasal İslamcı emellerine göre yeniden şekillendirme çabalarından.
Üniversitelerimizi kasaba lisesi seviyesine düşürdüler. Tek bir bilimsel makale yazmamış tipleri rektör atıyorlar. Her ilde açtıkları üniversitelerde yeterli hoca yok. Buralardan mezun olana da iş yok.
Boğaziçi, ODTÜ gibi gözbebeklerimizle uğraşıyorlar. “Eski Türkiye alışkanlığında olan üniversiteler, adım adım bu ülkenin üniversiteleri olduklarını anlayacaklar!” diyor Cumhurbaşkanı.
Sattılar, sattılar, sattılar
Cumhuriyet’in göz bebeklerini bir bir sattılar.
Cam, çimento, kâğıt, içki, sigara, şeker, gübre, demir çelik fabrikalarını, dokuma fabrikalarını sattılar. Barajları, limanları, tuzlaları sattılar. Devlet üretme çiftliklerini, et kombinalarımızı sattılar. Akarsu santrallerimizi, termik santrallerimizi, enerji dağıtım şirketlerimizi sattılar. Petkim’i, Tüpraş’ı sattılar. Babalar gibi sattılar.
Saraylar yaptılar o paralarla. Uçaklar aldılar. Mercedes filoları aldılar. Biletini ödeyip uzaya adam gönderdiler. İtibarlarına itibar kattılar.
Milyonları açlık sınırının altına ittiler
Kitleleri sefalete sürükleyen kendileri değilmiş gibi, tenceresini kaynatamayan milyonlara sabır öğütlüyorlar. Et yiyemeyen, peynir, zeytin alamayan, pazardan topladıkları artıklarla beslenenlere “Porsiyonları küçültün” diyorlar. “Peygamber Efendimiz sofradan aç kalkardı” diye akıl öğretiyorlar.
Utanmıyorlar.
Tarımı öldürdüler. Dünyada gıdada kendine yeterli yedi ülkeden biri olmakla övünüyorduk. Bugün samanı bile ithal ediyoruz. “Paramız var ki ithal ediyoruz” diyor tarım bakanları.
Büyük Atatürk’ün milletin efendisi olarak tanımladığı köylümüz ise üretimi bırakıyor. Maliyeti dahi karşılamayan fiyatlar karşısında ağacını kesiyor, domatesini yollara döküyor, çayını yakıyor, sütünü satamadığı hayvanını mezbahaya yolluyor.
Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklarla mücadele edeceklerdi
Türkiye’yi demokraside, özgürlüklerde, temel haklarda, hukukun üstünlüğünde, yargı bağımsızlığında, iyi yönetişimde, şeffaflıkta dünya ülkelerinin nallarını toplar duruma düşürdüler.
Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin açıkladığı 2023 yolsuzluk algı endeksinde Türkiye 100 üzerinden 34 puanla 180 ülke içinde 115. sırada.
Yolsuzluk ve yasaklarla mücadele edeceklerini söylüyorlardı ya... Yolsuzluk haberlerini yasaklıyorlar.
Sadece o mu?
Sosyal medyayı yasaklıyorlar, interneti sansürlüyorlar, vatandaşların gösteri ve yürüyüşlerine, protesto eylemlerine izin vermiyorlar, medya kuruluşlarını kapatıyorlar, yayınlarını durduruyorlar, cezalarla bunaltıyorlar, konser, festival yasaklıyorlar.
İnsanlara, hayvanlara, çevreye düşmanlık ediyorlar
‘Sürtük’ ve ‘çürük’ olarak nitelendirdikleri seküler kesimle, muhalefetle, bağımsız medya ve gazetecilerle, akademisyen ve aydınlarla, kendilerine biat etmeyen sanatçılarla, Kürt hareketiyle, sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucularıyla, kadın hareketiyle sorunları var.
Çevre de nasibini aldı kıyıcılıklarından.
HES projeleriyle, önüne gelen yerde verilen maden ruhsatlarıyla, 3. köprü, 3. havalimanı projeleriyle, termik santral projeleriyle, imar barışlarıyla, kıyı yapılaşma ve turizm projeleriyle doğal alanları tahrip ettiler, ekosistemi bozdular, biyolojik çeşitliliği yok ettiler.
Yad etsinler şimdi kuruttukları onlarca gölü, İstanbul Kuzey Ormanları’nı, Kaz Dağları’nı, Cerattepe’yi, İkizdere’yi...
Salda Gölü’nü de yad ederler belki. Bir de Fatiha okurlar arkasından.
Şimdi de köpekler oldu gaddarlıklarının hedefi.
Meclis’ten geçirdikten sonra zafer pozu verdikleri ‘katliam kanunu’ndan cesaret alan katiller ülkenin her köşesinde en zalim cinayetlere başladılar bile. “Yaratılanı severiz yaratandan ötürü” diye atıp tutuyorlardı. Övünsünler şimdi. O fotoğraf hayatları boyunca izleyecek her birini. Uykularını kaçıracak. Çocuklarının yüzüne bakamayacaklar.
22 yıllık iktidarın vitrini
23. kuruluş yıldönümünde eser siyaseti adı altında yaptıkları pahalı, verimsiz, gelecek nesilleri dahi borç altına sokan gösteriş yatırımlarıyla övünecekler kesin.
Kaynaklarımızı tüketen birer kara delik olan uçak inmeyen havaalanlarıyla, geçmesi pahalı olduğu için kullanılmayan köprüleriyle hava atacaklar.
Ülkenin kıt kaynaklarından milyarlarca doları çarçur ettikleri, beş liralık işi on beşe yaptırıp aradaki farkı cebellezi ettikleri otoyolları, tünelleri, şehir hastanelerini koyacaklar vitrine.
Ama vitrine ne koyarlarsa koysunlar milyonlarca mültecinin yaşadığı, suçun, uyuşturucunun giderek yaygınlaştığı, işsizliğin, açlığın, sefaletin kol gezdiği beton yığınına dönüştürülmüş kentleri, terk edilen köyleri saklayabilirler mi?
Hak ve özgürlüklerinden, hukuk devleti güvencesinden, geleceğe güvenle bakabilmekten, yani aslında yaşama sevincinden mahrum bırakılan insanlar yurtdışına kaçıp kurtulmak için can atarken, turistik vize taleplerinin bile reddedildiği gerçeğini gözden kaçırabilirler mi?
85 milyonluk ülkemizin, olimpiyat oyunlarında bir tek altın madalya alamazken yolsuzlukta, enflasyonda, uyuşturucuda, mafyalaşmada başa güreştiğini ve altın madalyayı boynuna çoktan taktığını gizleyebilirler mi?
22 yılda milleti ne denli yorduklarını, bezdirdiklerini, mutsuz ettiklerini unutturabilirler mi?
Kutlasınlar bakalım. “Görkemli ama aşırıya kaçmayan” bir şekilde kutlasınlar.
Kutlasınlar. Neyi kutluyorlarsa.
Ama unutmayalım: Bu millet, Osmanlı’nın enkazı üzerinde pırıl pırıl bir Cumhuriyet kurdu; Akape’nin enkazını da kaldırır. Onun yerine demokrasi ve özgürlüklerin hüküm sürdüğü, gelir adaletinin tesis edildiği, insanlarının mutlu olduğu, akla ve bilime inanan çağdaş bir cumhuriyeti yeniden yükseltir.
Hiçbir şüpheniz olmasın.