Livakoviç de kurtaramadı

Lugano maçı sonrası “bu futbol Lille’e yetmez” demiştik, yetmedi nitekim. Bakmayın maçı anlatan arkadaşın gazlamalarına, maçın hakkı hiçbir zaman beraberlik olmadı. İki sersem sepelek gol yedi Fenerbahçe ama Livakoviç olmasa Galatasaray gibi 5’lik olabilirdi. Bu futbol Kadıköy’e de yetmez, demedi demeyin.

Fenerbahçe’nin henüz oturan bir oyun planı yok, Mourinho’nun kadro tercihleri de çok tartışılır. Başlangıçta deplasman 11’i görüntüsü vardı. Mert, Jaden gibi atletik ve mücadeleci isimler seçilmişti. Orta saha merkezde de iki defansif isim İsmail ve Kruniç vardı. Bu Kruniç’in bir taraflarında bir boncuk olmalı, Hocalar görüyor ama biz göremiyoruz. O boncuk nerede, nasıl, kimin işine yarıyor anlamıyoruz. Mourinho eğer Kruniç’in ıslıklanmasını istemiyorsa, yolu basit, yanında oturtacak.

Bu defansif tercihlere rağmen daha ilk 12’de gol yiyince herhalde Mourinho da hayal kırıklığına uğramıştır. Aslında iyi başladı Fenerbahçe.. Maksimin hızlı çıkışları ile etkili oldu. Ancak o çokça çıkınca Ferdi defansta yalnız kaldı, çünkü Kruniç de yeteri kadar desteğe gelmedi. Tıpkı Fred’in yaptığı gibi kanatlara desteğe gelmesi beklenirken Kruniç ortada yoktu. Bıraktım sağ ve sol kanat ataklarına katkı vermeyi, adam orta saha merkezde defansif görevini bile yerine getiremiyor. Sol kanatta Ferdi ile Maksimin paslaşıyor, yardıma gelmesi gereken Kruniç ortalarda yok, rakip oyuncuların arasında kaybolmuş gitmiş. Maç sonunda Fred’i özlediğini söyledi Mourinho, bu durumda yapacak iki şey var ya yerine bir adam alınacak ya da yerine takım içinden doğru bir adam oynatılacak, Kruniç lüzumsuzu değil.

Bu arada Mourinho keşke solda Ferdi-Tadiç ikilisini bozmasa. Sağda Tadiç’i değil İrfan Can’ı ya da Maksimin’i tercih etse. Djiku ve Osayi’yi sakat değillerse hiç yedeğe almasa… Bir sürü keşke var ama şimdilik Mourinho kredisi var, susuyoruz.

Fenerbahçe geçen yıl da böyle erken yenen goller sıkıntısı çekmişti bir süre. İlk golü erken yiyince 15-20 dakika moral bozukluğunu atlatmaya çalışmakla geçiyor, harcanıyor.

İlk yarının özeti derseniz, Dzeko 3 net gol kaçırdı, Livakoviç 4 net gol kurtardı.

Devre arasında herkes Kruniç ve Dzeko’nun çıkmasını bekliyordu ama Mourinho “devam” dedi. Dakika 70’e kadar aynı oyun devam etti. Fenerbahçe bastıracakmış gibi yaptı, pozisyon bile üretemedi, Lille ise yine Livakoviç’e takıldı.

Mourinho, 70’te merkeze dokunmadı iki kanadı değiştirdi. Maksimin ve Tadiç’i çıkarıp sola Oğuz Aydın’ı, sağa İrfan’ı aldı. İlerleyen dakikalarda da gecikmeli de olsa Dzeko’yu çıkarıp En-Nesyri’yi aldı. Oyun çok değişmediyse de İrfan Can’ın şahane serbest vuruşuyla beraberlik yakalandı. “Yoksa şans Fenerbahçe’nin nihayet yüzüne gülecek mi?” diye düşünüyorduk ama uzatmada yenilen saçma gol, hiçbir şeyin değişmediğini, fazla heveslenmemek gerektiğini ortaya koydu.

Mourinho maç sonunda Kadıköy’de oynayacak olmanın avantajına bol bol değindi ama bir kez daha söyleyelim bu futbol Kadıköy’e de yetmez, demedi demeyin.

Romen Kovacs da “tuhaf” bir hakem, futbolu sevimsizleştiren bir isim. Hatalı kararlarına rağmen, kasıtlı, taraf tutan birisi olduğunu söylemek zor ama bu kadar kolay kart mı çıkarılır? Maçı kartlarla yönetiyor adeta.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi